Neptün ve Uranüs’te gökten elmas yağıyor

Fırtınalı atmosferlerindeki karbon, yağış sırasında önce grafite, sonra da elmasa dönüşüyor.

Uluslararası çapta bir araştırma ekibi, Neptün ve Uranüs’te etkili olduğu belirtilen ışıltılı elmas yağmurlarını ilk kez laboratuvar ortamında canlandırdı. Elmas kristallerinden oluşan yağışların gerçek olabileceği kanıtlandı.

İngiliz The Telegraph gazetesinin haberine göre, ABD, Birleşik Krallık ve Almanya’dan araştırmacılar, Güneş Sistemimiz içindeki buz ve gaz devi gezegenlerin derinliklerindeki hava koşullarını oluşturarak küçük elmas tanelerinin şekillenmelerini izledi.

Çalışmaya liderlik eden Alman bilim adamı Dominik Kraus ve ekibi, bu gezegenlerin atmosferleri ile ilgili yeni verilerin bol miktarda karbona işaret ettiğini söylüyor. Olağanüstü derecede şiddetli gaz ve şimşek fırtınaları, gezegenlerdeki metan gazını karbona dönüştürüyor. Madde, yağış sırasında katılaşarak önce grafit (saf yumuşak karbon) parçalarına daha sonra da elmasa dönüşüyor.

slac1
Deneyin gerçekleştirildiği SLAC Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı

ABD’nin California eyaletindeki SLAC Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı’nda yapılan deney kapsamında, yoğun miktarda karbon içeren polistiren (strafor) tabakasına aşırı yüksek ses dalgaları ile söz konusu gezegenlerin içindeki muazzam basınç seviyeleri uygulandı. Karbon atomlarının birkaç nanometre genişliğinde küçük elmaslara dönüştüğü görüldü. (1 nanometre = milimetrenin milyonda biri). Neptün ve Uranüs’te bu elmas tanelerinin daha büyük olduğu, milyonlarca karat ağırlığa ulaşabildikleri belirtiliyor.

Araştırmaya göre, her şey atmosferin üst tabakasında şimşek çakması sonucu metanın dönüşüme uğradığı fırtına geçitlerinde başlıyor. İs, düşerken üzerindeki basınç artıyor ve yaklaşık 1600 kilometre sonra grafite, yani kurşun kalemlerde görülen türden karbona dönüşüyor. 6 bin kilometre derinlikte, düşen grafit parçaları sertleşerek elmaslaşıyor. Soğuk bir merkeze sahip olan Uranüs ve Neptün’de elmaslar sonsuza kadar kalabilir.

imageneptune_full.jpg
Mavi rengini atmosferindeki metan ve hidrokarbondan alan Neptün gezegeni (NASA)

Araştırmacılar milyonlarca yıldır, elmasların bu iki gezegende buz katmanları boyunca yavaşça battığını ve çekirdek etrafında kalın bir tabaka halinde toplanmasının mümkün olduğunu kaydediyor.

Jüpiter ve Satürn’de ise durum biraz farklı. Elmas taneleri bu gaz devi gezegenlerde en az 30 bin kilometre daha derinliklere düşüyor. Aşırı diplerde basınç ve ısı öylesine büyüktür ki elmaslar artık katı halde kalamaz. Bu derinlikte karbona ne olduğuna dair belirsizlik söz konusu. İhtimallerden biri, katı elmasların yüksek ısı karşısında eriyerek sıvı ‘karbon denizi’ oluşturması.

Gezegenlerin büyüklüğünü de dikkate aldığınızda mevcut olabilecek karbon (dolayısıyla elmas) miktarı azımsanmayacak kadar çok olabilir. Bilim insanları, bu vahşi ve gizemli diyarların ıssız derinliklerinde insanların hayal bile edemeyeceği güzellikte manzaraların saklı olabileceğinde hemfikir.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

‘Köpük’ gezegen keşfedildi

Dev boyutlardaki KELT-11b gezegeninin strafor yoğunluğunda olduğu belirlendi.

Bilim insanları, Dünya’dan 320 ışık yılı uzaklıkta gaz devi bir gezegen gözlemledi. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre). Bu sıradışı kürenin en ilginç özelliği, yüzeyinin strafor (plastik yapay köpük) yoğunluğunda olması.

ABD’deki üç üniversiteden gökbilimcilerin The Astronomical Journal’da yayınlanan ortak araştırmasına göre, Güney Afrika ve ABD’de yer alan robotik Kilodegree Extremely Little Teleskop (KELT) ile bulunan KELT-11b adlı gezegen, Jüpiter’den yüzde 40 oranında daha büyük ancak Jüpiter’in sadece beşte biri kütlesinde.

KELT-11b, etrafında döndüğü yıldızı KELT-11 (HD 93396)’ya oldukça yakın bir yörüngede seyrediyor. Gezegenin bir yılı sadece 5 gün. Aşırı derecede parlak olan yıldız, KELT-11b’nin atmosferi ve yoğunluğuna dair hassas ve başarılı ölçümler yapılabilmesini, diğer gezegenlerin atmosferlerini anlayabilmek için bir örneklem olmasını sağlıyor.

Nükleer yakıtını kullanarak genişlemeye başlayan KELT-11 yıldızı, büyük bir ‘kırmızı dev’e dönüşme sürecinde. Bu sebeple KELT-11b gezegeni yaklaşık 100 milyon yıl içinde kendi yıldızı tarafından yutulacak ve yok olacak. Yıldızının parlaklığı sayesinde boyutları net olarak ölçülebilen KELT-11b, şimdiye kadar keşfedilen en düşük yoğunluklu üçüncü gezegen. (Güneş Sistemimiz dışında.)

kopuk2
KELT-11b illüstrasyonu (Walter Robinson – Lehigh Üniversitesi)

Araştırmayı yürüten ekibin lideri olan ABD’deki Lehigh Üniversitesi’nden gökbilimci Joshua Pepper, ilginç gezegenin olağanüstü büyüklükteki boyutlarına rağmen çok düşük bir kütleye sahip olması sebebiyle yüzeyinin bir strafor yoğunluğunda olduğunu belirtiyor.

Pepper, “Bu şişkin gezegenin boş iç yapısını tespit ettiğimizde çok şaşırdık. Kütlesine oranla çok büyük bir çapı var. Atmosferik ölçek yüksekliği 2763 kilometre ve bağlantılı atmosferik sinyal iletim boyutu oranı yüzde 5,6. Bu özellikler, KELT-11b’yi ve atmosferini önemli bir araştırma hedefi olarak önümüze koyuyor, KELT-11 sistemini diğer yıldız ve gezegenleri anlama açısından bir ölçüt haline getiriyor” diyor.

Eşine az rastlanacak bu gezegenin bulunmasını sağlayan iki KELT teleskobu, (Arizona’da ve Güney Afrika’da), otomatik olarak geceden geceye 5 milyonu aşkın parlak yıldızı tarama işlemi gerçekleştiriyor. Veriler gökbilimciler tarafından incelendikten sonra bu keşifler ortaya çıkıyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)