Güneş benzeri yıldızın etrafında yaşam bileşenleri keşfedildi

ALMA Teleskobu’nu kullanan gökbilimciler yaşamın yapı taşlarından bir maddeyi tespit etti.

Bilim insanları, Dünya’dan yaklaşık 400 ışık yılı uzaklıkta, Güneş benzeri yıldızların oluşumlarının oldukça erken dönemlerini gözlemledi. Araştırma sırasında yaşamın temel kimyasal yapı taşlarından biri olan ‘metil izosiyanat’ maddesi izlerine rastlandı. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan basın açıklamasına göre, Şili’nin Atacama Çölü’nde yer alan Büyük Milimetre/milimetre-altı Dizgesi (ALMA) Teleskobu’nu kullanan uluslararası çapta iki astronom ekibi, çoklu yıldız sistemi ‘IRAS 16293-2422’de metil izosiyanat adlı prebiyotik karmaşık organik molekül tespit etti.

Araştırmaya Hollanda’dan katılan Niels Ligterink, “Bu yıldız sisteminde sürprizler devam ediyor! Şekerlerin keşfinden sonra, şimdi de metil izosiyanat bulduk. Bu organik moleküller ailesi bildiğimiz anlamdaki yaşamın biyolojik temelleri olan protein formundaki aminoasitlerin ve peptidlerin sentezinde rol oynamaktadır” diyor.

eso_1
Metil izosiyanat illüstrasyonu (ESO)

Bilim insanları, ALMA’nın gelişmiş özelliklerini kullanarak söz konusu molekülleri radyo tayfı boyunca çok sayıda farklı ve özel dalgaboylarında gözlemleme fırsatı buldu. Henüz yeni doğan genç yıldızlara yakın iç kısımlarda bulunan sıcak ve yoğun gaz ve toz kozasında benzersiz kimyasal izlere rastladılar. Her iki ekip de metil izosiyanata dair izleri ayrı ayrı belirledi. Sonrasında molekülün kökenini bulmak için bilgisayarla kimyasal modelleme ve laboratuvar deneyleri gerçekleştirdiler.

‘IRAS 16293-2422’ sistemini, Yılancı (Ophiuchus) Takımyıldızı doğrultusunda, ‘Rho Ophiuchi’ adı verilen yıldız oluşum bölgesinde ve yaklaşık 400 ışık yılı uzaklıkta yer alan genç yıldızlardan oluşan bir çoklu yıldız sistemi olarak açıklayabiliriz. ALMA ile alınan yeni sonuçlar bu genç yıldızların her birinin etrafında metil izosiyanat bulunduğunu gösteriyor.

eso1604d2
Rho Ophiuchi yıldız oluşum bölgesi (ALMA/ESO)

Niels Ligterink şunları söylüyor: “Bu molekülleri tespit etmek bir yana, nasıl oluştuklarını da anlamak istiyoruz. Laboratuvar deneylerimize göre metil izosiyanat yıldızlar arası uzaydakine benzer şekilde çok soğuk koşullar altında buz parçacıkları üzerinde oluşabilmektedir. Buna göre bu molekül aslında çoğu genç güneş benzeri yıldızın etrafında bulunuyor.” 

Araştırmayı yürüten ekipten Víctor M. Rivilla ise şu yorumda bulunuyor: “Elde ettiğimiz sonuçlar bizi heyecanlandırıyor, çünkü bu öncül yıldızlar yaşamının başlangıcındaki Güneş’e oldukça benziyor ve özellikle Dünya boyutlarındaki gezegenlerin oluşabilmesi için uygun koşullar barındırıyorlar.”


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Güneş Sistemi’nin bir benzeri bulundu

Dünya’dan sadece 10,5 ışık yılı uzaklıkta kendi gezegenimizin antik geçmişi gözlemleniyor.

Bilim insanları, Dünya’dan yaklaşık 10,5 ışık yılı uzaklıkta, Güneş Sistemimizin ilk dönemlerindeki ‘mimari yapısına’ çok benzeyen bir gezegen sistemi tespit etti. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre.)

Keşif, Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) ile Alman Uzay ve Havacılık Merkezi (DLR)’nin ortak girişimi olan Kızılötesi Gökbilim Stratosferik Gözlemevi (SOFIA) ile yapıldı. SOFIA’nın en büyük özelliği, bir uçağa monte edilerek uçurulabiliyor olması. Yeryüzüne inşa ettiği sayısız teleskopla göklerin sırrını çözmeye çalışan insanoğlu, yıldızları SOFIA ile atmosferde uçarak da izleyebiliyor.

NASA’dan yapılan açıklamaya göre, Eridanus Takımyıldızı’nın güney yarımküresinde yer alan Epsilon Eridani (kısaca Eri) yıldızı ve çevresindeki gezegenler, bizim yıldız sistemimizin hayli genç çağlarıyla benzerlik gösteriyor. Eri, henüz Güneş’in beşte biri yaşında. Gökbilimciler söz konusu bölgeyi Güneş benzeri yıldızların çevresindeki gezegen oluşumlarına yönelik araştırmalarında öncelikli örnek olarak kullanıyor. Son çalışmaya göre, Eri sistemine baktığımızda aslında kendi Güneş sistemimizin antik geçmişine bakıyoruz.

kuiper1
Sistemde yer alan Jüpiter benzeri Epsilon Eridani b gezegeni (sağ altta) ve Kuiper kuşağındakilere benzeyen asteroitlerin illüstrasyonu – NASA

Araştırmayı yürüten ekipten bilim adamı Massimo Marengo, “Astronomik mesafeler söz konusu olduğunda oldukça yakın bir noktada bizim sistemimizin gençliğindeki sarsıntılı gezegen oluşumu sürecinin aynısı yaşanıyor. Ay’ın üzerindeki kraterlerin çoğunun meydana geldiği, Dünya’nın okyanuslara kavuşup yaşam için uygun bir gezegene dönüştüğü süreç” diyor.

Astronomlar, Eri yıldızının çevresinde gaz, toz, kaya ve buzdan oluşan bir iç ve dış disk belirledi. Ortadaki boşluğu ise yeni oluşmakta olan gezegenler meydana getiriyor. Ayrıca yıldızın etrafında Jüpiter benzeri bir gaz devi olan Epsilon Eridani b gezegeni dönüyor. Epsilon Eridani b’nin yakınındaki asteroit, kaya, gaz ve toz bölgesi de bizim güneş sistemimizdeki Kuiper kuşağına benziyor. Yeni oluşan diğer küçük gezegenlerin özellikleri henüz net bir şekilde belirlenebilmiş değil. Bunun için 2018 Ekim ayında uzaya fırlatılacak gelişmiş James Webb Uzay Teleskobu bekleniyor.

Bütün bu çalışma, aslında kendi Güneş Sistemimizin nasıl oluştuğunu anlamayla ilgili. SOFIA, bir zaman makinası işlevi görerek geçmişimize bakma fırsatı sunuyor. Bilim insanlarını en çok meşgul eden soru ise, Eri sisteminde Dünya gibi bilinen yaşama uygun bir gezegen oluşup oluşmayacağı. Maalesef şu an hayatta olan nesillerin yaşam süresi, bunun cevabını görebilecek uzunlukta değil.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz) 

Güneş benzeri yıldızın görkemli ölümü

Kuğu Takımyıldızı’nda nükleer yakıtını bitiren bir yıldız, gezegenleşme öncesi nebula evresine giriyor.

Evreni izlemek için uzaya fırlatıldığı 1990’dan bu yana insanoğlunun pek çok keşif yapmasını sağlayan emektar Hubble Uzay Teleskopu, 3 bin ışık yılı uzaklıktaki Egg (Yumurta) Nebulası’nda, Güneş’e benzeyen bir yıldızın yok oluşunu gözlemledi.

Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ile Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’nın ortak projelerinde kullanılan teleskop, nükleer enerjisini bitirip ömrünün sonuna yaklaşan bir yıldızın ‘kıyametini’ fotoğrafladı. Bilim insanları, yok olan yıldızın büyüklük, kimyasal bileşim ve sıcaklık gibi özelliklerinin Güneş’e benzediğini belirtiyor. sonHubble’ın 3 numaralı geniş açılı kamerasıyla elde edilen bu görüntü, ‘gezegenleşme öncesi nebula (bulut kümesi) sürecini’ gözler önüne seriyor. Bu evrede ölmekte olan yıldızlar, dönüşüm safhalarında iyonlaşan ve parlayan gaz kümelerini uzaya saçmaya başlıyor. Giderek genleşen yıldızın merkezindeki aşırı sıcaklık, gazları harekete geçiriyor ve binlerce yıl boyunca uzayın karanlığında parlamasını sağlıyor.

Gökbilimciler, ölüm safhasının ne zaman başladığını, saçtıkları ışığın parlaklığına göre hesaplayabiliyor. Cygnus (Kuğu) Takımyıldızı’nda, ilk olarak 40 yıl önce keşfedilen Egg Nebulası, ancak çok güçlü teleskoplar tarafından görülebiliyor.

Güneş benzeri ‘gezegen yiyen’ yıldız keşfedildi

Dünya’dan 300 ışık yılı uzakta Güneş’in ikizi diyebileceğimiz bir yıldız gözlemlendi.

ABD’deki bilim insanları, Dünya’dan 300 ışık yılı uzakta Güneş’e çok benzeyen bir yıldız ve çevresindeki gezegenleri gözlemledi. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre). Yıldızın en önemli özelliği, etrafında dönen gezegenleri yutarak yok ediyor olması.

Chicago Üniversitesi’nin Astronomy and Astrophysics dergisinde yayınlanan araştırmasına göre, HIP 68468 adlı yıldız, Güneşimiz ile hemen hemen aynı özellikleri gösteriyor. HIP 68468, sistemindeki gezegenleri kendisine doğru çekerek parçalıyor.

Araştırmayı yürüten ekipten Jacob Bean, “Keşfimiz, bir gün Güneş’in Dünya’yı da içine çekip yok edeceği anlamına gelmiyor. Ancak güneş sistemlerinin benzer yıkıcı tarihlere sahip olduğunu göstermesi açısından önemli. Bu sistemlerin zamanla nasıl evrildiğine dair bize bir ipucu veriyor” dedi. Uzmanlar, tek bir güneş sistemini inceleyerek sonuçlar çıkarmanın yanlış olduğunu, bir gezegen oluşma sürecinin gözlemleniyor olabileceğini de kaydediyor.

“KENDİ GÜNEŞ SİSTEMİMİZİN GELECEĞİNİ İZLİYOR OLABİLİRİZ”

Araştırmaya katılan bir diğer bilim insanı Debra Ficher, “Bilgisayar simülasyonları, günümüzden milyarlarca yıl sonra, gezegenler arası yerçekimsel gücün birikmesi sonucu Merkür’ün Güneş tarafından yutulacağını gösteriyor. HIP 68468 yıldızının çevresinde yaşananlar bunun bir örneği. Kendi Güneş sistemimizin geleceğini izliyor olabiliriz. Keşif, gezegensel sistemlerin şekillenmesi hakkındaki anlayışımızı derinleştiriyor” diye konuştu.

Araştırma ekibi, 3,6 metrelik bir teleskop kullanarak söz konusu yıldızın etrafında iki gezegen tespit etmiş. Biri Neptün’den yüzde 50 oranında büyük. (Süper Neptün diyebiliriz). Diğeri ise Dünya’dan 3 kat büyük. (Ona da Süper Dünya adını verelim). Süper Dünya,  HIP 68468 yıldızına olan o kadar yakın ki bir yılı sadece 3 gün.

Bu iki gezegenin büyük olasılıkla bugün onları gördüğümüz yerde oluşmadığını belirten uzmanlar, sistemin dış kısımlarından içeri doğru çekildiklerini kaydediyor. Bu iki gezegenden başka dünya olsa bile ya HIP 68468 tarafından çekilip yutuldular ya da dış uzaya doğru fırlatıldılar.

KAYALIK VE MADEN DOLU GEZEGENLERİ YUTMUŞ

HIP 68468’in yaydığı ışıktan anlaşıldığı üzere yıldızın bileşenleri bir yutma hikayesini anlatıyor. 6 milyar yıl yaşındaki bir yıldıza göre 4 kat fazla lityum içeriyor. Yıldızın ısıya dayanıklı metal madenleriyle dolu kayalık gezegenleri içine çekerek bu hale geldiği belirtiliyor. HIP 68468 ve bizim Güneşimiz gibi yıldızlar, zamanla içlerindeki lityumu tüketir. Ancak gezegenler, yıldızlar kadar sıcak olmadıkları için kendi elementlerini yok edemezler.

Araştırma ekibi, yeni gezegenler keşfetmek için 60 farklı güneş sistemini incelemeyi sürdürecek. Bunun için de Şili’de inşaat halinde bulunan Dev Magellan Teleskobu kullanılacak. Teleskop, yıldızların bileşenlerini tespit etmek için daha ayrıntılı incelemeler yapma fırsatı tanıyacak.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)