Çernobil’den daha tehlikeli: Bikini Adası

Amerikan medya devi HBO’nun mini dizisi Çernobil ile birlikte 1986’da Sovyetler Birliği’nde yaşanan nükleer facia yeniden gündeme geldi. Dünyanın gördüğü en büyük nükleer felaketin izleri halen silinmedi ve radyoaktif kirlilik ortadan kalkmış değil. Gözler Çernobil’e çevrilmiş olsa da yeryüzünde radyasyon açısından daha tehlikeli yerler bulunuyor. Bunların başında ise Pasifik’teki Bikini Adası geliyor.

Pasifik Okyanusunun Hawaii ve Filipinler arasında uzanan merkezi konumundaki Marshall Adaları’nda, 23 adadan oluşan derin bir atöl niteliğindeki Bikini Adası, ismi ve konumu itibariyle kulağa bir tatil cennetiymiş gibi gelebilir. Ancak birbirinden güzel kumsallara gelen ziyaretçilerin mayo yerine biyolojik tehlikeye karşı koruyucu kıyafet giymeleri daha yerinde olurdu. Zira ABD ordusu, 1946 – 1958 yılları arasında bölgede çok sayıda nükleer test gerçekleştirdi. Bu testlerin geride bıraktığı radyoaktif kirlilik ise ciddi derecede tehlikeli boyutlarda.

KİLOMETRELERCE UZAKTAN GÖRÜLEBİLEN MANTAR BULUTLARI

1945’te Hiroşima’yı ve Nagazaki’yi harap eden atom bombalarının ardından ABD ve Sovyet hükümetleri Soğuk Savaş olarak bilinen nükleer silahlanma yarışına girdiler. Güç gösterisinde bulunan vahşi babunların birbirlerine popolarının büyüklüğünü göstermeye çalışması gibi, iki taraf da tehditkar bir nükleer duruşla meşguldü. Birbirlerine karşı hiçbir zaman düğmeye basmadılar ancak test alanlarındaki dev mantar bulutları, nükleer kudretlerinin ve aptallıklarının bir göstergesi olarak tarihe geçti.

Amerikan ordusu, renkli deniz yaşamı ve doğal güzelliği ile dikkat çeken bölgede 1958’e kadar neredeyse 70 nükleer test gerçekleştirdi. Trajik bir kıyıma uğrayan Bikini Adasında patlatılan en büyük atom bombası, 1 Mart 1954’te ‘Castle Bravo’ olarak kodlandı. İnfilakın gücü 15 megaton TNT ile eşdeğerdi. Açığa çıkan enerji yüzünden bir ada parçası tamamen buharlaştı ve geriye 1,5 kilometre çapında, 75 metre derinliğinde krater bıraktı. Aşağıdaki video klipte Castle Bravo denemesinin dehşete düşüren görüntülerini izleyebilirsiniz:

Castle Bravo’nun sebep olduğu radyoaktif serpinti, Bikini Adasını tüm canlı türleri için tamamen riskli hale getirdi. Son testten 61 yıl sonra bölgeye gelen Amerikan Columbia Üniversitesi araştırmacıları, adada hala etkisini sürdüren radyasyon seviyelerine ilişkin şok edici sonuçlarla karşılaştı.

Proceedings of the National Academy of Sciences (Ulusal Bilimler Akademisi Bildirileri)’nde yayınlanan en yeni çalışmaya göre, özel koruyucu ekipmanlarla dalış yapan bilim insanları, Castle Bravo kraterinin farklı noktalarında ve 60 metre derinlikte tortu örnekleri topladı. Plütonyum-(239, 240), Amerikyum-241 ve Bizmut-207’nin de aralarında bulunduğu kesin nükleer izotop seviyelerinin, normalin kat ve kat üstünde olduğu ortaya çıktı.

Elde edilen veriler, Bikini’deki radyoaktif kirliliğin Çernobil’in de çok üstünde olduğuna işaret ediyor. Araştırmacılara göre bu sonuçlar, nükleer testlerin uzun vadeli etkilerinin daha önce tahmin edilenden daha fazla olduğunu ve yeni bir jeolojik çağ başlatabilecek kadar çevreyi değiştirebileceğini gösteriyor.

İLGİNÇ ‘SÜNGER BOB’ BAĞLANTISI

İddialara göre, popüler çizgi film Sünger Bob ve arkadaşlarının eğlenceli maceraları, Bikini Adası yakınlarında su altında yaşanan canlı yok oluşunun hüzünlü hikâyesinden esinlenerek yazılmış. Okyanus tabanındaki kurgusal Bikini Bottom kasabasında yaşayan karakterlerin, radyasyon sebebiyle mutasyona uğradıkları ve çizgi filmdeki hallerine dönüştükleri popüler teoriler arasında. Bazı bölümlerde arka planda görülebilen radyoaktif madde varilleri de dikkat çekiyor.

kaktus kubbesi
Runit Adasındaki Kaktüs Kubbesi

RADYOAKTİF MEZAR: KAKTÜS KUBBESİ

Testlerden geriye kalan ölümcül radyoaktif maddeler, Marshall Adalarındaki beton bir depoda saklanıyor. 70’li yıllarda inşa edilen ‘Kaktüs Kubbesi’ adlı beton lahitin çatladığı ve radyasyon sızdırdığı belirtiliyor.

Amerikan ordusu, Bikini Adasında çevreye saçılan binlerce tonluk radyoaktif maddeyi toplayarak Runit Adasındaki bir depoya yerleştirmişti. Üzerine de dev beton bir kapak konulmuş ve ölümcül radyasyonun üzeri örtülmüştü. 85 bin metreküp radyoaktif toprağın yanı sıra Uranyum ve Plütonyum gibi nükleer atıkların onlarca yıldır tutulduğu beton yapının duvar kalınlığı sadece 45 santimetre.

Yapının ömrü sadece 100 yıl olarak planlanmıştı. Ancak şimdiden radyasyon sızdırdığı kaydediliyor. Son uyarı, 2019 Mayıs’ında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’ten geldi. Guterres uzmanlara en kısa zamanda çözüm üretme çağrısı yaptı. Kaktüs Kubbesi’ndeki radyasyonun okyanusa sızmasıyla Çernobil faciasından daha büyük bir felaketin insanlığın sonunu getirebileceği uyarısı yapılıyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)