İki yıldız birleşti, bu görüntü ortaya çıktı (Video)

Şili’deki ALMA teleskoplarını kullanan gökbilimciler, iki yıldız arasındaki meydan okumanın sonucunda ortaya çıkan tuhaf gaz bulutlarını gözlemledi. Yıldızlardan biri öylesine büyüdü ki diğerini yuttu, öbürü de karşılığında partnerinin etrafında sarmal çizerek dış katmanlarını kaybetmesine neden oldu.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, tıpkı insanlar gibi, yıldızlar da zamanla değişir ve sonunda ölürler. Güneş ve benzeri yıldızlar, çekirdeğindeki tüm hidrojeni yaktıktan sonra büyük ve parlak kırmızı dev yıldızlara dönüşürler. Sonunda, ölmekte olan Güneş dış katmanlarını kaybeder ve geride beyaz cüce adı verilen sıcak ve yoğun çekirdeği kalır.

İsveç’teki Chalmers Teknoloji Üniversitesi’nden araştırmaya katılan Hans Olofsson, gizemli çarpışmaya ilişkin şunları söyledi: “HD 101584 yıldız sistemi, bu ölüm sürecinin, düşük kütleli yoldaş yıldızın dev yıldız tarafından girdap içine çekilip yutulması sebebiyle olması gerekenden daha erken ve çarpıcı bir biçimde sonlanması açısından özel bir sistem.”

Olofsson ve ekibi, HD 101584 çift yıldız sisteminde olanların bir yıldız savaşına benzediğini söylüyor. Ana yıldız bir kırmızı deve dönüşmek için şişerken, küçük kütleli arkadaşını içine alacak kadar büyüdü. Karşılığında, küçük yıldız dev yıldızın çekirdeğine doğru sarmal hareket yapmaya başladı. Bu manevra büyük yıldızın gaz katmanlarının etkileyici bir biçimde dağılarak ve geride çekirdeğini bırakarak patlamasına yol açtı.

Ekip, HD 101584 bulutsusundaki gazın karmaşık yapısının sebebinin, küçük yıldızın kırmızı deve doğru yaptığı sarmal hareketin yanı sıra bu süreçte oluşan gaz jetleri olduğunu kaydediyor. Zaten bozulmuş gaz tabakalarına ölümcül bir darbe olan bu jetler, önceden dışarıya atılmış materyaller yoluyla gaz halkaları ve bulutsuda görülen mavimsi ve kırmızımsı lekeler oluşturarak patlıyor.

Çalışmaya İsveç Uppsala Üniversitesi’nden katılan Sofia Ramstedt şöyle diyor: “Hali hazırda Güneş benzeri yıldızların ölüm sürecini betimleyebiliyoruz ancak neden ve tam olarak nasıl gerçekleştiğini açıklayamıyoruz. HD 101584 bu bulmacayı çözmek için bize önemli ipuçları veriyor. HD 101584 bölgesinin detaylı görüntüleriyle birlikte, daha önce bulunduğu dev evresi ile yakın zamanda dönüşeceği yıldız kalıntısı arasındaki bağlantıyı kurabiliriz.”

Bilim insanları, uzayın derinliklerinde gerçekleşen bu felaket sayesinde Güneş gibi yıldızların yaşamının son evresini daha iyi anlamayı umuyor.

Samanyolu’nun merkezinden büyüleyici görüntüler (Video)

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Şili’deki Çok Büyük Teleskopu (VLT), yuvamız Samanyolu Galaksisi’nin merkezi bölgesini hayret verici bir çözünürlükte gözlemleyerek gökadamızdaki yıldız oluşumlarının hikayesi hakkında yeni ayrıntılara ulaştı.

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, yeni gözlemler sayesinde gökbilimciler Samanyolu’nun gelişme sürecinde etkileyici bir olaya dair kanıtlar elde etti: Yüz binlerce süpernova patlamasıyla sonuçlanan aşırı yoğun bir yıldız oluşum evresi.

İspanya’daki Andalusia Astrofizik Enstitüsü’nden araştırmacıların en yeni çalışmasına göre, galaksi merkezinin büyük bir kısmına dair benzeri olmayan tarama gözlemleri, Samanyolu’nun bu bölgesindeki yıldız oluşumuna dair ayrıntılı bakış açıları sağladı. Şu ana kadar kabul edilenlerin aksine, yıldız oluşumu sürekli devam etmiyordu.

Bilim insanları, Samanyolu’nun merkezi bölgesinde bulunan yıldızların yaklaşık yüzde 80’inin, galaksimizin en erken dönemlerinde, 8 – 13.5 milyar yıl önce oluştuğunu belirledi. Yıldız oluşumundaki bu ilk dönemi takiben, yaklaşık 6 milyar yıl boyunca çok az sayıda yıldız oluşumu gerçekleşti. 100 milyon yıldan az süren bu sürecin sonu, yaklaşık bir milyar yıl önce, bu merkezi bölgede toplam kütlesi muhtemelen birkaç on milyon Güneş kadar olan yıldızların yoğun olarak oluşmasıyla son buldu.

Çalışmaya Almanya’daki Max Planck Gökbilim Enstitüsü’nden katılan Nogueras-Lara, “Bu yoğun oluşum sırasında, araştırılan bölgedeki koşullar ‘yıldız-patlaması’ gökadalarındakilere benziyor olmalı, yani yılda 100  güneş kütlesinden daha büyük bir yıldız oluşum oranına. Şu anda tüm Samanyolu’ndaki yıldız oluşumu oranı yılda bir ya da iki güneş kütlesi kadar. Yüz binlerce süpernova patlamasıyla sonuçlanan bu yoğun oluşum etkinliği, muhtemelen Samanyolu’nun tüm tarihindeki en yüksek enerjili olaylardan biri olmuştur” diyor.

Yoğun yıldız oluşumu etkinliği sırasında, çok sayıda büyük kütleli yıldız meydana geliyor ve bunların yaşam süreleri düşük-kütleli yıldızlara göre daha kısa sürdüğünden, yaşamlarının sonuna daha kısa sürede ulaşıyorlar. Ölümleri de şiddetli süpernova patlamaları şeklinde gerçekleşiyor.

Aşağıdaki video klipte Samanyolu’nun merkezinin ‘görünebilen’ ve ‘kızılötesi’ görüntüleri yer alıyor.

Galaksinin merkezi bölgesinin gözlendiği bu araştırma, ESO’nun Şili’deki Atacama Çölü’nde bulunan VLT üzerindeki HAWK-I aygıtı ile mümkün oldu. Kızılötesine-duyarlı bu kamera toz boyunca gözlem yaparak Samanyolu’nun merkezi bölgesini ayrıntılı bir şekilde inceledi.

Yukarıdaki üç video klip, GALACTICNUCLEUS taramasıyla yayımlanan ilk görüntülerden oluşuyor. Galaksimizin merkezi bölgesine ait net görüntüler almayı hedefleyen bu program, ESO’nun VLT’si üzerindeki HAWK-I aygıtının geniş görüş alanı ve yüksek açısal çözünürlüğüne bağlı olarak hazırlandı. Üç milyondan fazla yıldızı araştıran bu taramanın gerçekleştirildiği bölge, galaksi merkezinden dışarıya doğru 60 bin ışık-yılı (bir ışık-yılı yaklaşık 10 trilyon kilometre) karelik bir genişliğe ulaşıyor.

Çok nadir bir ‘kalsiyum yıldızı’ keşfedildi

20 asır önce gökyüzünde 8 ay parlayan esrarengiz ışıltının sırrı çözülüyor.

Yaklaşık 2 bin yıl önce, Çinli gökbilimciler arşivlerine ilk kez bir süpernova (yıldız patlaması) gözlemini yazma fırsatı yakaladı. M.S. 185 yılında bir gece, gökyüzünde daha önce görmedikleri bir aydınlığa şahit oluyorlardı.

Günümüz astrofizikçileri ‘SN 185’ adı verilen bu gizemli gök olayı hakkında yeni bilgilere ulaştı. ‘SN 185’in ardından oluşan ‘RCW 86’ adlı süpernova kalıntısının Dünya’dan gözle görülecek şekilde parlamasına sebep olan şey, birbirleri etrafında dönen ikili yıldız sistemindeki yıldızlardan birisinin infilak etmesiydi.

Rusya’daki Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi’nden Vasilii Gvaramadze’nin Nature Astronomy dergisinde yayınlanan araştırmasına göre, patlayan yıldız, kalsiyum elementi başta olmak üzere etrafına yoğun madde akıntısı püskürerek günümüzde hala parlayan komşu yıldızın ve etraflarını saran gaz kabuğunun kalsiyum bakımından zengin bir yer olmasına yol açmıştı. Evet, dişlerimizde ve kemiklerimizde başta olmak üzere bütün yaşayan canlılarda bulunan kalsiyumdan bahsediyoruz.

RCW_861
Süpernova kalıntısı gaz kabuğu ‘RCW 86’ ve kalsiyum yıldızı (NASA/ESA)

Araştırma kapsamında, yaklaşık 9 bin 100 ışık yılı uzaklıkta yer alan bu ikili yıldız sistemindeki [GV2003] N ve [GV2003] S yıldızları ile süpernova kalıntısı RCW 86, Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Şili’deki Çok Büyük Teleskobu (VLT) ile yeniden incelendi.
İki yıldızın birbirleri etrafında bir ayda döndükleri belirlendi. Araştırmaya göre, [GV2003] S’in patlayıp bir nötron yıldızına dönüşmesiyle birlikte [GV2003] N yıldızının atmosferi normalden 6 kat daha fazla kalsiyum barındırmaya başladı.

239487239-calcium-11
Süpernova kalıntısı içindeki ikili yıldız sistemi

Bilim insanları söz konusu yıldız sistemi hakkında hala bilmedikleri birçok şeyin olduğunu kabul etseler de, bunun çok nadir görülen kalsiyum bakımından zengin yıldızları araştırmak için harika bir fırsat olduğunu belirtiyor.

Araştırmayı yürüten Vasilii Gvaramadze, “Önce ikili sistemin yörünge parametrelerini inceleyeceğiz. Süpernovayı tetikleyen yıldızın başlangıç ve sonuç sürecindeki kütlelerini ölçeceğiz. Kalsiyum bakımından zengin olan yıldızın atmosferindeki elementlerin bolluğunu da araştırmayı sürdüreceğiz. Elde edilen bilgiler, kalsiyum bakımından zengin [GV2003] N yıldızının ve süpernovanın doğasını anlamak için çok önemli olabilir” diyor.

Antik Çin’de gökbilimciler, aniden ortaya çıkan bu süpernova ışıltısını ‘misafir yıldız’ olarak tanımlamışlardı. ‘Book of Later Han’ adlı eserde verilen bilgilere göre, 185 – 186 yılları içinde 8 ay boyunca gökyüzünde parladı. Çinliler bu olayı arşivlere şöyle kaydettiler:

“Zhongping döneminin ikinci yılının 10. ayında, Kwei Hae (7 Aralık) günü, tuhaf bir yıldız Nan Mun’un (Alpha Centauri) ortasında belirdi. Büyük bir bambu hasırına benziyordu. Birbirinden hoş 5 farklı renkle parlıyordu. Zamanla yavaş yavaş ışıltı azaldı. Yeni yılın 6. ayında tamamen kayboldu.”


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Evrenin derinliklerindeki ‘havai fişekler’

İki yıldızın çarpışması ile oluşan muhteşem bir görüntü gözlemlendi.

Yıldızların patlamaları çoğunlukla etkileyici sonları olan süpernovalarla ilişkilendirilir. Ancak bu sefer bilim insanları, parlak gök cisimlerinin yaşam döngüsünün başka bir ucundan yaklaşım sağladı; yıldızların doğumu. Bir grup büyük kütleli yıldızın doğum anını araştıran gökbilimciler, havai fişek patlamasına benzer enkaz diskleriyle karşılaştı. Yakaladıkları bu etkileyici görüntülere göre, ölümlerinde olduğu gibi yıldızların doğum aşamaları da şiddetli patlama benzeri süreçler içeriyor.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, Dünya’dan 1350 ışık yılı uzaklıktaki bu muhteşem görüntü, Şili’nin Atacama Çölü’ndeki ALMA Teleskobu ile elde edildi. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre).

Avcı Takımyıldızı doğrultusunda yer alan, yoğun ve aktif bir yıldız oluşum fabrikası olan Avcı Moleküler Bulutu 1 (OMC-1), ünlü Avcı Bulutsusu ile aynı ortamın bir parçasını oluşturuyor. Yıldızlar Güneş’ten yüzlerce kez daha büyük kütleye sahip ve bu kütle sayesinde çökerek ısınan bir gaz bulutu içerisinde oluşuyorlar. Buradaki en yoğun bölgelerde öncül-yıldızlar oluşmaya başlayarak bölge içerisinde rastgele harekete başlıyor. Zaman geçtikçe, yıldızlardan bazıları kütle çekiminin yoğun olduğu bölgeye doğru sürükleniyor  – ki burada büyük öncül yıldızlar bulunmaktadır – eğer bu çekimin etkisinden kurtulamayarak doğdukları bölgeyi terk edemezlerse, kendilerini şiddetli patlamaların içinde buluyorlar.

eso33
Avcı Moleküler Bulutu (OMC-1) – ALMA

Görselin orjinal ve büyük haline buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: ESO

ESO’nun açıklamasına göre, yaklaşık 100 bin yıl önce, OMC-1’in derinliklerinde birçok öncül-yıldız oluşmaya başladı. Kütleçekimi sürekli artan hızlarda bunları bir araya toplayarak 500 yıl kadar önce iki yıldızın çarpışmasına neden oldu. Yıldızlar-arası uzaya saniyede 150 kilometreye kadar çıkan hızlarda gaz ve toz akışları atılmaya başladı. Bu şiddetli etkileşim Güneş’in 10 milyon yılda yaydığı miktarda enerji salınımı ortaya çıkardı.

500 yıl sonra, ABD’deki Colorado Üniversitesi’nden John Bally önderliğindeki gökbilimci ekibi ALMA’yı kullanarak bu bulutun derinliklerine daldı. Bölgedeki büyük kütleli yıldız kümesinin çalkantılı doğum sürecinden kalan enkazın tüm yönlere dağılan dev havai fişek akıntılarına benzediğini gördüler.

alma1
Şili’deki ALMA Teleskobu

Bu tür patlamaların görece kısa süreli olması bekleniyor, ALMA ile görüntülenen kalıntıların sadece yüzlerce yıl sürdüğü görüldü. Ancak kısa süreli olmalarına rağmen bu tür öncül-yıldız patlamaları daha yaygın olabilir. Doğdukları ana bulutu yok eden bu olaylar, aynı zamanda bu dev molekül bulutlarındaki yıldız oluşum düzenini de yeniden düzenleyebilir.

OMC-1 içindeki enkazın patlamalı doğasına dair ipuçları ilk kez Hawaii’deki bir teleskop ile 2009 yılında ortaya çıkarılmıştı. Bally ve ekibi, ‘havai fişekleri’ ALMA’nın yanı sıra Şili’deki Gemini Güney Teleskobu ile de gözlemledi ve bir uçtan bir uca neredeyse 1 ışık yılı uzunluğundaki parlak kolları ortaya çıkardı.

ALMA Teleskobu, ‘havai fişek’ kolları içindeki karbonmonoksit gazının yüksek hızlardaki hareketini ve dağılımını ayrıntılı bir şekilde tespit ederek bölgenin yüksek çözünürlüklü görüntülerini sağladı. Gökbilimciler bu sayede patlamanın altındaki gücü araştırarak bu tür olayların galaksiler içerisindeki yıldız oluşumuna etkilerini anlamaya çalışacak.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

12 milyar yıl geçmişten gelen sinyal

Dünya’nın yakınlarında olsa gezegenimizi yok edebilecek güçte bir gama ışını patlaması belirlendi.

Çok, çok uzaklarda bir şey muazzam bir güçle infilak etti ya da bilinmeyen başka bir olay gerçekleşti. Uzayın derinliklerinden gelen bir sinyal, 2 Şubat 2017’de yer ve uzay teleskopları tarafından tespit edildi. Kaynağın uzaklığını hesaplayan bilim insanları şaşkınlıklarını gizleyemedi. Zira sinyal, 12 milyar ışık yılı uzaklıktan geliyordu. Başka bir deyişle 12 milyar yıldır uzayda seyahat ettikten sonra ancak Dünya’ya ulaşabilmişti. (1 ışık yılı, yani ışığın 1 yılda kat ettiği yol = Yaklaşık 10 trilyon kilometre).

Batı Avustralya Üniversitesi’nden uzmanların, bilimsel çalışmaların yer aldığı internet sitesi The Conversation’da yayınlanan araştırmasına göre, ilk olarak NASA’nın Swift Uzay Teleskobu tarafından belirlenen sinyalin türü; bir gama ışını patlaması. (gamma ray burst – GRB). Bu patlamalar, evrende Büyük Patlama (Big Bang)’den sonraki en büyük enerjiyi açığa çıkaran olağanüstü ışınımlardır.

swift1
Gama ışını patlaması ve Swift Uzay Teleskobu illüstrasyonu

Peki GRB’leri nasıl tanımlayabiliriz? Bu esrarengiz ve abartılı enerji boşalımları, bir saniyeden kısa zamanlardan birkaç dakikaya kadar süren patlamalar olarak biliniyor. Dünya’dan oldukça uzak mesafelerde, gözlemlenebilir evrenin sınırlarında oluştukları sanılıyor. Kaynaklarına ilişkin çok az teori var. Süper kütleli karadelikler, yıldız patlamaları (süpernovalar), dev bir yıldızın çökmesi (hipernova) ya da iki nötron yıldızının birbiriyle birleşmesi gibi. Bilim insanları şu konuda hemfikir: GRB’leri oluşturan göksel olayların açığa çıkardığı enerji öylesine büyük ki, Dünya’ya birkaç yüz ışık yılı uzaklıkta bile meydana gelseler yeryüzü tamamen yok olurdu.

2 Şubat günü, ‘GRB170202’ adı verilen söz konusu sinyalin Swift Teleskobu ile tespit edilmesinden saniyeler sonra, Batı Avustralya Üniversitesi’nin Zadko Teleskobu da yüzünü bu sürpriz ziyaretin geldiği yön olan Ophiuchus (Yılancı Kuşu) Takımyıldızı’na çevirdi. Daha önce hiçbir şeyin görülmediği derin karanlıktan çıkıp gelen şeyin kısa süreli bir konuk olan GRB olduğu belirlendi. Zadko Teleskobu, optik patlamanın tümünü kaydetti. Bir dakikadan az süren GRB170202 sinyali en güçlü olduğu anda, geldiği bölgedeki milyonlarca yıldızın toplamıyla eşit bir parlaklıktaydı.

sinyal1
GRB170202’nin süresini ve şiddetini gösteren grafik

Sinyalin kaydedilmesinden 9 saat 42 dakika sonra, Şili’deki Çok Büyük Teleskop (VLT), ışığın spektrumundan faydalanarak GRB’nin geldiği uzaklığın hesaplanmasını sağladı. Sinyale sebep olan patlama, gözlemlenebilir evren henüz şimdikinden 4 kat daha küçük olduğu dönemde, yani 12 milyar yıl önce gerçekleşmişti. GRB170202’nin meydana geldiği galaksi (yıldız kümesi) o kadar uzak ki, günümüzün en gelişmiş teleskopları sinyalin kaynağında sadece mutlak karanlığı görebiliyor. Geldiği yere dair görebildiğimiz hiçbir şey yok. Bu esrarengiz yolcu, gökbilimcilerin soru işaretlerine yenilerini ekleyerek gözden kayboldu.

Bugüne kadar binlerce gama ışını patlaması tespit edildi. Hepsinin milyarlarca ışık yılı ötede gerçekleşmiş olması, evrenimizin gençliğinde çok büyük çapta ve sayıda göksel olayların oluştuğunu gösteriyor. Bu gizemli olaylar öylesine şiddetli ki, bir gama ışını patlamasında açığa çıkan ortalama enerji miktarı, bir milyar tane Güneş’in bir araya gelip 10 bin yıl boyunca yayacağı enerji miktarına eşit.

Bu linke tıklayarak şimdiye kadar tespit edilen ve NASA arşivlerine alınan bütün GRB sinyallerine dair bilgilere ulaşabilirsiniz: NASA GRB


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Galaksiden ‘kovulan’ karadelik keşfedildi

Hubble Teleskobu, bir milyar Güneş kütlesinde ‘istenmeyen’ süper kütleli karadelik gözlemledi.

Hubble Uzay Teleskobu, 100 milyon süpernova (yıldız patlaması)’na eş değer bir güçle kendi galaksisinin merkezinden uzaklaştırılan bir süper kütleli karadelik tespit etti. Bu dev gök cismi, Güneş’ten en az bir milyar kat fazla kütleye sahip.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’dan yapılan açıklamaya göre, Hubble Teleskobu, Dünya’dan 8 milyar ışık yılı uzaklıkta yer alan bir galakside kuasar (optik ve mor ötesi ışınım yayan yıldızımsı ışık kaynağı) gözlemledi. ‘3C 186’ adlı bu ışık kaynağını çok büyük bir karadeliğin oluşturduğu belirlendi. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

Keşfi ilginç ve benzersiz kılan durum ise şu: Bu büyüklükteki karadelikler genellikle galaksilerin merkezlerinde yer alır. Ancak söz konusu süper kütleli karadelik, galaksinin çekirdeğinden 35 bin ışık yılı uzaklıkta bulunuyor ve galaksinin dışına doğru hızla yolculuğuna devam ediyor.

blackhole
Galaksinin merkezinden uzaklaşan en parlak gök cismi ‘3C 186’ (Hubble/NASA)

Bunun sebebinin ne olabileceğini araştıran NASA uzmanları şu sonuca ulaştı: Hubble Uzay Teleskobu aslında iki galaksinin birleşme sürecini görüntülemişti. Merkezlerindeki karadeliklerin birbirlerine yaklaşmasının ardından açığan çıkan 100 milyon süpernova gücündeki inanılmaz yerçekimi dalgası sebebiyle karadeliklerden birisi galaksi dışına doğru ‘kovuldu.’

İşte bir milyar Güneş kütlesindeki bu devasa ve ‘istenmeyen’ karadelik, saatte 7,5 milyon kilometre hızla galaksinin dışına doğru seyahat ediyor. Öyle bir sürat ki, Dünya’dan Ay’a 3 dakikada gidebilmeniz anlamına geliyor. Ancak Hubble’ın görüntülediği bu uzak galaksi o kadar büyük ki, dev karadeliğin galaksiden tamamen çıkması 20 milyon yıl sürecek. NASA uzmanları, böyle bir karadeliğe çok az rastlanıldığını vurguluyor.

KARADELİK NEDİR?

‘Kozmik canavarlar’ olarak da nitelendirilen karadelikler, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve hatta ışığın dahi kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük gök cisimleri olarak biliniyor. Karadeliklerin ‘tekillik’ özellikleri sebebiyle üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları iddia ediliyor. Sahip oldukları ‘yokluğun’ içinde zamanın yavaş aktığı veya hiç akmadığı tahmin ediliyor.

Astronomide hala en büyük soru işaretlerinden birisi olan karadelikler, gizemli varlıkları nedeniyle fizikçilerden gökbilimcilere kadar birçok uzmanın merak ettiği ve üzerinde çalıştığı alanlardan birisi. Süper kütleli karadelikler, Güneş’ten milyarlarca kat büyük kütlelere ulaşabiliyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

30 yıllık patlamanın olağanüstü fotoğrafı

1987’de meydana gelen süpernovadan arta kalan gaz çemberi halen parlamaya devam ediyor.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’nın Hubble Uzay Teleskobu, 1987 yılında gerçekleşen süpernova (yıldız patlaması)’nın 30. yılına özel bir gözlemde kullanıldı. İnfilaktan geriye kalan görüntü göz kamaştırdı.

NASA’dan yapılan açıklamaya göre, gökbilimciler 23 Şubat 1987 günü son 400 yılın en parlak süpernovasını tespit etti. ‘Supernova 1987A’ (SN 1987A) adı verilen gök olayı, aylar boyunca 100 milyon tane Güneş’in gücü ile ışıldadı.

Dünya’dan yaklaşık 168 bin ışık yılı uzaklıkta, Büyük Magellan Bulutu içindeki Tarantula Nebulası yakınlarında gerçekleşen SN 1987A, geçtiğimiz yıllar boyunca birçok araştırmaya konu oldu. Elde edilen son verilere göre, patlamayla yıldızdan hızla açığa çıkan materyaller, yıldızın evriminin önceki aşaması ‘kırmızı dev’ döneminde üretilen daha yavaş bir rüzgarla çarpıştı. Süpernovanın şok dalgası, yıldızın ömrünün sonlarına doğru açığa çıkardığı gaz yoğunluğunun da ötesine geçti. Böylece süpernovanın bu muhteşem görüntüsü oluştu.

makaleici1
SN 1987A (Hubble Uzay Teleskobu)

Fotoğrafın büyük ve orjinal haline buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: NASA

Merkezde görülen ve büyümeye devam eden parlak gaz çemberinin çapı 1 ışık yılı genişliğinde. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre). Halkanın ötesindeki süreç ise şu an bir gizem. Süpernovanın merkezinde arta kalanın nötron yıldızı ya da karadelik olması beklenirken ne oluştuğu henüz tam bilinmiyor.

Gaz çemberinin patlamadan önce yaklaşık 20 bin yıldır orada olduğu sanılıyor. 1987 yılındaki süpernovanın ortaya çıkardığı enerji, çemberin böyle güçlü bir şekilde parlamasını sağlıyor. Fotoğraftaki en ilginç detaylardan birisi de, gaz çemberinin altında ve üstünde görülen ‘enkaz’ halkaları. Bu halkalar birbirlerinden saatte 32 milyon kilometre hızla uzaklaşmaya devam ediyor.

Aşağıdaki video klipte SN 1987A’ya yapılan bir yakınlaştırma (zooming) görüntüsü yer alıyor:

Bu videoda ise süpernovada yıllar içinde gerçekleşen değişim gösteriliyor:

SÜPERNOVA NEDİR?

Araştırmalara göre, Güneş’ten daha fazla kütleye sahip yıldızlar, çekirdeklerindeki tüm atomları demire dönüştürdüklerinde kütle çekime karşı koyacak füzyon enerjilerini de tüketmiş oluyor. Kontrolü tekrar ele geçiren kütle çekim, yıldızın çekirdeğini 100 milisaniye gibi bir sürede kendi üstüne çökerterek ya bir karadelik ya da nötron yıldızı oluşmasını sağlıyor.

Merkezdeki atomların bozulmaları sonucu oluşan nötrinolar (nükleer fizikte kütlesiz olarak belirlenen madde) yayılarak nükleer tepkimelerin devam ettiği dış katmanları inanılmaz yüksek sıcaklıklara çıkartıyor. Uzaya doğru genleşen yıldız, olağanüstü bir güçle patlıyor. Büyük bir yıldızın patlaması bir galaksinin tüm ışığını bastırabiliyor.

Astronomlar her galakside ortalama 100 yılda bir süpernova gerçekleştiği görüşünde. Bizim galaksimiz Samanyolu’ndaki en son yıldız patlaması, 1604 yılında Alman bilim insanı Johannes Kepler tarafından gözlemlenmişti.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

İlk kez bir süpernova Dünya’dan izlendi

Güneş’ten yüzlerce kat büyük bir yıldızın patlama (süpernova) süreci gözlemlendi.

Gökbilimciler ilk kez çok uzak bir galakside bulunan dev bir yıldızın, patlayarak parçalara ayrılması sırasındaki ‘ölüm sancısını’ tespit etti.

İngiliz The Guardian gazetesinin haberine göre, 6 Ekim 2013’te Dünya’dan 160 milyon ışık yılı uzaklıkta yer alan ve Güneş’ten 10 bin kat daha parlak olan bir yıldızın patlaması (süpernova), Dünya’daki modern yer ve uzay teleskopları tarafından izlendi. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre.)

Habere göre, ABD’nin California eyaletindeki Palomar Dağı’nda bir gözlemevini kullanan astronomlar, ‘SN 2013fs’ adı verilen patlamanın ışığının Dünya’ya ulaşmasından sonraki üç saat içinde muhteşem bir parlaklık tespit etti. Alarma geçen ekip hemen diğer teleskop operatörlerine haber verdi ve gözler ışığın kaynağına çevrildi. Hawaii’deki Keck Teleskobu ve NASA’nın Swift Uzay Teleskobu’nun da verileri yardımıyla, Pegasus Takımyıldızı’ndaki NGC 7610 sarmal galaksisinde yer alan devasa bir yıldızın infilak ettiği ortaya çıktı.

patlama1
Süpernova (SN 2013fs) ve NGC 7610 galaksisi

Gökbilimciler ilk kez Güneş’ten 10 kat fazla kütleye ve yüzlerce kat büyüklüğe sahip bir kırmızı-dev yıldızın patlaması (süpernova) sürecinin ‘bebeklik’ anlarına şahit oldu ve ortaya çıkan ışığın miktarını ölçme fırsatı yakaladı. Ölçümler, yıldızın ömrünün son yıllarında yüzeyinden püsküren en az 1000 tane Dünya ile eşdeğer materyalin, yaklaşık 10 milyar kilometre kalınlığında bir kabuk gaz bulutu oluşturduğunu da gösteriyor.

Uluslararası gökbilimci ekibinin yaklaşık dört yıldır üzerinde çalıştığı verilere ilişkin araştırma, bilim dergisi Nature Physics’te yayınlandı. Araştırmaya göre, bu dev kabuğu oluşturan materyaller, patlamadan önce yıldızın yüzeyinden saniyede 100 kilometre hızla püskürüyordu.

Patlama gerçekleştiğinde ise yıldızın çekirdeğinden açığa çıkan onlarca Güneş kütlesindeki materyal, saniyede 10 bin kilometre hızla yayılarak bu kabuğu da parçaladı. Uzmanlar, uzaydaki en şiddetli patlamalardan birisini gözlemlediklerini ifade ediyor.

SÜPERNOVA NEDİR?

Araştırmalara göre, Güneş’ten daha fazla kütleye sahip yıldızlar, çekirdeklerindeki tüm atomları demire dönüştürdüklerinde kütle çekime karşı koyacak füzyon enerjilerini de tüketmiş oluyor. Kontrolü tekrar ele geçiren kütle çekim, yıldızın çekirdeğini 100 milisaniye gibi bir sürede kendi üstüne çökerterek ya bir karadelik ya da nötron yıldızı oluşmasını sağlıyor.

Merkezdeki atomların bozulmaları sonucu oluşan nötrinolar (nükleer fizikte kütlesiz olarak belirlenen madde) yayılarak nükleer tepkimelerin devam ettiği dış katmanları inanılmaz yüksek sıcaklıklara çıkartıyor. Uzaya doğru genleşen yıldız, olağanüstü bir güçle patlıyor. Büyük bir yıldızın patlaması bir galaksinin tüm ışığını bastırabiliyor.

Astronomlar her galakside ortalama 100 yılda bir süpernova gerçekleştiği görüşünde. Bizim galaksimiz Samanyolu’ndaki en son yıldız patlaması, 1604 yılında Alman bilim insanı Johannes Kepler tarafından gözlemlenmişti.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Evrenin ‘serseri kurşun’ yıldızı

Hiçbir yörüngeyi takip etmeyen ‘US 708’ yıldızı, saatte 4 milyon kilometre hızla seyahat ediyor.

Astronomlar uzayda hiçbir yörüngeyi takip etmeyen, başıboş ve en hızlı şekilde ilerleyen bir yıldız tespit etti. ‘US 708’ adlı bu dev gök cismi, Samanyolu Galaksisi’nin dışına doğru saniyede 1200 kilometre, yani saatte yaklaşık 4 milyon 345 bin kilometre hızla yolculuk ediyor.

Bilim dergisi Science’ta yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, galaktik hız rekorlarını alt üst eden ‘US 708’ helyum yıldızı, çok büyük bir termo-nükleer süpernova (yıldız patlaması) ile uzaya fırlatıldı. Patlamanın büyüklüğüne sebep olan ise birbirine sıkıca bağlı iki yıldızdan birisinin yok olmasıydı.

Patlamadan sağ kalıp büyük bir hızla ilerleyen ‘US 708’ yıldızı, Hawaii’deki W. M. Keck Gözlemevi ve Pan-STARRS1 teleskoplarından elde edilen veriler ile keşfedildi. Araştırmayı Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Almanya’daki merkezinden gökbilimci Stephan Geier ve ekibi gerçekleştirdi.

YÖRÜNGEDEN BAĞIMSIZ TEK BAŞINA İLERLİYOR

Bilim insanları, bizim Güneşimiz gibi yıldızların Samanyolu Galaksisi’ne bağlı olduklarını, bir yörüngeyi takip ettiklerini ve orta hızlarda hareket ettiklerini belirtiyor. ‘US 708’ yıldızı gibi nadir görülen gök cisimleri ise bir yörüngeyi takip etmeden, çekim gücünden bağımsız şekilde galaksiler-arası uzaya doğru kendi istikametlerinde seyahat ediyor.

Samanyolu’nun merkezindeki dev karadeliğin bazı yıldızları içine çekerek yok ederken bazı yıldızları da ‘inanılması güç’ hızlarla galaksinin dışına doğru fırlattığı biliniyor. Ancak Stephan Geier ve ekibi, ‘US 708’i büyük bir patlamanın ortaya çıkardığını kaydediyor. Aşağıdaki videoda, söz konusu yıldızın yolculuğuna nasıl başladığına dair bir animasyon yer alıyor:

‘US 708’in bu kadar hızlı bir şekilde fırlatılmasına sebep olan ‘süpernova’, enerjisi biten yıldızının şiddetle patlaması olarak biliniyor. Bir süpernovanın parlaklığı, Güneş’in parlaklığının 100 milyon katına kadar ulaşabiliyor. Başlangıçta yapısı iyonize madde olan plazma şeklindeki bir süpernovanın parlaklığını yitirmesi haftalar ya da aylar sürebiliyor. Bu süre zarfında yaydığı enerjinin, Güneş’in 10 milyar yılda yayacağı enerjiden daha fazla olduğu belirtiliyor.

‘US 708’ yıldızı, uzayın sonsuzluğundaki bilinmeyen istikametine doğru hızla yol almaya devam ediyor.