Dünya’nın yakınından 3 kuyruklu yıldız geçiyor

Merkezdeki buzların erimesiyle gaz ve tozdan oluşan kuyrukları yavaş yavaş yok oluyor.

Derin uzayın dondurucu atıkları kuyruklu yıldızları kirli katranla kaplı kar toplarına benzetebiliriz. Güneş, bu donmuş cisimlerin soğuk ‘kalplerini’ eritir ve arkalarında yüzbinlerce kilometre uzunluğunda bir kuyruk bırakırlar. Gökbilimciler 2017 ve 2018’de 3 kuyruklu yıldızın Dünya’nın yakınından geçişine şahit olacak.

ABD’deki Gezegen Bilimi Enstitüsü’nün 4*P Coma Morfoloji Araştırması kapsamında amatör ve profesyonel astronomlar, bu yıl ve gelecek sene çapları 1,2 – 1,4 kilometre arasında değişen 3 küçük kuyruklu yıldızı izleme fırsatı yakalıyor. Çıplak gözle görülmesi güç olan bu gök cisimleri dürbünle ya da teleskoplarla tespit edilebilir. Sırasıyla inceleyelim;

1 – Comet 41P/Tuttle-Giacobini-Kresak (41P/TGK): Dünya ve Mars’ın arasından geçen bu kuyruklu yıldızın gezegenimize en yakın olduğu tarih 30 Mart – 3 Nisan 2017 arasındaydı. 31 Temmuz’a kadar gökyüzünde gözlemlenebilir.

2 – Comet 45P/Honda-Mrkos-Pajdusakova (45P/HMP): Güneş yönünden gelen kuyruklu yıldızın Dünya’ya en yakın olduğu tarih 11 Şubat 2017 idi. Önümüzdeki birkaç ay boyunca geçişi sürecek.

3 – Comet 46P/Wirtanen: Yine Dünya ve Mars’ın arasından gezegenimize yakın bir konumdan geçecek olan bu kuyruklu yıldız, 1 Kasım 2018’de görülmeye başlanacak. Bize en yakın geçişini ise 15 Aralık 2018’de gerçekleştirecek.

KUYRUKLU YILDIZ NEDİR?

İsimlerinde yer almasına rağmen aslında yıldız olmayan bu gök cisimleri, buz (su ve donmuş gazlar) ve (bir nedenle Güneş Sistemi’nin oluşumu sırasında gezegenlerde yoğunlaşamamış) kozmik toz karışımından oluşurlar. Kuyruklu yıldızlar, Güneş yakınından yüzlerce geçiş sonunda (yaklaşık 500 geçiş sonunda), buz ve gazlarının tamamına yakınını yitirerek asteroitlere benzer bir görünüm kazanırlar. Muhtemelen Dünya’ya yakın asteroitlerin bazıları ölü kuyruklu yıldızlardır.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Göbekli Tepe’de gizemli meteor izleri

M.Ö. 10950’de Dünya’ya çarpan bir kuyruklu yıldızın işaretleri Şanlıurfa’da mı yer alıyor?

Mısır’daki piramitlerden sonra uygarlık tarihi açısından en önemli arkeolojik bulgu kabul edilen Şanlıurfa’nın Göbekli Tepe kazı alanında birçok bilimsel araştırma gerçekleştiriliyor. Bilinen en eski taş resimlerine ev sahipliği yapan 13 bin yıllık Göbekli Tepe yerleşiminde, şimdi de M.Ö. 11 bin yıllarında Dünya’ya çarpan büyük bir meteoru tasvir ettiği belirtilen oymalar inceleniyor.

İskoçya’daki Edinburgh Üniversitesi’nden uzmanların Akdeniz Arkeolojisi ve Arkeometri dergisinde yayınlanan araştırmasına göre, antik taş oymaları, M.Ö. 10950 yılında Dünya’nın etrafında dönen bir kuyruklu yıldızın yeryüzüne çarptığını, meteorun yünlü mamutları yok ettiğini, olay sebebiyle bazı medeniyetlerin yıkıldığını, bazılarının da yükselişe geçtiğini gösteriyor.

Araştırma kapsamında, kazı alanındaki ‘Akbaba taşı’ (Vulture stone) üzerinde incelemelerini sürdüren arkeologlar, sütunun üzerindeki sembolleri analiz ederek uzaydaki takımyıldızlarıyla bağlantılı olabileceklerini tespit etti. Araştırmacılara göre, taş sütundaki işaretler, kuyruklu yıldızdan kopan parçaların bir mini buzul çağı yaşayan Dünya’ya çarptığını ve insanlık tarihinin tüm gidişatını değiştirdiğini anlatıyor.

vult1
Göbekli Tepe’deki Akbaba taşı

Bilim insanları aslında senelerdir M.Ö. 12900 – 11700 yılları arasında gerçekleştiği öne sürülen buzul iklim dönemi ‘Younger Dryas’taki ani sıcaklık düşüşünün arkasında bir göktaşı çarpışmasının olup olmadığını tartışıyor. Kuzey Amerika’da bulunan bir meteor krateri bu teoriyle ilişkilendiriliyor.

Araştırmacılar Akbaba taşı olarak adlandırılan sütundaki hayvan oymalarını incelediğinde, onların gerçekte takımyıldızları ve kuyruklu yıldızları temsil eden astronomik semboller olduğunu keşfetti. Bu fikir ilk olarak yazar Graham Hancock tarafından ‘The Magicians of the Gods’ kitabında öne sürülmüştü.

Edinburgh Üniversitesi uzmanları, M.Ö. 10950 yılında takımyıldızların Türkiye’den nasıl görüneceğini belirlemek için bir bilgisayar programından faydalandı. Bu tarih, Grönland’daki buz örneklerinden alınan verilere göre Younger Dryas döneminin kesin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Söz konusu dönem, tarımın ve ilk Neolitik uygarlıkların ortaya çıkışı ile çakıştığı için insanlığa dair hayati bir zaman aralığı olarak görülüyor.

position
M.Ö. 10950 yılı 11 Eylül gecesi Anadolu topraklarından takımyıldızları böyle görünüyordu

Araştırmacılar, meteorun çarpmasının ve devamında gelen soğuk iklim darbesinin Göbekli Tepe insanlarını önemli derecede etkilediğini ve bunu oymalara yansıttıklarını düşünüyor. Edinburgh Üniversitesi’nden araştırmayı yürüten ekibin lideri Martin Sweatman, “Çalışmamızın Kuzey Amerika’ya düşen meteorla ilgili fiziksel ipuçlarını desteklediğini düşünüyorum. Göbekli Tepe, diğer şeylerin yanı sıra gece gökyüzünü izlemek için bir gözlemevi işlevi de görüyordu. Buradaki antik sütunlardan biri, muhtemelen buzul çağının bitiminden beri yaşanan en kötü gün olan bu yıkıcı meteor çarpması olayına dair bir anıt olarak hizmet etmiş gibi görünüyor” açıklamasını yaptı.

Göbekli Tepe’deki sütunlarda yer alan semboller, Dünya’nın dönme eksenindeki uzun vadeli değişimlerin erken bir yazı biçimiyle kaydedildiğini, bölgenin meteor ve kuyruklu yıldızlar için bir gözlemevi olarak kullanıldığını gösteriyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Çatımızda biriken ‘yıldız tozları’

Dünya’ya her gün 60 – 110 ton arasında uzay parçacığı düşüyor.

Her gün çok sayıda göktaşı enkazı Dünya atmosferine giriyor. Meteorlardan, kuyruklu yıldızlardan ve güneş sistemimizin diğer 4,6 milyar yıllık parçalarından gelen tonlarca toz yeryüzüne düşüyor. Eğer uygun yöntemlerle bakarsak bu küçük tanecikleri evlerimizin çatılarında, parklarda ve bahçelerde bulabiliriz.

The New York Times’ın haberine göre, Norveç’te bir jazz müzisyeni olan 58 yaşındaki Jon Larsen, geçtiğimiz 8 yıl boyunca bu dünya dışı tozların izini sürmüş. ‘In Search of Stardust’ (Yıldız Tozunu Ararken) adlı bir kitap hazırlayan Larsen, mikro-meteroit adı verilen minik uzay taşlarının 1500 fotoğrafını çekip eserinde yayınlamış. Toz parçacıklarının çoğu elektron mikroskobunda görüntülenmiş ve yüksek çözünürlükte büyütülerek geçtiğimiz Ağustos ayında kitaba basılmış.

14STARDUSTJP1-master675
Yıldız tozu avcılığı yapan Jon Larsen

Evlerin çatılarında, otoparklarda ve bahçelerde bir dedektif gibi gezen Larsen, en büyüğü insan saçı kalınlığındaki uzay taşlarını büyük bir dikkat ve özenle toplamış. Kitapta yayınlanan bu fotomikrograflar, toz tanelerini neredeyse 3 bin kez büyüten özel bir kamera düzeneği ile ortaya çıktı. Yaşları milyonlarca, hatta milyarlarca yıl olan bu tanelerin her biri sanat eseri gibi görünüyor.

dust33
Jon Larsen’ın ‘Yıldız Tozunu Ararken’ kitabındaki bazı örnekler

Araştırmacılar, her gün ortalama 110 ton yıldız maddesinin atmosferimize girdiğini tahmin ediyor ki bu oldukça büyük bir miktar. 2015 yılında atmosferin bileşimindeki değişiklikleri ölçen bir araç olan Doppler Lidar’ı kullanan bilim insanları, havadaki sodyum ve demir seviyelerini yakından inceledi. Sodyum miktarı atmosferdeki kozmik toz ile orantılı olduğu için araştırmacılar Dünya’ya düşen tozun gerçek miktarının günde en az 60 ton civarında olduğunu hesapladı.

dust44
Jon Larsen’ın ‘Yıldız Tozunu Ararken’ kitabındaki bazı örnekler

‘Toz’ ifadesi, bu mikro uzay taşlarının yeryüzünde kirliliğe yol açtığı anlamına gelmiyor. İlginç bir şekilde birçok yararları var. Bulut oluşumundan tutun Antarktika’daki planktonların üremesine ve diğer canlı yaşamlarına kadar çevre için şaşırtıcı derecede faydalı oluyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Üç gök olayı aynı gün gerçekleşecek

11 Şubat Cumartesi günü dolunay, Ay tutulması ve kuyruklu yıldız geçişi gözlemlenecek.

Astronomlar 11 Şubat 2017’de (önümüzdeki Cumartesi günü) nadir rastlanacak şekilde üç gök olayının meydana geleceğini bildiriyor. Günün ilk saatlerinde Şubat ayında oluşan ‘snow moon’ dolunayı görülecek. ‘Comet 45P’ kuyruklu yıldızı Dünya’nın yakınından geçecek. Güneş, Dünya, Ay aynı hizaya gelecek ve gölgeli Ay tutulması gerçekleşecek.

İngiliz Daily Mail gazetesinin haberine göre, Cuma akşamından itibaren dolunay oluşmaya başladıktan sonra Dünya’nın gölgesi Ay’ın üzerine düşecek ve ‘gölgeli Ay tutulması’ gözlemlenecek. Batı Asya, Afrika, Avrupa, Grönland ve Amerika’dan görülebilecek. Bu durumlarda Ay’ın üzerine Dünya’nın tam gölgesi değil, kısmi gölgesi düşer. Türkiye’den de görülebilecek şekilde Ay gece saatlerinde gümüş rengin koyu bir tonuna bürünecek. Tutulma, 11 Şubat günü Türkiye saati ile 03.44’te başlayıp saat 05.55’te son bulacak.

Tutulmadan birkaç saat sonra Yeni yıl kuyruklu yıldızı olarak da adlandırılan Comet 45P, Dünya’ya 12 milyon kilometre yaklaştığı en yakın noktadan geçip gidecek. Yeşil baş kısmıyla dikkat çeken kuyruklu yıldız, bir dahaki geçişini 2022 yılında yapacak. İsimlerinde yer almasına rağmen aslında yıldız olmayan bu gök cisimleri, buz (su ve donmuş gazlar) ve (bir nedenle Güneş Sistemi’nin oluşumu sırasında gezegenlerde yoğunlaşamamış) kozmik toz karışımından oluşuyor.

Bu yılın ikinci önemli gök olayı 26 Şubat Pazar günü gerçekleşecek. Bu kez halkalı güneş tutulması olacak. Güney Amerika’nın güneyi, Pasifik Okyanusu’nun güneyi, Antarktika, Afrika’nın güneyi ve Atlantik Okyanusu’nun güneyinden izlenebilecek tutulma 1 dakika 18 saniye sürecek.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)