Bilinen evren tek bir fotoğrafa sığarsa..

Logaritmik harita yöntemi ile 13,8 milyar yıllık evrenimiz tek bir görsele sığdırıldı.

Arjantinli müzisyen Pablo Carlos Budassi, NASA’nın fotoğraflarını ve Princeton Üniversitesi’nin logaritmik uzay haritalarını kullanarak gözlemlenebilen evreni tek bir görsele temsili olarak sığdırmayı başardı.

Güneş Sistemimizi ve Dünya’yı merkeze alan ilginç fotoğrafta bir üst halkayı Samanyolu Galaksi’sinin dış çeperi oluşturuyor. Sırasıyla Perseus’un Samanyolu kolu, Andromeda ve diğer galaksilerden oluşan üçüncü halka, kozmik ağın öteki unsurları, Big Bang (Büyük Patlama)’dan kalan kozmik mikro dalga radyasyonu ve en dışta ise yine Big Bang’in oluşturduğu plazma çemberi dikkat çekiyor.

Daha detaylı anlatırsak; harita merkezinden uzaklaştıkça Samanyolu Galaksisi’nin sahip olduğu diğer yıldızlara ve daha da ötede başta bize en yakın galaksi olan Andromeda olmak üzere diğer galaksilere yer verilmiş. Ölçeğin giderek büyümesiyle en dışta kalan galaksileri karmaşık kozmik ağın birer parçası olarak ışıldayan iplikçikler halinde görüyoruz. Bu ışıldayan şeritleri saran ilk halka, evrenin en erken elektromanyetik ışıması olan kozmik mikrodalga arkaplan ışıması.

evrni
Pablo Carlos Budassi’nin hazırladığı ‘bilinen evren’ fotoğrafı. 

Görselin daha büyük boyuttaki bir seçeneğine buradan ulaşabilirsiniz: Budassi

En dıştaki bütün haritayı çevreleyen gri halkayı kuark – gluon plazması olarak tanımlayabiliriz. Kuark – gluon plazması, evreni Büyük Patlama’dan sonraki ilk birkaç mikrosaniyede tümüyle dolduran bir ‘parçacık çorbası’ olarak düşünülebilir.

Logaritmik haritalar, çok büyük numaralar ve zihinleri zorlayıcı mesafelerin bir anlam ifade etmesine yardımcı olur. Bu tarz haritalarda sabit bir ölçekten bahsedilemiyor. Ölçek, merkezden dışa doğru azalıyor. Bu da haritanın merkezindeki objelerin daha büyük ölçekli yani daha detaylı çizildiği anlamına geliyor. Devasa alanların çiziminde logaritmik haritalandırma tekniği tercih ediliyor.

Pablo Carlos Budassi’nin evreni tek bir görsele sığdırması, hem bilimsel hem de sanatsal açıdan önemli bir çalışma olarak görülüyor. Gözlemlenebilen evrende en az 2 trilyon galaksi olduğunu ve her galaksinin de 100 milyardan fazla yıldız barındırdığını dikkate alırsak, temsili bir haritayı bile yapmanın ne kadar zor olduğunu anlayabiliriz.

Güneş Sistemi’nin bir benzeri bulundu

Dünya’dan sadece 10,5 ışık yılı uzaklıkta kendi gezegenimizin antik geçmişi gözlemleniyor.

Bilim insanları, Dünya’dan yaklaşık 10,5 ışık yılı uzaklıkta, Güneş Sistemimizin ilk dönemlerindeki ‘mimari yapısına’ çok benzeyen bir gezegen sistemi tespit etti. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre.)

Keşif, Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) ile Alman Uzay ve Havacılık Merkezi (DLR)’nin ortak girişimi olan Kızılötesi Gökbilim Stratosferik Gözlemevi (SOFIA) ile yapıldı. SOFIA’nın en büyük özelliği, bir uçağa monte edilerek uçurulabiliyor olması. Yeryüzüne inşa ettiği sayısız teleskopla göklerin sırrını çözmeye çalışan insanoğlu, yıldızları SOFIA ile atmosferde uçarak da izleyebiliyor.

NASA’dan yapılan açıklamaya göre, Eridanus Takımyıldızı’nın güney yarımküresinde yer alan Epsilon Eridani (kısaca Eri) yıldızı ve çevresindeki gezegenler, bizim yıldız sistemimizin hayli genç çağlarıyla benzerlik gösteriyor. Eri, henüz Güneş’in beşte biri yaşında. Gökbilimciler söz konusu bölgeyi Güneş benzeri yıldızların çevresindeki gezegen oluşumlarına yönelik araştırmalarında öncelikli örnek olarak kullanıyor. Son çalışmaya göre, Eri sistemine baktığımızda aslında kendi Güneş sistemimizin antik geçmişine bakıyoruz.

kuiper1
Sistemde yer alan Jüpiter benzeri Epsilon Eridani b gezegeni (sağ altta) ve Kuiper kuşağındakilere benzeyen asteroitlerin illüstrasyonu – NASA

Araştırmayı yürüten ekipten bilim adamı Massimo Marengo, “Astronomik mesafeler söz konusu olduğunda oldukça yakın bir noktada bizim sistemimizin gençliğindeki sarsıntılı gezegen oluşumu sürecinin aynısı yaşanıyor. Ay’ın üzerindeki kraterlerin çoğunun meydana geldiği, Dünya’nın okyanuslara kavuşup yaşam için uygun bir gezegene dönüştüğü süreç” diyor.

Astronomlar, Eri yıldızının çevresinde gaz, toz, kaya ve buzdan oluşan bir iç ve dış disk belirledi. Ortadaki boşluğu ise yeni oluşmakta olan gezegenler meydana getiriyor. Ayrıca yıldızın etrafında Jüpiter benzeri bir gaz devi olan Epsilon Eridani b gezegeni dönüyor. Epsilon Eridani b’nin yakınındaki asteroit, kaya, gaz ve toz bölgesi de bizim güneş sistemimizdeki Kuiper kuşağına benziyor. Yeni oluşan diğer küçük gezegenlerin özellikleri henüz net bir şekilde belirlenebilmiş değil. Bunun için 2018 Ekim ayında uzaya fırlatılacak gelişmiş James Webb Uzay Teleskobu bekleniyor.

Bütün bu çalışma, aslında kendi Güneş Sistemimizin nasıl oluştuğunu anlamayla ilgili. SOFIA, bir zaman makinası işlevi görerek geçmişimize bakma fırsatı sunuyor. Bilim insanlarını en çok meşgul eden soru ise, Eri sisteminde Dünya gibi bilinen yaşama uygun bir gezegen oluşup oluşmayacağı. Maalesef şu an hayatta olan nesillerin yaşam süresi, bunun cevabını görebilecek uzunlukta değil.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz) 

Dünya’nın yakınından 3 kuyruklu yıldız geçiyor

Merkezdeki buzların erimesiyle gaz ve tozdan oluşan kuyrukları yavaş yavaş yok oluyor.

Derin uzayın dondurucu atıkları kuyruklu yıldızları kirli katranla kaplı kar toplarına benzetebiliriz. Güneş, bu donmuş cisimlerin soğuk ‘kalplerini’ eritir ve arkalarında yüzbinlerce kilometre uzunluğunda bir kuyruk bırakırlar. Gökbilimciler 2017 ve 2018’de 3 kuyruklu yıldızın Dünya’nın yakınından geçişine şahit olacak.

ABD’deki Gezegen Bilimi Enstitüsü’nün 4*P Coma Morfoloji Araştırması kapsamında amatör ve profesyonel astronomlar, bu yıl ve gelecek sene çapları 1,2 – 1,4 kilometre arasında değişen 3 küçük kuyruklu yıldızı izleme fırsatı yakalıyor. Çıplak gözle görülmesi güç olan bu gök cisimleri dürbünle ya da teleskoplarla tespit edilebilir. Sırasıyla inceleyelim;

1 – Comet 41P/Tuttle-Giacobini-Kresak (41P/TGK): Dünya ve Mars’ın arasından geçen bu kuyruklu yıldızın gezegenimize en yakın olduğu tarih 30 Mart – 3 Nisan 2017 arasındaydı. 31 Temmuz’a kadar gökyüzünde gözlemlenebilir.

2 – Comet 45P/Honda-Mrkos-Pajdusakova (45P/HMP): Güneş yönünden gelen kuyruklu yıldızın Dünya’ya en yakın olduğu tarih 11 Şubat 2017 idi. Önümüzdeki birkaç ay boyunca geçişi sürecek.

3 – Comet 46P/Wirtanen: Yine Dünya ve Mars’ın arasından gezegenimize yakın bir konumdan geçecek olan bu kuyruklu yıldız, 1 Kasım 2018’de görülmeye başlanacak. Bize en yakın geçişini ise 15 Aralık 2018’de gerçekleştirecek.

KUYRUKLU YILDIZ NEDİR?

İsimlerinde yer almasına rağmen aslında yıldız olmayan bu gök cisimleri, buz (su ve donmuş gazlar) ve (bir nedenle Güneş Sistemi’nin oluşumu sırasında gezegenlerde yoğunlaşamamış) kozmik toz karışımından oluşurlar. Kuyruklu yıldızlar, Güneş yakınından yüzlerce geçiş sonunda (yaklaşık 500 geçiş sonunda), buz ve gazlarının tamamına yakınını yitirerek asteroitlere benzer bir görünüm kazanırlar. Muhtemelen Dünya’ya yakın asteroitlerin bazıları ölü kuyruklu yıldızlardır.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Dokuzuncu gezegenin sırrı

Plüton’un ötesinde keşfedilmemiş karanlık dev bir gezegene dair teoriler bulunuyor.

Bilim insanları, sekiz gezegenli Güneş Sistemimizin yakınlarında, bilinen gözlem yollarıyla tespit edilemeyen ancak bazı belirtiler sunan gizemli, karanlık bir dünyayı arıyor.

Astronomlar geçtiğimiz yıl Plüton’un ötesinde dev boyutlarda bir gezegenin olduğuna işaret eden ‘güçlü bir kanıt’ elde ettiklerini açıkladı ama nerede olduğu hala büyük bir sır. Henüz hiç kimse bu gizemli küreyi bulamasa da esrarengiz gezegen hakkındaki ciddi teoriler son bulmadı.

Marduk, Nibiru ya da X gezegeni gibi isimler takılan gök cismi ile ilgili iddialar ilk kez gündeme gelmiyor. Komplo teorisyenleri, Güneş Sisteminin çok yakınında olduğunu öne sürdükleri bu gezegenin yer çekimsel etkisinin Dünya dahil tüm sistemi etkilediğine inanıyor.

DÜNYA’NIN 10 KATI BÜYÜKLÜĞÜNDE OLABİLİR

Astronomical Journal dergisinde geçen yıl yayınlanan bir araştırmaya göre, California Teknoloji Enstitüsü’nde görevli astronomlar, matematiksel hesaplamalar ve bilgisayar simülasyonları yardımıyla Güneş Sistemi’nin dış kısmında, Dünya’nın 10 katı büyüklükte başka bir gezegenin var olabileceğini bildirmişti.

Güneş’in çevresindeki bir turunu 20 bin yılda tamamladığı öngörülen gizemli gezegenin, sistemin dış ucundaki ‘cüce’ gezegenleri ve asteroitleri çekim gücüyle etkilediği sanılıyor.

Amerikan Astronomik Bilim (American Astronomical Science)’ın ABD’deki Ocak ayı buluşmasında gösterilen yeni bilgisayar modellerine göre ise, bu gezegen bir zamanlar uzay boşluğundaki bir ‘yalnız yolcu’ olup sonradan Güneşimiz tarafından çekilmiş olabilir. Bu simülasyonlara göre, söz konusu gezegen Dünya’nın 10 katı büyüklüğünde ve Güneş’ten bize göre 1000 kat daha uzak olabilir.

GÜNEŞ SİSTEMİ’NİN DIŞINA MI ATILDI?

Gezegeni bulmak için çalışmalar yürüten gökbilimciler Mike Brown ile Konstantin Batygin, bunun dışlanmış bir gezegen olduğunu düşünüyor. Teorilerine göre, dokuzuncu gezegen de diğer komşularımız gibi Güneş’e yakın bir yerde oluştu ancak etrafı kalabalıktı ve sistemin dışına atıldı.

ABD’deki New Mexico Eyalet Üniversitesinden James Vesper ile Paul Mason, yakın zamanda yaptıkları bir simülasyon ile, farklı büyüklük ve yörüngedeki yalnız gezegenlerin Güneş Sistemimize girmeleri durumunda neler olacağını inceledi. 156 farklı bilgisayar modeli denendi. Yalnız gezegenin yüzde 60 ihtimalle sistemin dışına atılacağı, yüzde 40 ihtimalle sistem içerisinde yörüngede kalacağı ortaya çıktı.

DÜNYA İLE NİBİRU BU YIL ÇARPIŞACAK İDDİASI

Dokuzuncu gezegen hakkında sadece bilim dünyası kafa yormuyor. Komplo teorisyenleri için de hayli etkileyici bir konu. ABD’li yazar David Meade, yeni piyasaya çıkan ‘Planet X – The 2017 Arrival’ adlı kitabında Dünya ile Nibiru adlı bir gezegenin bu yıl Ekim ayında çarpışacağını öne sürdü. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Nibiru ve benzeri hikayelerin birer aldatmaca olduğunu bildiriyor.

Varsayımları doğrulayacak net bir kanıt henüz elde edilemese de esrarengiz dokuzuncu gezegen teorisinin her zaman ilgi çekici bir konu olduğu gerçeği değişmeyecek.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Gökbilimciler 114 yeni gezegen keşfetti

Güneş Sistemimize yakın Gliese 411b gezegeni Dünya benzeri yaşama uygun bir yer olabilir.

Uluslararası çapta bir araştırma ekibi, çoğu Güneş Sistemimizin yakınında olan 114 yeni gezegen tespit etti. Büyük kısmı Jüpiter gibi gaz devi olan bu gizemli diyarlardan en az bir tanesi, bilinen yaşama uygun kayalık bir yer olabilir.

İngiliz The Independent gazetesinin haberine göre, gözlemlenen 114 gezegenden 60’ı Güneş Sistemi’nin yakınında bulunuyor. Bu gezegenlerden Gliese 411b, Dünya’dakine benzer bir yaşam ortamını destekleyebilir.

Hawaii’deki Keck 1 Teleskobu’nu kullanan ABD’li ve diğer ülkelerden astronomların The Astrophysical Journal dergisinde yayınlanan 20 yıllık araştırması kapsamında, gökyüzünde taranan 1600 farklı yıldızda 61 binden fazla gözlem gerçekleştirildi.

stream_img
Gliese 411b illüstrasyonu (Hertfordshire Üniversitesi)

Araştırmaya İngiltere’deki Hertfordshire Üniversitesi’nden katılan astronom Mikko Tuomi, “En yakın yıldızlara baktığımızda neredeyse hepsinin etrafında gezegenlerin döndüğünü düşünmek büyüleyici. Bu, çoğu gökbilimcinin daha 5 yıl öncesine kadar emin olamadıkları bir durumdu. Tespit ettiğimiz yeni dünyalar, gezegenlerin yer aldığı yıldız sistemlerinin nasıl oluştuklarını anlamada ve gelecekte gezegenleri doğrudan görüntülemede bizlere yardımcı olacak. İnsanoğlunun ulaşabileceği yeni hedefler sağlayacak” açıklamasını yaptı.

Bilim insanları, yaklaşık 8,3 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve kendi yıldızına yakınlığı sebebiyle ‘yaşanabilir bölge’ içerisinde yer alan Gliese 411b gezegeni üzerinde çalışmalarını yoğunlaştıracak. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre.)

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından 2009 yılında fırlatılan Kepler Uzay Teleskobu da şu ana kadar en az 1284 yeni gezegen keşfedilmesini sağladı. Bu gezegenlerden 550’sinin kayalık dünyalar olduğu, 9 gezegenin ise ‘bilinen yaşama uygun’ olabileceği belirtiliyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Venüs’ün atmosferinde dev ‘tsunami’

Venüs’ün bulut katmanlarında eşine az rastlanacak büyüklükte bir dalga hareketi gerçekleşti.

Japon uzay aracı Akatsuki, Venüs’ün fırtınalı atmosferinin üst katmanlarında Güneş Sistemi’nin en büyük dalga hareketlerinden birisini tespit etti.

Bilim dergisi Nature Geoscience’ta bugün yayınlanan araştırmaya göre, ismini Roma mitolojisinde aşkın ve güzelliğin koruyucu tanrıçasından alan Venüs’te çok büyük bir atmosfer olayı gözlendi. 2015 yılının Aralık ayında dört gün boyunca süren dalganın, gezegenin en tepesindeki bulut katmanında, kuzey yarım küreden güneye doğru yaklaşık 10 bin kilometre genişliğinde olduğu belirtildi.

suppl-3

Sülfirik asit ile dolu kalın bulutlarının yol açtığı sera gazı etkisi sebebiyle Güneş Sistemi’nin en sıcak gezegenlerinden birisi olan Venüs’ün ezici miktarda karbondioksitten oluşan atmosferi, Dünya’nın atmosferinden 93 kat büyük. Neredeyse hiç su buharı yok. Kayalık gezegendeki ortalama yüzey sıcaklığı 462 dereceye ulaşıyor.

Japon bilim insanları, saatte 300 kilometre hızla esen yüzey rüzgarlarının, ekvator bölgesi yakınında yer alan 4 bin 500 metre yükseklikteki Aphrodite Terra Dağı’na çarpması sonucu atmosferdeki büyük dalga hareketinin tetiklendiğine inanıyor. Belki de şimdiye kadar Güneş Sistemi’nde gözlemlenen en büyük dalgalanmaya şahit olduklarını kaydeden uzmanlar, nadir görülen bu hareketin Venüs’ün iklimini etkileyecek kadar büyük bir ölçeğe sahip olduğunu vurguluyor.

99233

Akatsuki uzay aracı, Venüs’ün yüzeyinden 65 kilometre yükseklikteki bulut tabakasında devasa bir tsunami gibi ilerleyen dalga hareketini kızılötesi ve ultraviyole kameralarıyla gözlemledi. Hareketin merkezinin Aphrodite Terra Dağı ve çevresi olduğu belirlendi.

Geçtiğimiz yıl NASA tarafından yayınlanan bir araştırmada, Venüs gezegeninin 2 milyar yıl önce akıcı su bulunan Dünya gibi bir yüzeye ve atmosfere sahip olabileceği belirtilmişti. Uzmanlar, Dünya’daki küresel ısınma verilerini incelediğinde, yeryüzünün milyarlarca yıl içinde Venüs gibi bir yer olabileceği uyarısında bulunuyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Yeni yıl yeşil kuyruklu yıldız ile geliyor

Yeşil kuyruklu yıldız yarın Dünya’nın yakınından geçerek 2017’ye merhaba diyecek.

Gökbilimciler 31 Aralık 2016 günü Dünya’nın yakınından yeşil bir kuyruklu yıldızın geçeceğini bildirdi.

İngiliz Daily Mail gazetesinin haberine göre, ’45P/Honda-Mrkos-Pajdušáková’ adı verilen gök cismi, hilal şeklindeki Ay’ın sağ tarafında belirecek. Çıplak gözle görülemeyecek kuyruklu yıldızın bir ışıltısını yakalamak için en azından dürbün yeterli olabilir. Söz konusu cisim, ortalama 5 yılda bir gezegenimizin civarından geçiyor. Maviye çalan parlak yeşil baş kısmıyla dikkat çekiyor.

45P/Honda-Mrkos-Pajdušáková, ilk olarak 15 Aralık’ta batı ufkunda ‘gözlemlenebilir’ duruma geldi. 21 Aralık’ta yeşil başı ile toz ve gazdan oluşan kuyruğu belirdi. 31 Aralık akşamı ise Dünya’nın yanından geçip giderek bizimle birlikte 2016’ya veda edecek.

onizlemeee
2011 yılındaki geçişi sırasında çekilen fotoğraf (NASA)

KUYRUKLU YILDIZ NEDİR?

İsimlerinde yer almasına rağmen aslında yıldız olmayan bu gök cisimleri, buz (su ve donmuş gazlar) ve (bir nedenle Güneş Sistemi’nin oluşumu sırasında gezegenlerde yoğunlaşamamış) kozmik toz karışımından oluşurlar. Kuyruklu yıldızlar, Güneş yakınından yüzlerce geçiş sonunda (yaklaşık 500 geçiş sonunda), buz ve gazlarının tamamına yakınını yitirerek asteroidlere benzer bir görünüm kazanırlar. Muhtemelen Dünya’ya yakın asteroidlerin bazıları ölü kuyruklu yıldızlardır.