Apophis’in gizemi: Dünya’ya çarpacak mı?

Dev asteroit Apophis, iletişim uydularından da yakın mesafelerden korkutucu geçişler yapacak.

Mısır mitolojisindeki kötülük tanrısı Yılan Şeytan (Apophis)’ten ismini alan bir göktaşı, keşfedildiği 2004 yılından bu yana hem bilim çevrelerini hem de komplo teorisyenlerini meşgul ediyor. Astronomideki adı ‘99942 Apophis’ olan bu asteroidin yeryüzüne çarpma olasılığı birçok araştırmaya konu oldu. 2029, 2036 ve 2068 tarihleri öne çıkıyor ancak ortak bir kanıya varıldığı söylenemez. 

İtalya’daki Torino Gözlemevi’nden gökbilimci Alberto Cellino da tartışmaya katılan uzmanlardan birisi. Astrowatch.net’e konuşan Cellino, tarihlerle ilgili değişiklikler olsa da 2,5 futbol sahası büyüklüğündeki dev göktaşının Dünya’ya çarpma ihtimalinin hiç de azımsanamayacağını söylüyor: “Belirlenen tarihlerde bize yaklaşacak ancak bir çarpışma ihtimali oldukça düşük. Bununla birlikte her kesişmede yörüngesi bilmediğimiz oranlarda biraz daha değişecek. Bu da onu uzun vadede öngörülemez hale getiriyor.”

2004MN4_Sormano
99942 Apophis animasyonu (Sormano Gözlemevi – İtalya)

Bu durum, şu an çarpma tehlikesi olmayıp da gelecekte riskli hale gelebilecek bütün NEO’lar (gezegenimiz etrafında dönen tehlikeli göktaşları) için geçerli. NASA bünyesindeki Jet Tahriki Laboratuvarı’nın eski araştırmacılarından Allan Harris, “Şu an kataloglarımız içinde kesin çarpacak dediğimiz bir meteor yok. Kusurlu, değişken yörüngelerinden ötürü uzak gelecekte risk potansiyeli olan gök cisimleri var. Bilinen göktaşlarından hiçbirisi, hesapladığımız ihtimalleri aşarak aniden Dünya’ya çarpacak ya da bilinen asteroitleri etkileyerek yönlerini bize doğru değiştirecek konumda değil” diyor.

Harris, yine de Dünya’ya yakın cisimlerin çarpma ihtimallerini derecelendirmek için kullanılan Palermo Ölçeği’ne göre Apophis’in 1,10 seviyesinde, Torino Ölçeği’ne göre 4. seviyede olduğunu belirtiyor. Risk taşımasının en büyük nedeni ise büyük bir yıkıma neden olabilecek olan 370 metrelik çapı. Yörüngesi, şu an bilemediğimiz bir sebepten ötürü değişebilir. Apophis, yukarıda belirttiğimiz tarihlerde her Dünya’ya yaklaştığında ortalama 22 bin kilometre yakınımızdan geçecek. Bu uzaklık, geçişin bize iletişim ve meteoroloji uydularından biraz daha yakın olacağı anlamına geliyor.

440px-Apophis_pass
Göktaşının 2029’da Dünya ve Ay arasındaki rotası

2004 yılında ABD’deki Kitt Peak Ulusal Gözlemevi kullanılarak keşfedilen ‘99942 Apophis’ ilk olarak 13 Nisan 2029’da Dünya’ya yaklaşacak. Bu tarihteki çarpma ihtimali sadece yüzde 2,7. Biraz daha tehlikeli geçişi ise 13 Nisan 2036’da gerçekleşecek. 2036’da Dünya ile Ay arasından geçerken yüzde 3 oranında Dünya’ya çarpma olasılığı bulunuyor. Apophis’in 12 Nisan 2068’de Dünya’ya çarpması tehlikesi ise 150 binde 1 olarak öngörülüyor. Uzmanlar bu büyüklükteki bir göktaşının 80 bin yılda bir gezegenimize çarptığını belirtiyor. 

Her ne kadar bilimsel olasılıklar düşük gibi görünse de Apophis komplo teorisyenleri için oldukça ilginç bir konu. Panik yaşanmaması için gerçeklerin saklandığını iddia eden birçok görüş mevcut. Bunda en büyük etken, göktaşının yol açabileceği yıkımın seviyesi. Sentry Risk Masası ölçeğine göre, eğer Apophis yeryüzüne çarpsaydı 750 megatonluk bir kinetik enerjiyle atmosferimize girer ve 4,3 kilometre genişliğinde bir krater oluştururdu. Özellikle çarpışma rotalarında yer alan Kuzey ve Güney Amerika’da en az 10 milyon insan hayatını kaybederdi.

718325main_pia16675-673
99942 Apophis (Herschel uzay aracı – ESA)

750 megatonluk infilakın şiddetini kıyaslayacak olursak; yeryüzünde patlatılan en büyük hidrojen bombasının (Tsar Bomb) gücünün 57 megaton olduğunu hatırlatabiliriz. 1908’de Sibirya’da meydana gelen gizemli Tunguska olayında, 20 milyon kilometrekarelik bir alanı etkileyen ve ormanları dümdüz eden gökyüzü patlaması 3 – 10 megaton arasındaydı. Endonezya’daki Krakatoa volkanı 1883’te püskürdüğünde patlamanın gücü 200 megatondu ve yoğun olmayan nüfusa rağmen 36 bini aşkın insan hayatını kaybetmişti. Şubat 2013’te Rusya’nın Çelyabinsk kenti semalarında patlayan, 10 ton ağırlığında ve 20 metre çapındaki meteor, 1400’ü aşkın kişinin yaralanmasına sebep olmuştu.

2036_Apophis_Path_of_Risk
Apophis’in 2036 yılında çarpması muhtemel bölgeler

Tabii ki Apophis’in gücü, 66 milyon yıl önce dinozorları tarihten silen meteorla boy ölçüşemez. Meksika açıklarında, okyanus tabanındaki dev Chicxulub kraterini oluşturan ve yeryüzündeki yaşamı sonsuza kadar etkileyen o büyük göktaşının gücü 100 milyon megaton yani 100 teratondu. 

Apophis’i yakından incelemek adına değişik ülkelerde bazı uzay görevleri gündeme gelmiş olsa da hiçbiri hayata geçirilecek kadar finansal kaynağa sahip olamadı. Şimdilik en ciddi projeyi Çin’in hazırladığı görülüyor. Pekin hükümeti, 2020’den sonra Dünya’ya yaklaşık 30 bin kilometre kadar yaklaşacak olan asteroide insansız uzay aracı göndermeyi planlıyor. Apophis’i yakından incelemek isteyen Çinli bilim insanları, iki farklı göktaşına ise keşif aracı indirmenin çalışmalarını sürdürüyor.

İnsanoğluna büyük kayıplar verdirecek meteorlar, popüler kültürde, sinema ve edebiyatta her zaman ilgi çekici konulardan birisi oldu. Id Software firmasının hazırladığı ‘Rage’ adlı bilgisayar oyunu, Apophis’in çarpışından sonra Dünya’nın halini gösteren post-apokaliptik bir gelecekte geçiyor. Hatta söz konusu göktaşının 2036 yılında çarpacağına inananlar tarafından hazırlanan ve bir geri sayımın yapıldığı web sitesi bile mevcut:

http://www.99942-apophis.com/


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Çin’den göktaşı madenciliği projesi

Katrilyonlarca dolar değerindeki asteroitler yeni bir uzay yarışına yol açacak.

Çinli yetkililer, Dünya’nın yakınlarında yer alan ve değerli madenler içeren asteroitlerde madencilik yapmayı planladıklarını bildirdi.

China Daily gazetesinin haberine göre, Çin Uzay Teknolojisi Akademisi’nden bilim adamı ve siyasi danışman Ye Peijian, konuyla ilgili bir forumda yaptığı açıklamada, yakın gelecekte bir asteroit üzerinde üs kurmayı planladıklarını, bu üsse robot ya da astronotlar göndereceklerini ve değerli madenleri Dünya’ya getireceklerini söyledi.

İlk aşamada transfer için uygun asteroitleri araştıracaklarını belirten Ye Peijian, “Bu göktaşlarındaki katrilyonlarca dolar değerindeki madenleri Dünya’ya getirmek istiyoruz. Uzun vadede bu kaynakları uzayda yeni tesisler inşa etmek ve yıldızlararası seyahatleri destekleyebilecek malzemeleri üretmede kullanmak niyetindeyiz” dedi.

Derin uzaya seyahat ederken Dünya’nın yakınından geçen asteroitlere insansız sondalar yerleştirebileceklerini belirten Çinli uzman, “Bu sondalar, göktaşı ile birlikte bilmediğimiz uzaklara yolculuk edebilir. Belirli bir noktaya geldiğinde sonda kendisini aktif hale getirip bilimsel görevini gerçekleştirmek üzere asteroitten ayrılabilir. Bu sayede sonda önemli bir miktar yakıttan tasarruf edip uçuş ömrünü uzatabilir” diye konuştu.

mayn1
Asteroit hasadı yapan araç illüstrasyonu (Deep Space Industries)

ABD’li dev küresel finansal hizmetler firması Goldman Sachs da, geçtiğimiz ay ‘asteroit yakalayan bir uzay aracı’ ile göktaşlarından milyarlarca dolar para kazanmayı umut ettiklerini duyurmuştu. Firmanın yayınladığı 98 sayfalık raporda, asteroitlerden değerli metallerin çıkarılmasının yakın gelecekte oldukça gerçekçi bir fırsat olduğu vurgulanmıştı.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) uzmanlarına göre, Mars ve Jüpiter arasında yer alan 200 kilometre genişliğindeki mineral zengini ’16 Psyche’ adlı asteroitteki sadece demir madeninin değeri yaklaşık 10 bin katrilyon dolar.

600 bini aşkın asteroidin ekonomik ve bilimsel sınıflandırmasını yapan Asterank girişiminin verilerine göre bilinen en değerli diğer 5 göktaşı şöyle sıralanıyor:

162385 (2000 BM19) – 6,94 trilyon dolar
4034 Vishnu – 5,28 trilyon dolar
65679 (1989 UQ) – 1,74 trilyon dolar
5143 Heracles (1991 VL) – 2,33 trilyon dolar
7753 (1988 XB) – 1,31 trilyon dolar


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Dev göktaşı Dünya’ya yaklaşıyor

1,4 kilometre genişlikteki asteroit, bu ay Dünya’nın yakınından geçip gidecek.

Gökbilimciler 19 Nisan Çarşamba günü 1,4 kilometre genişliğindeki büyük bir göktaşının Dünya’ya en yakın konumundan geçip yoluna devam edeceğini bildirdi.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’dan yapılan açıklamaya göre, ‘potansiyel olarak tehlikeli’ sınıfında yer alan ‘2014 JO25’ adlı asteroit, 19 Nisan’da Dünya’ya 4,6 Ay uzaklığı mesafeden geçiş yapacak. (Yaklaşık 1 milyon 766 bin 400 kilometre.)

Uzmanlara göre, söz konusu gök cismi son 10 yıl içinde yeryüzüne en fazla yaklaşan en büyük göktaşı. ‘2014 JO25’in gidişinin ardından önümüzdeki 400 yıl boyunca gezegenimizin yakınlarından geçmesi beklenmiyor. Ancak 2027 yılı Ağustos ayında 800 metre çapındaki ‘1999 AN10’ adlı gök cismi Dünya’ya 1 Ay uzaklığı kadar yaklaşacak.

NASA astronomu Ron Baalke, geçtiğimiz yıl ‘2014 JO25’nin yörüngesine ilişkin aşağıdaki tweet’i paylaşmıştı:

‘2014 JO25’ ilk olarak 2014 yılı Mayıs ayında, ABD’nin Arizona eyaletindeki Lemmon Dağı Gözlemevi’nde sürdürülen bir araştırma kapsamında tespit edilmişti. Benzer boyutlardaki ‘4179 Toutatis’ adlı bir başka asteroit ise en son 2004 yılı Eylül ayında 4 Ay uzaklığı kadar Dünya’ya yaklaşmıştı.

DÜNYA, OLASI BİR ÇARPIŞMAYA KARŞI HAZIRLIKSIZ

Peki gezegenimiz olası bir göktaşı çarpmasına kadar ne kadar hazırlıklı? İnsanoğlu bugüne kadar 1,5 kilometre veya daha geniş olduğu tahmin edilen Dünya yakınındaki göktaşlarının ve kısa dönemli kuyrukluyıldızların (200 yıldan daha az yörünge dönemlerine sahip) kabaca yüzde 60’ını keşfedebildi.

NASA çalışanı Doktor Joseph Nuth, sürpriz bir asteroide müdahale edecek sürenin olmayabileceğini belirtiyor. En büyük sorunun insanlığı böyle bir durumda ne yapacağına dair kesin bir yol haritasının bulunmaması olduğunu belirten Nuth, bu denli bir riskin her an gerçekleşebileceğinin altını çizerek şu öneride bulunuyor: Uzaya tek görevi Dünya’ya çarpması muhtemel göktaşlarını inceleyecek bir araç göndermek. Nuth, yeterli ödeneğin ayrılması durumunda bu aracın bir yıl içinde göreve başlayabileceğini ifade ediyor.

NASA’daki diğer araştırmacılar, bilinen bütün ‘muhtemel olarak tehlikeli göktaşlarının’ gelecek 100 yıl içinde Dünya’ya çarpma olasılığının yüzde 0,01’den az olduğunu bildiriyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Çatımızda biriken ‘yıldız tozları’

Dünya’ya her gün 60 – 110 ton arasında uzay parçacığı düşüyor.

Her gün çok sayıda göktaşı enkazı Dünya atmosferine giriyor. Meteorlardan, kuyruklu yıldızlardan ve güneş sistemimizin diğer 4,6 milyar yıllık parçalarından gelen tonlarca toz yeryüzüne düşüyor. Eğer uygun yöntemlerle bakarsak bu küçük tanecikleri evlerimizin çatılarında, parklarda ve bahçelerde bulabiliriz.

The New York Times’ın haberine göre, Norveç’te bir jazz müzisyeni olan 58 yaşındaki Jon Larsen, geçtiğimiz 8 yıl boyunca bu dünya dışı tozların izini sürmüş. ‘In Search of Stardust’ (Yıldız Tozunu Ararken) adlı bir kitap hazırlayan Larsen, mikro-meteroit adı verilen minik uzay taşlarının 1500 fotoğrafını çekip eserinde yayınlamış. Toz parçacıklarının çoğu elektron mikroskobunda görüntülenmiş ve yüksek çözünürlükte büyütülerek geçtiğimiz Ağustos ayında kitaba basılmış.

14STARDUSTJP1-master675
Yıldız tozu avcılığı yapan Jon Larsen

Evlerin çatılarında, otoparklarda ve bahçelerde bir dedektif gibi gezen Larsen, en büyüğü insan saçı kalınlığındaki uzay taşlarını büyük bir dikkat ve özenle toplamış. Kitapta yayınlanan bu fotomikrograflar, toz tanelerini neredeyse 3 bin kez büyüten özel bir kamera düzeneği ile ortaya çıktı. Yaşları milyonlarca, hatta milyarlarca yıl olan bu tanelerin her biri sanat eseri gibi görünüyor.

dust33
Jon Larsen’ın ‘Yıldız Tozunu Ararken’ kitabındaki bazı örnekler

Araştırmacılar, her gün ortalama 110 ton yıldız maddesinin atmosferimize girdiğini tahmin ediyor ki bu oldukça büyük bir miktar. 2015 yılında atmosferin bileşimindeki değişiklikleri ölçen bir araç olan Doppler Lidar’ı kullanan bilim insanları, havadaki sodyum ve demir seviyelerini yakından inceledi. Sodyum miktarı atmosferdeki kozmik toz ile orantılı olduğu için araştırmacılar Dünya’ya düşen tozun gerçek miktarının günde en az 60 ton civarında olduğunu hesapladı.

dust44
Jon Larsen’ın ‘Yıldız Tozunu Ararken’ kitabındaki bazı örnekler

‘Toz’ ifadesi, bu mikro uzay taşlarının yeryüzünde kirliliğe yol açtığı anlamına gelmiyor. İlginç bir şekilde birçok yararları var. Bulut oluşumundan tutun Antarktika’daki planktonların üremesine ve diğer canlı yaşamlarına kadar çevre için şaşırtıcı derecede faydalı oluyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Dünya’ya düşen göktaşında üç yeni mineral keşfedildi

Rusya’da ortaya çıkarılan meteorda daha önce görülmemiş mineraller ve kuazi kristaller bulundu.

ABD’deki bilim insanları, 1979’da ve 2011 yılında Rusya’da ortaya çıkarılan göktaşı parçalarında, yeryüzünde eşi benzeri olmayan üç yeni mineral bulunduğunu duyurdu.

ABD’deki California Teknoloji Enstitüsü (Caltech)’ten yapılan açıklamaya göre, bilinmeyen bir tarihte Rusya’nın doğusundaki Koryak Dağlarına düşen ‘Khatyrka’ adlı göktaşının küçük bir parçasında, Dünya’da olmayan minerallerin izlerine rastlandı. Caltech bünyesindeki Jeoloji ve Gezegen Bilimleri bölümü direktörü mineralog Chi Ma ve ekibinin bulduğu mineraller, konunun uzmanı bilim insanlarının soyadlarına atfen Stolperite, Hollisterite ve Kryachkoite olarak isimlendirildi.

Chi Ma ve takım arkadaşları, göktaşını inceleme çalışmaları sırasında ‘nanomineraloji’ yöntemini kullandı. Minerallerin nano boydaki fiziksel ve kimyasal özelliklerinin, mikro ve makro boydaki özelliklerden çok farklı olmasından dolayı bu metodu kullanan bilim insanları, elektron mikroskobuyla mineralleri 1 nanometre boyuta kadar inceledi. (1 nanometre = milimetrenin milyonda biri).

mineral
Khatyrka meteorunda bulunan mineraller (Caltech)

Özellikleri belirlenen yeni minerallerden Stolperite, metalik alüminyum ve bakırın bir alaşımı gibi. Her sekiz köşesinde alüminyum atomlarının, merkezinde ise bakır atomunun bulunduğu ilginç kübik bir yapısı var. Hollisterite ve Kryachkoite üzerindeki araştırmalar ise devam ediyor.

Söz konusu göktaşı, geçtiğimiz aylarda ‘kuazi kristal’ (imkansız kristal) keşfi haberlerine de konu olmuştu. İnanılmaz derecede nadir olan kuazi kristaldeki atomların, mikroskop altında bakıldığında hiçbiri bir diğerini tekrar etmeyen, fakat mükemmel bir simetri içinde dizilerek kümeler oluşturduğu görülebiliyor. Bilim insanları, atomların bu şekilde düzenlenmesinin ancak insan eliyle yapılabileceğini düşündükleri için doğada karşılaştıklarında hayrete düşüyorlar. Bu göktaşında da eşsiz bir kuazi kristal keşfedilmişti. İlgili haberi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz: Kuazi kristal

Mineralog Chi Ma ve ekibi, bugüne kadar 32’si meteorlardan olmak üzere 35 mineral buldu. Uluslararası Mineraloji Birliği de 430’u göktaşlarından toplam 5 bini aşkın minerali doğruladı ve katalogladı. Bu da Chi Ma ve ekibinin, birliğin çalışmasına yüzde 7’lik bir katkıda bulunduğunu gösteriyor. Bulunan üç yeni mineral ve isimleri, 1959’da kurulan Uluslararası Mineraloji Birliği tarafından onaylandı.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Dünya’daki en büyük göktaşı krateri bulundu

400 kilometre genişliğindeki kratere 10 kilometre büyüklüğünde bir göktaşının sebep olduğu sanılıyor.

Avustralya’da yer altında 400 kilometre genişliğinde bir göktaşı krateri tespit edildi. Milyonlarca yıl önce gerçekleşen ve çok sayıda nükleer bombanın aynı anda infilakıyla eşdeğer büyüklükteki patlamaya 10 kilometre büyüklüğünde bir göktaşının sebep olduğu düşünülüyor.

Avustralya Ulusal Üniversitesi’nden Andrew Glikson önderliğindeki araştırma ekibinin bulgularına göre, yerin 2 kilometre altında kalıntılarına ulaşılan dev göktaşı, yaklaşık 300 milyon yıl önce Dünya’ya çarptı. Yeryüzüne ulaşmadan önce de iki parçaya ayrıldı. Glikson ve ekibi, kıtanın ortasında geniş bir alana yayılan yer altı “yaralarının” büyük bir göktaşından geriye kalan izler olduğunu kaydetti.

Yer altındaki iki ana yaraya 6 yıl önce bir jeotermal araştırması için yapılan kazılar sırasında rastlandı. Araştırmanın başlarında Dünya’daki üçüncü büyük kraterin bulunduğu sanılsa da kazılar devam ettikçe izlerin daha da geniş bir alana yayıldığı ortaya çıktı.

ossa
Çarpışma şokunun değişik bölgelerdeki kayalarda bıraktığı izler

“BİRÇOK CANLI TÜRÜ YOK OLMUŞ OLMALI”

Çarpmanın Dünya’ya çok büyük bir etkisi olduğunu söyleyen Andrew Glikson, “Yeryüzündeki birçok canlı türü yok olmuş olmalı. Ancak bu bir gizem, hangi türler olduğunu bulamayız. Çarpmanın 300 milyon yıldan daha eski olabileceğine dair şüphelerim de var” açıklamasını yaptı.

Bilim insanlarına göre bu keşif, göktaşı çarpmalarının Dünуa’nın ȿekillenmesinde düȿünüldüğünden daha önemli bir rol oуnadığını gösteriyor. Günümüzden 66 milyon yıl önce yer kürede yaşayan dinozorların bir göktaşının düşmesiyle yok olduklarına inanılıyor. Araştırma sonuçları jeoloji dergisi Tectonophysics’te yayınlandı.

DÜNYANIN EN BÜYÜK KRATERLERİ

Güney Afrika’daki Vredefort krateri 300 kilometre genişliğinde. 4 milyar yıl önceki bir çarpışmadan kaldığı ifade ediliyor. Meksika’daki Chicxulub krateri de, Yucatan Yarımadası’nın altında, 150 kilometrelik bir alana yayılmış durumda. Dinozorların buradaki çarpışmada yok oldukları sanılıyor. Kanada’daki Sadbury krateri ise 130 kilometre genişliğinde. 1,8 milyon yıl önce oluştuğu kaydediliyor.