Dünya’ya en yakın ikinci karadelik keşfedildi!

GÖKHAN ‘ABDULLAH’ ÖZTÜRK  /  İSTANBUL

Astronomik mesafeler göz önüne alındığında, ‘Dünya’nın arka bahçesi’ sayılabilecek uzaklıkta devasa bir karadelik ilk kez gözlemlendi. Güneş’in yaklaşık 33 katı büyüklüğündeki gizemli boşluk, 2 bin ışık yılı ötede yer alıyor. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre).

Fransa’daki bilim insanlarının Astronomy & Astrophysics dergisinde yayınlanan araştırmalarına göre, Aquila Takımyıldızı’nda bulunan ‘Gaia BH3’ adı verilen dev karadelik, daha önce keşfedilen ve 1500 ışık yılı uzaklıkta yer alan ‘Gaia BH1’den sonra Dünya’ya en yakın ikinci karadelik konumunda.

Tüm gezegenleri ve yıldızları yutabilme yetenekleriyle karadelikler, evrendeki en korkulan nesneler niteliğinde.’Gaia BH1’ ve ‘Gaia BH3’ ün yakınlıkları kulağa endişe verici geliyorsa da Paris Gözlemevi’nden astronom Pasquale Panuzzo bize “korkmak için hiçbir neden olmadığını, karadeliğin galaksi ölçeğine göre Dünya’ya yakın olduğunu” ifade ediyor.

‘Gaia BH3’, Güneş’ten sonra bize en yakın yıldız olan Proxima Centaury’den 500 kat daha uzakta ve gelecekte asla çok daha yakınımıza gelmeyecek. Günümüzün en hızlı uzay aracıyla Proxima Centaury’ye gitmek için bile 81 bin yıl gerekiyor.

ÇOK NADİR BİR SİSTEMDE YER ALIYOR

‘Gaia BH3’ kendi başına bir sistemde değil, karadelik ve bir yıldızdan oluşan ve oldukça nadir görülen bir ‘ikili sistemde’ yer alıyor. İlginç bir şekilde, yıldız, karadeliğin yörüngesinde dönüyor ve bu da yıldıza yörüngesinde garip bir ‘yalpalama’ hareketi veriyor.

Yalpalama, Dünya’dan yaklaşık 1 buçuk milyon kilometre uzaklıkta bulunan Avrupa Uzay Ajansı’nın Gaia Uzay Teleskobu ile birkaç yıl boyunca ölçüldü.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Şili’deki VLT (Çok Büyük Teleskopu) da dahil olmak üzere diğer teleskoplardan elde edilen ek veriler, bu karadeliğin kütlesinin Güneşimizin 33 katı olduğunu doğruluyor. Bu arada, Güneş’in içine yaklaşık 1 milyon Dünya’yı alabilecek bir büyüklükte olduğunu da hatırlatalım. ‘Gaia BH3’, galaksimiz Samanyolu’ndaki en büyük ikinci kara delik.

Samanyolu’ndaki en büyük karadelik, galaksimizin merkezinde hızla dönerek bir futbol topu şeklini alan, 4 milyon Güneş kütlesiyle ‘Sagittarius A’ olarak biliniyor. Ancak ‘Sagittarius A’ Dünya’dan 26 bin 670 ışık yılı, yani ‘Gaia BH3’ün 13 katı uzaklıkta yer alıyor.

SORU İŞARETLERİYLE DOLU ESRARENGİZ BİR DİYAR

Yeni bulunan ikili sistemin -yani bir karadeliğin yörüngesinde dönen bir yıldızın- tam olarak nasıl oluştuğu sorusu gelecekteki çalışmaların konusu olacağa benziyor.

Pasquale Panuzzo’nun bazı teorileri var: “Klasik senaryo, sistemin (çökerek karadeliği oluşturan) büyük kütleli bir yıldız ile (bugün gördüğümüz) düşük kütleli bir yıldızdan oluşması. Bir başka senaryo da düşük kütleli yoldaş yıldızın doğumundan sonra karadelik tarafından ele geçirilmiş olması. Elimizde bu ikinci senaryonun daha olası olduğuna işaret eden birkaç ipucu var.”

KARADELİK NEDİR?

‘Kozmik canavarlar’ olarak da nitelendirilen karadelikler, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve hatta ışığın dahi kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük gök cisimleri olarak biliniyor.

Çevredeki toz ve gaz gibi maddelerin yanı sıra gezegenleri ve hatta diğer karadelikleri de içine çeken yoğun bir çekim kaynağı olarak hareket ediyorlar.

Karadeliklerin ‘tekillik’ özellikleri sebebiyle üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları iddia ediliyor. Sahip oldukları ‘yokluğun’ içinde zamanın yavaş aktığı veya hiç akmadığı tahmin ediliyor.

Astronomide hala en büyük soru işaretlerinden birisi olan karadelikler, gizemli varlıkları nedeniyle fizikçilerden gökbilimcilere kadar birçok uzmanın merak ettiği ve üzerinde çalıştığı alanlardan birisi.

Bilinen evrendeki süper kütleli karadelikler, Güneş’ten 25 milyar kat genişliğe ve 50 milyar kat fazla kütleye ulaşabiliyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

En büyük galaksi keşfedildi

Yeni bir araştırma, uzayda akılları zorlayan mesafe, sayı ve boyut hesaplamalarına bir yenisini ekledi.  Gök bilimciler, Dünya’dan yaklaşık 3 milyar ışık yılı ötede, yuvamız Samanyolu’ndan 153 kat büyük olan bir yıldız kümesi (galaksi-gök ada) gözlemledi.

Science Alert’in haberine göre, uluslararası bir astronom ekibinin, Hollanda’daki Düşük Frekans Dizisi (LOFAR) radyo teleskobu ile bulduğu ‘Alcyoneus’ adlı galaksi 16,3 milyon ışık yılı genişliği ile trilyonlarca yıldızı barındırıyor. Samanyolu Galaksisi ise 106 bin ışık yılı genişliğinde. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre)

 Alcyoneus galaksisi (LOFAR)

Alcyoneus gibi dev radyo galaksiler, bilim insanlarının henüz çözemediği bir çok gizem içeriyor. Bu devasa gökada ve onun gibi birçoklarında, merkezlerinden çıkan devasa gaz jetleri ile sağ – sol lobları görülüyor. Gök bilimciler, bu esrarengiz yapıların, galaksinin merkezindeki aktif bir süper kütleli kara deliğin yan ürünü olduğuna inanıyor.

Araştırmaya göre, Alcyoneus galaksisi, Güneş’in kütlesinin 240 milyar katının üzerinde bir kozmik ağ ile çevrili. Ek olarak, merkezdeki süper kütleli kara deliğin Güneş’in kütlesinin yaklaşık 400 milyon katı olduğu düşünülüyor.

Evrendeki bilinen en büyük galaksiyi bulmak, masaya sadece daha fazla soru getiriyor. Bu galaksiler nasıl oluşuyor? Dışarıda daha büyük galaksiler var mı? Alcyoneus önümüzdeki yıllarda ne kadar büyüyecek?

Samanyolu Galaksisi’nin gözlemlenebilir evrende tespit ettiğimiz galaksilere kıyasla o kadar da büyük bir yer olmaması, bizi kozmik ölçüler ve mesafeler hakkında biraz daha düşünmeye itebiliyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Uzayın derinliklerinde gizemli ‘halka’ (Video)

Gelişmiş yer ve uzay teleskopları, her gün gözlemlenebilen evrenin karanlık derinliklerinde şaşırtıcı keşiflere imza atıyor. İnsan zihnini zorlayan, neredeyse sonsuz bir uzaklıktaki bu ışık halkası, aslında yuvamız Samanyolu’na çok benzeyen bir yıldız kümesi (galaksi).

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki ALMA Teleskobu’nu kullanan gökbilimciler, uçsuz bucaksız boşluğun görülebilen en uzak noktalarında, Samanyolu’na çok benzeyen bir galaksiyi ortaya çıkardı. ‘SPT0418-47’ adı verilen bu galaksi o kadar uzak ki, ışığının bize ulaşması 12 milyar yıldan uzun sürüyor. Araştırmacıların iddiasına göre galaksiyi evrenin yaşının sadece 1,4 milyar yıl olduğu esnada görüyoruz.

SPT0418-47’nin Samanyolu’na benzeyen en az iki özelliği bulunuyor: Dönen bir diski ve galaksi merkezi civarında çok sayıda yıldız grubunun sıkıca toplandığı bir çekirdeği. Bilinen evrenin erken tarihinde ilk kez bir galaksi çekirdeğinin görüldüğü SPT0418-47, Samanyolu’nun en uzak benzeri ünvanını elde etmiş oluyor.

SPT0418-47 gibi uzak galaksileri araştırmak, onların nasıl oluştuklarını ve büyüdüklerini anlamak için bir temel teşkil ediyor. Gördüğümüz bu galaksi o kadar uzak ki, bildiğimiz evrenin yaşı o zaman şimdiki yaşının sadece yüzde 10’u kadardı. Gökbilimciler bu nesneyi inceleyerek aslında zamanda geriye doğru bakıyor ve bebek galaksilerin tam olarak oluşmaya başladıkları zamana geri dönüyor.

Galaksiler çok uzak olduklarından bazen küçük ve sönük birer noktaya benzeyen bu nesnelerin ayrıntılı gözlemleri neredeyse en güçlü teleskoplarla bile mümkün olmuyor. ESO araştırma ekibi, bu sorunun üstesinden gelebilmek için yakın bir galaksiyi güçlü bir büyüteç gibi kullandı — kütle-çekimsel mercekleme olarak bilinen bir etki — ve bu sayede ALMA ile uzak geçmişin benzeri görülmemiş ayrıntıları elde edildi. Bu etkide, daha yakında bulunan galaksinin çekimsel etkisi uzak galaksinin ışığını bozarak bükmekte ve o nesnenin şekilsiz ve daha büyük görünmesini sağlamakta.

Kütle-çekimsel olarak merceklenen uzak galaksi, neredeyse tam hizalanmaları sayesinde yakın galaksi etrafında mükemmele yakın bir ışık halkası şeklinde görülüyor. Araştırma ekibi uzak galaksinin gerçek şeklini ve gaz hareketini ALMA verilerini kullanarak yeni bir bilgisayar modelleme yöntemi ile ortaya çıkardı. Bilim insanları, SPT0418-47’nin yeniden oluşturulan halini ilk gördüklerinde inanamadıklarını, bir define sandığı açılması gibi heyecanlandıklarını belirtiyor.

Almanya’daki Max Planck Astrofizik Enstitüsü’nden araştırmaya katılan Simona Vegetti, “Bulduğumuz şey oldukça şaşırtıcıydı; yüksek oranda yıldız oluşumu ve bu nedenle yüksek enerjili süreçlerin gerçekleştiği bir yer olmasına rağmen, SPT0418-47 erken evrende şimdiye kadar gözlenmiş olan en düzenli disk yapısına sahip. Bu hiç beklenmeyen bir sonuç ve galaksilerin nasıl geliştiklerine dair düşüncelerimiz üzerinde önemli etkileri olacak. Her ne kadar SPT0418-47 bugün gördüğümüz sarmal galaksilere benzer disk ve diğer özellikleri olsa da, Samanyolu’ndan çok farklı bir yıldız kümesine dönüşebilir” diyor.

Bu beklenmedik keşif, bilinen erken evrenin bir zamanlar inanıldığı gibi kaotik olmayabileceğini ima ediyor. Büyük Patlama’dan bu kadar kısa bir süre sonra böyle düzenli bir galaksinin nasıl oluşabileceğine dair birçok soruyu da gündeme getiriyor.

ESO’nun diğer teleskoplarının da katılacağı yeni gözlemlerle bu ‘bebek’ galaksilerin gerçekte ne kadar yaygın oldukları ve tahminlerden daha az kaotik olup olmadıkları ortaya çıkarılacak.

Samanyolu’nun merkezinden büyüleyici görüntüler (Video)

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Şili’deki Çok Büyük Teleskopu (VLT), yuvamız Samanyolu Galaksisi’nin merkezi bölgesini hayret verici bir çözünürlükte gözlemleyerek gökadamızdaki yıldız oluşumlarının hikayesi hakkında yeni ayrıntılara ulaştı.

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, yeni gözlemler sayesinde gökbilimciler Samanyolu’nun gelişme sürecinde etkileyici bir olaya dair kanıtlar elde etti: Yüz binlerce süpernova patlamasıyla sonuçlanan aşırı yoğun bir yıldız oluşum evresi.

İspanya’daki Andalusia Astrofizik Enstitüsü’nden araştırmacıların en yeni çalışmasına göre, galaksi merkezinin büyük bir kısmına dair benzeri olmayan tarama gözlemleri, Samanyolu’nun bu bölgesindeki yıldız oluşumuna dair ayrıntılı bakış açıları sağladı. Şu ana kadar kabul edilenlerin aksine, yıldız oluşumu sürekli devam etmiyordu.

Bilim insanları, Samanyolu’nun merkezi bölgesinde bulunan yıldızların yaklaşık yüzde 80’inin, galaksimizin en erken dönemlerinde, 8 – 13.5 milyar yıl önce oluştuğunu belirledi. Yıldız oluşumundaki bu ilk dönemi takiben, yaklaşık 6 milyar yıl boyunca çok az sayıda yıldız oluşumu gerçekleşti. 100 milyon yıldan az süren bu sürecin sonu, yaklaşık bir milyar yıl önce, bu merkezi bölgede toplam kütlesi muhtemelen birkaç on milyon Güneş kadar olan yıldızların yoğun olarak oluşmasıyla son buldu.

Çalışmaya Almanya’daki Max Planck Gökbilim Enstitüsü’nden katılan Nogueras-Lara, “Bu yoğun oluşum sırasında, araştırılan bölgedeki koşullar ‘yıldız-patlaması’ gökadalarındakilere benziyor olmalı, yani yılda 100  güneş kütlesinden daha büyük bir yıldız oluşum oranına. Şu anda tüm Samanyolu’ndaki yıldız oluşumu oranı yılda bir ya da iki güneş kütlesi kadar. Yüz binlerce süpernova patlamasıyla sonuçlanan bu yoğun oluşum etkinliği, muhtemelen Samanyolu’nun tüm tarihindeki en yüksek enerjili olaylardan biri olmuştur” diyor.

Yoğun yıldız oluşumu etkinliği sırasında, çok sayıda büyük kütleli yıldız meydana geliyor ve bunların yaşam süreleri düşük-kütleli yıldızlara göre daha kısa sürdüğünden, yaşamlarının sonuna daha kısa sürede ulaşıyorlar. Ölümleri de şiddetli süpernova patlamaları şeklinde gerçekleşiyor.

Aşağıdaki video klipte Samanyolu’nun merkezinin ‘görünebilen’ ve ‘kızılötesi’ görüntüleri yer alıyor.

Galaksinin merkezi bölgesinin gözlendiği bu araştırma, ESO’nun Şili’deki Atacama Çölü’nde bulunan VLT üzerindeki HAWK-I aygıtı ile mümkün oldu. Kızılötesine-duyarlı bu kamera toz boyunca gözlem yaparak Samanyolu’nun merkezi bölgesini ayrıntılı bir şekilde inceledi.

Yukarıdaki üç video klip, GALACTICNUCLEUS taramasıyla yayımlanan ilk görüntülerden oluşuyor. Galaksimizin merkezi bölgesine ait net görüntüler almayı hedefleyen bu program, ESO’nun VLT’si üzerindeki HAWK-I aygıtının geniş görüş alanı ve yüksek açısal çözünürlüğüne bağlı olarak hazırlandı. Üç milyondan fazla yıldızı araştıran bu taramanın gerçekleştirildiği bölge, galaksi merkezinden dışarıya doğru 60 bin ışık-yılı (bir ışık-yılı yaklaşık 10 trilyon kilometre) karelik bir genişliğe ulaşıyor.

Bilinen evren tek bir fotoğrafa sığarsa..

Logaritmik harita yöntemi ile 13,8 milyar yıllık evrenimiz tek bir görsele sığdırıldı.

Arjantinli müzisyen Pablo Carlos Budassi, NASA’nın fotoğraflarını ve Princeton Üniversitesi’nin logaritmik uzay haritalarını kullanarak gözlemlenebilen evreni tek bir görsele temsili olarak sığdırmayı başardı.

Güneş Sistemimizi ve Dünya’yı merkeze alan ilginç fotoğrafta bir üst halkayı Samanyolu Galaksi’sinin dış çeperi oluşturuyor. Sırasıyla Perseus’un Samanyolu kolu, Andromeda ve diğer galaksilerden oluşan üçüncü halka, kozmik ağın öteki unsurları, Big Bang (Büyük Patlama)’dan kalan kozmik mikro dalga radyasyonu ve en dışta ise yine Big Bang’in oluşturduğu plazma çemberi dikkat çekiyor.

Daha detaylı anlatırsak; harita merkezinden uzaklaştıkça Samanyolu Galaksisi’nin sahip olduğu diğer yıldızlara ve daha da ötede başta bize en yakın galaksi olan Andromeda olmak üzere diğer galaksilere yer verilmiş. Ölçeğin giderek büyümesiyle en dışta kalan galaksileri karmaşık kozmik ağın birer parçası olarak ışıldayan iplikçikler halinde görüyoruz. Bu ışıldayan şeritleri saran ilk halka, evrenin en erken elektromanyetik ışıması olan kozmik mikrodalga arkaplan ışıması.

evrni
Pablo Carlos Budassi’nin hazırladığı ‘bilinen evren’ fotoğrafı. 

Görselin daha büyük boyuttaki bir seçeneğine buradan ulaşabilirsiniz: Budassi

En dıştaki bütün haritayı çevreleyen gri halkayı kuark – gluon plazması olarak tanımlayabiliriz. Kuark – gluon plazması, evreni Büyük Patlama’dan sonraki ilk birkaç mikrosaniyede tümüyle dolduran bir ‘parçacık çorbası’ olarak düşünülebilir.

Logaritmik haritalar, çok büyük numaralar ve zihinleri zorlayıcı mesafelerin bir anlam ifade etmesine yardımcı olur. Bu tarz haritalarda sabit bir ölçekten bahsedilemiyor. Ölçek, merkezden dışa doğru azalıyor. Bu da haritanın merkezindeki objelerin daha büyük ölçekli yani daha detaylı çizildiği anlamına geliyor. Devasa alanların çiziminde logaritmik haritalandırma tekniği tercih ediliyor.

Pablo Carlos Budassi’nin evreni tek bir görsele sığdırması, hem bilimsel hem de sanatsal açıdan önemli bir çalışma olarak görülüyor. Gözlemlenebilen evrende en az 2 trilyon galaksi olduğunu ve her galaksinin de 100 milyardan fazla yıldız barındırdığını dikkate alırsak, temsili bir haritayı bile yapmanın ne kadar zor olduğunu anlayabiliriz.

Göğün en berrak olduğu yer: Atacama (Video)

Dünyanın en kurak ve izole yeri olan Atacama Çölü, eşsiz gökyüzü manzaralarına sahip.

Şili’nin kuzeyinde yer alan ve dünyanın en kurak yeri olarak bilinen Atacama Çölü’nde geceleri yıldızlar bir başka güzel. Almanya’da yaşayan görüntü yönetmeni Martin Heck, çölde çektiği muhteşem manzaralardan oluşan bir kısa film yayınladı.

‘Nox Atacama’ adlı klip, izleyenleri yıldızların gece en net şekilde görülebildiği dünyanın en izole bölgesinde 5 dakikalık büyülü bir yolculuğa çıkarıyor. Milyarlarca yıldız, fantastik nebulalar, zaman zaman atmosfere girip parıldayan meteorlar, çöldeki tuz göllerine yansıyor.

Martin Heck, filmin çekimini 5 bin metreyi aşan yüksek bölgelerde, dondurucu soğukta gerçekleştirdiğini belirtiyor. Tam ekran olarak ve yüksek çözünürlükte izlemenizi tavsiye ederiz. İyi seyirler.

Müzik: Mattia Cupelli – You’ll Believe A Man Can Fly

Samanyolu’nun ‘pelerinli’ yıldızı

Çevresine gaz çıkışı gerçekleştiren bu genç yıldız eşsiz güzelliği ile Dünya’ya göz kırpıyor.

Hubble Uzay Teleskobu’nun yaptığı sayısız gözlem arasında Samanyolu Galaksisi’nin en güzel manzaralarından birisini sunan ‘pelerinli’ yıldızın yeri bir başka. ‘IRAS 14568-6304’ adlı bu genç yıldız, Dünya’dan 2 bin 280 ışık yılı uzaklıkta parıldıyor. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre).

Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ve Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) verilerine göre, sesten hızlı bir şekilde açığa çıkardığı gaz tabakası ile kaplı yıldız, 180 ışık yılı genişliğindeki Circinus moleküler bulut kompleksinin ortasında kalıyor. (Circinus bulutu; fotoğraftaki siyah bölge). Bulutun içinde en az 250 bin tane Güneş’in doğumunu sağlayacak kadar gaz ve toz yoğunluğu bulunuyor.

BSP_0611

İlk olarak 1983’te fırlatılan Kızılötesi Astronomik Uydusu tarafından keşfedilen IRAS 14568-6304 yıldızının bu muhteşem görselini NASA ve ESA idaresindeki Hubble Uzay Teleskobu elde etti. Optik ışık (mavi) ve kızılötesi (altın turuncu) dalgaboyları kombinasyonundan oluşan fotoğrafın orjinal haline buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: NASA/ESA

‘Bilinen’ evrende 2 trilyon galaksi var

15 yıllık büyük bir araştırma, görebildiğimiz evrenin düşünülenden daha ‘kalabalık’ olduğunu ortaya koydu.

Bilim insanlarının yeni sonuçlanan uzun soluklu bir araştırması, evrenin şu ana kadar gözlemleyebildiğimiz sınırları içerisinde en az 2 trilyon galaksi (yıldız kümesi) olduğunu ortaya çıkardı. Bu, daha önce bilinen rakamlardan 10 kat fazlası demek.

İngiltere’deki Nottingham ve Edinburgh üniversiteleri ile Hollanda’daki Leiden Gözlemevi’nden gökbilimcilerin, Astrophysical Journal dergisinde yayınlanan 15 yıllık araştırma sonuçlarına göre, görebildiğimiz evren bilinenden çok daha kalabalık. Zira sadece Samanyolu Galaksisi’nde 200 – 400 milyar arasında yıldız bulunuyor.

Araştırma ekibi, Big Bang (Büyük Patlama)’dan sonra meydana gelen görülebilir galaksilerin farklı çağlardaki yoğunluklarını inceledi. İlk birkaç milyar yılda gördüğümüz galaksilerden en az 10 kat daha fazla yıldız kümesi bulunduğu belirlendi. Bu galaksilerin çoğu küçüktü ve gözlemlemesi zordu.

Nottingham Üniversitesi’nden araştırmaya katılan profesör Christopher Conselice, “Sonuçlar bizim için çok şaşırtıcı oldu. Big Bang’den bu yana, 13,7 milyar yıllık kozmik evrenimizde galaksilerin yıldız oluşumları ve diğer galaksilerin birleşmeleriyle büyüdüğünü biliyoruz. Geçmişte daha fazla olan galaksi sayısı, birleşmeler ve büyümeler ile azaldı, evrimleri bu yönde devam etti. Bu azalmaya rağmen düşünülenden çok daha olağanüstü bir sonuca ulaştık” dedi.

eso
Sadece Samanyolu Galaksisi’nde 200 – 400 milyar kadar yıldız bulunuyor.

1990’lardan itibaren devreye giren Hubble Uzay Teleskobu’nun yaptığı gözlemler ile bilinen evrende 100 – 200 milyar kadar galaksi olduğu düşünülüyordu. Ancak aradan geçen 20 yıl boyunca insanoğlu daha da uzaklara bakabildi, yeni teleskoplar geliştirildi, Hubble iyileştirildi ve görebildiğimiz evrenin sınırları genişledi.

Zayıf ışıkları ve uzaklıkları sebebiyle birçok galaksinin görülemediğine dikkat çeken Conselice, “Evrendeki galaksi sayısı her zaman temel bir sorundur. Yüzde 90’ından fazlası üzerinde detaylı araştırmalar ve gözlemler yapılabilmiş değil. Gelecek nesillerde geliştirilecek teleskoplar ile bu galaksileri incelerken karşılaşabileceğimiz ilginç sonuçları kim bilebilir?” ifadelerini kullandı.

Önümüzdeki yıllarda uzaya fırlatılacak yeni teleskoplar (özellikle NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu ile Avrupa Uzay Ajansı’nın PLATO Teleskobu), uzak galaksiler ve evrenin derinlikleri hakkında bizlere yeni bilgiler sağlayacak.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Evrenin ‘serseri kurşun’ yıldızı

Hiçbir yörüngeyi takip etmeyen ‘US 708’ yıldızı, saatte 4 milyon kilometre hızla seyahat ediyor.

Astronomlar uzayda hiçbir yörüngeyi takip etmeyen, başıboş ve en hızlı şekilde ilerleyen bir yıldız tespit etti. ‘US 708’ adlı bu dev gök cismi, Samanyolu Galaksisi’nin dışına doğru saniyede 1200 kilometre, yani saatte yaklaşık 4 milyon 345 bin kilometre hızla yolculuk ediyor.

Bilim dergisi Science’ta yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, galaktik hız rekorlarını alt üst eden ‘US 708’ helyum yıldızı, çok büyük bir termo-nükleer süpernova (yıldız patlaması) ile uzaya fırlatıldı. Patlamanın büyüklüğüne sebep olan ise birbirine sıkıca bağlı iki yıldızdan birisinin yok olmasıydı.

Patlamadan sağ kalıp büyük bir hızla ilerleyen ‘US 708’ yıldızı, Hawaii’deki W. M. Keck Gözlemevi ve Pan-STARRS1 teleskoplarından elde edilen veriler ile keşfedildi. Araştırmayı Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Almanya’daki merkezinden gökbilimci Stephan Geier ve ekibi gerçekleştirdi.

YÖRÜNGEDEN BAĞIMSIZ TEK BAŞINA İLERLİYOR

Bilim insanları, bizim Güneşimiz gibi yıldızların Samanyolu Galaksisi’ne bağlı olduklarını, bir yörüngeyi takip ettiklerini ve orta hızlarda hareket ettiklerini belirtiyor. ‘US 708’ yıldızı gibi nadir görülen gök cisimleri ise bir yörüngeyi takip etmeden, çekim gücünden bağımsız şekilde galaksiler-arası uzaya doğru kendi istikametlerinde seyahat ediyor.

Samanyolu’nun merkezindeki dev karadeliğin bazı yıldızları içine çekerek yok ederken bazı yıldızları da ‘inanılması güç’ hızlarla galaksinin dışına doğru fırlattığı biliniyor. Ancak Stephan Geier ve ekibi, ‘US 708’i büyük bir patlamanın ortaya çıkardığını kaydediyor. Aşağıdaki videoda, söz konusu yıldızın yolculuğuna nasıl başladığına dair bir animasyon yer alıyor:

‘US 708’in bu kadar hızlı bir şekilde fırlatılmasına sebep olan ‘süpernova’, enerjisi biten yıldızının şiddetle patlaması olarak biliniyor. Bir süpernovanın parlaklığı, Güneş’in parlaklığının 100 milyon katına kadar ulaşabiliyor. Başlangıçta yapısı iyonize madde olan plazma şeklindeki bir süpernovanın parlaklığını yitirmesi haftalar ya da aylar sürebiliyor. Bu süre zarfında yaydığı enerjinin, Güneş’in 10 milyar yılda yayacağı enerjiden daha fazla olduğu belirtiliyor.

‘US 708’ yıldızı, uzayın sonsuzluğundaki bilinmeyen istikametine doğru hızla yol almaya devam ediyor.

Savaşa hazır: Uzaydaki ‘kılıç’ bulundu

NASA uzmanları, HH 24 yıldızını Star Wars filmlerindeki ışın kılıcına benzetiyor.

 

Hubble Uzay Teleskobu, Dünya’dan 1350 ışık yılı uzaklıktaki bir bulutsu içinde şekillenen yıldızı gözlemledi. (1 ışıkyılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre). Bilim insanları, vizyondaki Star Wars filmine atıf yaparak yıldızı bir ışın kılıcına benzetiyor.

NASA ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ortaklığında keşiflerini sürdüren 21 yıllık emektar Hubble teleskobu, Samanyolu galaksisindeki Orion b moleküler bulutsusu içinde oluşmakta olan ‘Herbig-Haro (HH) 24’ adlı yıldızı görüntüledi.

Vizyona giren ‘Rogue One: Bir Star Wars Hikayesi’ filmine atıfta bulunan NASA’daki bilim insanları, yıldızı ‘çift bıçaklı bir ışın kılıcına’ benzetiyor. NASA Bilim Görevi direktörlerinden John Grunsfeld, “Bilim kurgu, her zaman mühendislere ve bilim insanlarına ilham kaynağı oldu, Star Wars da buna dahil” yorumunu yaptı.

hubble_lightsaber_image22
HH 24 yıldızı (Fotoğraf: NASA/ESA)

Yıldızlar çok yoğun ve görünür ışımayı geçirmeyen yıldızlararası gaz ve toz bulutlarının ortasında doğuyor. Moleküler bulut, birkaç yoğunlaşmış bölgeye parçalanıyor. Bu yoğunlaşmış parçalar daha sonra yıldızların oluşması için çökmeye devam ediyor. Çöküş sırasında zıt yönlere doğru ‘süper sıcak’ materyal püskürmesi gerçekleşiyor. Hubble’ın gözlemlediği son yıldız da bu yüzden ‘kozmik bir kılıca’ benzetiliyor.

200 ila 400 milyar yıldızı barındıran Samanyolu’nda her yıl Güneş kütlesinin yaklaşık 3 – 10 katı arasında değişen bir gaz kütlesinin yıldıza dönüştüğü sanılıyor.