NASA’nın 2030’lu yıllar için planladığı olası bir Mars yolculuğunun insan vücuduna etkilerini inceleyen 84 kişilik bilim ordusunda bir Türk araştırmacı da yer alıyor. New York’taki Weill Cornell Tıp Fakültesi’nde çalışan Doktor Cem Meydan, uzayda bir yıl kalan astronot Scott Kelly ve ikiz kardeşi Mark Kelly üzerinde yapılan deneylerde önemli görevler üstlendi.
Voice of America (VOA – Amerika’nın Sesi)’nin haberine göre, bilim insanları bir yandan bu yolculuğu mümkün kılacak uzay araçlarını geliştirmeye çalışırken diğer taraftan da seyahati gerçekleştirecek insanların karşılaşabileceği sağlık risklerini inceliyor. VOA’ya konuşan Doktor Cem Meydan, çalışmaları hakkında şunları söyledi:
“NASA 2014 yılında bu ikizler ve astronotların çalışmaları üzerine bir proje açtı. Bu projeye başvurduk. Biz ve bizim gibi on farklı grup bu projeyi aldı. Biz RNA, transkriptomik ve epigenetik konularında araştırma yapmaya başladık. Bir senelik bir planlama süreci oldu. Bu süreç içinde, ‘Uzaydan nasıl kan örneği alırız, bunları en uygun şekilde dondurarak ya da dondurmadan dünyaya getiririz ve hücrelerin genetik yapısını koruruz?’ gibi konularda çalışmalar yaptık. 2015 yılında astronot Scott Kelly uzaya çıktı ve bir senelik uzay yolculuğundan sonra tekrar dünyaya döndü. Bu uzaya çıkmadan altı ay önce, uzaya çıktığı bir sene süresince ve uzaydan döndükten altı ay sonra daha sürekli periyodik olarak örnekler aldık. Bu örnekleri daha sonra aklınıza gelebilecek her konuda araştırdık. Genetik konusunda dediğimiz gibi biz RNA, DNA ve epigenetik konularına baktık. Zihinsel süreçten vücut ağırlığına nasıl sosyal etkileşim yapabildiğine dair gibi bir sürü her alanda araştırmalar yaptık.”
İkiz astronotlardan alınan örnekler sonucu insan vücudunun yeni koşullara hızla adapte olduğu belirlenmiş. Meydan, açıklamalarına şöyle devam ediyor:
“Bizim gördüğümüz uzayda çok fazla değişiklik oluyor ama insan vücudu bu değişikliklere karşı aslında çok adapte olabilen bir yapıda. İlk başta uzaya çıkınca birkaç gün içinde sıvı dengesi inanılmaz değişiyor ama vücut yaklaşık bir hafta içinde kendini dengeye sokabiliyor. Genlerde bozukluklar oluyor ama bunlar dünyaya indikten sonra birkaç hafta ya da ay içinde kendi normal durumlarına dönebilecek kapasitedeler. İnsan vücudu çok farklı etkiye maruz kalsa bile bizim gördüğümüz, en azından yer çekimli ortama döndükten sonra bu ortama adapte olabiliyor. Tabi radyasyon gibi kalıcı etkisi olan etkiler de var. Bunların etkisini bilemeyiz. Özellikle Mars gibi Van Allen radyasyon kuşağının dışına çıktığımız bir görev çok daha tehlikeli olacaktır. Ama onun dışında yerçekimsiz ortam veya farklı yemek veya kapalı ortam gibi faktörlerde gördüğümüz çok ciddi bir tehlike içermediği durumda. Yani bilinenlerin dışında. Moleküler düzeyde değişiklikler oluyor ama bu değişiklikler normale yakın sayılabilir.”
GENÇLİK İKSİRİ UZAYDA MI?
Araştırma sonucu elde edilen bulgulardan belki de en ilginci telomerlerin boyu konusunda. Telomerlerin boyunun beklenenin aksine uzaması, “Uzayda gençlik iksiri mi bulundu?” sorularına neden olmuş.
Cem Meydan heyecan verici gelişmeyi şöyle değerlendiriyor: “Telomerler, DNA’nın ucunda bulunan aslında bir buffer (tampon) dediğimiz, çünkü DNA bölünürken tam iyi bölünemiyor ve bu sonundaki bu kısım yavaş yavaş kısalıyor. Bu sondaki telomerler kısalıp bittiği anda hücreler kendini öldürüyor. Yani yaşlanmanın en önemli etkilerinden bir tanesi bu telomerlerin kısalması. Ve bizim düşündüğümüz uzayın stresi, psikolojik ve fizyolojik bir sürü stresi var uzaya çıkmanın, bu süreçte bu telomerlerin daha hızlı kısalacağı ve daha fazla yaşlanma göreceğimiz üzerine bir teorimiz vardı. Ancak deney sonuçlarına göre baktık ki, uzayda telomerler kısalmak yerine aksine biraz uzuyor. Bu tabi ki çok ilginç bir buluş. Çünkü hani ‘Uzaya çıkmak aslında gençlik iksiri mi? Neden uzuyor?’ gibi pek çok soru aldık. Her ne kadar telomerler uzayda uzasa da dünyaya döndükten kısa bir süre sonra normal uzunluklarına geri dönmüş durumdalar ve tabi telomerlerin uzaması bazen iyi olmakla beraber bazen kötü etkileri var. Kanser de mesela telomerlerin uzamasıyla oluşabiliyor çünkü ölümsüz hücreler olabiliyor, kontrolsüzce bölünen. Dolayısıyla tam sebebini bilmiyoruz ve bu aslında bir sonraki çalışmada en önemli konulardan bir tanesi bakmak istediğimiz. Çünkü moleküler olarak bunun uzamasını sağlayan süreç ne? Ve bu iyi bir süreç mi? Kötü bir süreç mi? Astronotların sağlığını uzun düzeyde nasıl etkileyecek? Bunlara bakmamız lazım.”
Meydan’ın açıklamalarının devamını yukarıdaki videoda izleyebilirsiniz.
CEM MEYDAN KİMDİR?
2007 yılında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü bilgisayar mühendisliği bölümünü bitirdi. Sabancı Üniversitesi’nde Biyolojik Bilimler ve Biyomühendislik bölümünde doktora yaptı. Doktora sürecinde yapay zeka ve makine öğrenimi konularını çalıştı.
Daha sonra Cornell Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmalar yapan Meydan, lösemi ve lenfoma konularında hematoloji alanında kanser çalışmaları yaptı. Bu konularda genetik ve genomik süreçlere bakarak hangi hastalara nasıl terapilerin daha etkili olduğu konularında çalıştı. Doktora sonrası araştırmaların ardından Weill Cornell Tıp Fakültesi’nde akademik kadroya katıldı.