Buz yağmurlarıyla beslenen karadelik keşfedildi

Dünya’dan 1 milyar ışık yılı uzakta eşi benzeri görülmemiş kozmik fırtına koşulları yaşanıyor.

Şili’deki ALMA Teleskobu’nu kullanan uluslararası gökbilimci ekibi, şimdiye kadar görülmeyen bir kozmik hava olayına şahit oldu. Dünya’dan yaklaşık 1 milyar ışık yılı uzaklıktaki bir galaksinin merkezinde yer alan süper kütleli karadeliğin üzerine donmuş gazlardan oluşan yağmurlar yağdığı tespit edildi.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, söz konusu araştırma, galaksiler arasında bulunan sıcak gazların soğuyup bir araya geldiğini, bir galaksinin merkezine doğru ilerlediğini ve merkezdeki süper kütleli karadeliği beslediğini gösteren doğrudan ilk kanıtları içeriyor. Galaksi çapındaki donmuş gazlardan oluşan buz yağmuru fırtınasının, Güneş’ten 300 milyon kez büyük bir karadeliğe ‘aktığı’ belirlendi.

ABD’deki Yale Üniversitesi’nden Grant Tremblay’ın lideri olduğu ekip, ALMA’yı kullanarak tümüne ‘Abell 2597’ adı verilen ve yaklaşık 50 galaksiden oluşan aşırı parlak bir kümeyi inceledi. Bu galaksilerin arasındaki uzayı kaplayan ve sıcak iyonlaşmış gazdan oluşan yoğun bir atmosfer bulunuyor. Tremblay, “Oldukça sıcak olan bu gaz hızlı bir şekilde soğuyarak, yoğunlaşabilir ve yeryüzü atmosferindeki nemli havaya benzer şekilde ısınarak yağmur bulutlarını meydana getirebilir. Daha sonra yeni oluşan yoğun bulutlar galaksi üzerine yağarak yıldız oluşumuna yakıt sağlar ve süper kütleli karadeliği besler” diyor.

karadelik1
Süper kütleli karadelik ve etrafındaki gaz bulutları illüstrasyonu (ESO)

Astronomlar, merkezdeki en parlak galaksinin çekirdeğinde şu inanılmaz manzarayı keşfetti: Süper kütleli karadeliğe doğru saatte yaklaşık bir milyon kilometre hızla ilerleyen üç büyük soğuk gaz kütlesi. Her bulutun içeriği yaklaşık bir milyon Güneş kütlesi miktarında ve onlarca ışık yılı genişliğindeler. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre).

Gaz bulutlarının merkezi, karadelikten yaklaşık 300 ışık yılı uzaklıkta, gökbilimsel ifadeyle yenilip yutulmanın sınırındalar. ALMA, karadelik etrafında sadece üç tane soğuk gaz bulutu keşfedebilmiş olsa da, gökbilimcilere göre yakın çevrede bulunan binlercesi karadeliğin uzun bir süre yakıtı olmaya devam edecek.

Bilim insanları, önceden süper kütleli karadeliklerin galaksinin dış kısmındaki halede bulunan sıcak iyonlaşmış gazı yuttuklarını düşünüyordu. Yeni ALMA gözlemlerine göre, karadelikler ayrıca oldukça soğuk dev moleküler gaz bulutlarının kaotik yağmurlarıyla da beslenebiliyor. Gökbilimcilerin sonraki adımı, ALMA’yı kullanarak bu “yağmur fırtınalarının” diğer galaksilerdeki kozmik hava durumuna etkisini araştırmak olacak.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Üç güneşli garip bir gezegen keşfedildi

Üç yıldızın etkisine rağmen istikrarlı bir yörüngede dönen gezegende güneş hiç batmıyor.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) araştırmacıları, Dünya’dan 320 ışık yılı uzaklıkta, üç yıldızlı bir sistem içerisindeki geniş yörüngesinde dönen sıradışı bir gezegen bulunduğunu duyurdu. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki Çok Büyük Teleskop (VLT)’den gelen verileri inceleyen ABD’deki Arizona Üniversitesi önderliğindeki gökbilimciler, Erboğa takımyıldızı doğrultusunda HD 131399Ab adı verilen üç güneşli bir gezegen tespit etti. Eğer söz konusu gezegenin üzerinde olsaydık, ya sürekli gün ışığına maruz kalacaktık ya da mevsimlere bağlı olarak her gün insan yaşamından bile uzun sürecek üçlü bir gün doğumu ve batımına şahit olacaktık.

Uzmanlara göre, bu tür bir gezegen üç tane yıldızın arasında kararsız bir yörüngeye sahip olacağından muhtemelen hızla sistemden dışarıya atılmalıydı. Ancak HD 131399Ab bir şekilde kurtulmuş. Bu beklenmedik gözlem, bu tür sistemlerin daha önce düşünüldüğünün aksine daha yaygın olabileceğini gösteriyor.

Jüpiter gibi bir gaz devi olan HD 131399Ab, bilinen herhangi bir dünyaya benzemiyor. Üç yıldızdan en parlağının etrafında dönüyor. Sistemdeki diğer iki yıldızın sürekli değişen ve karmaşık kütleçekimi nedeniyle bu tür bir yörüngenin kararsız olmasını ve gezegenin sistem dışına itilmesini beklersiniz. Ancak garip gezegen tutarlı bir yörüngede ilerlemeyi başarıyor.

Aşağıdaki video klipte dev yıldızın etrafında dönen bu gezegeni ve birbirleri etrafında dönen diğer iki küçük yıldızı görebilirsiniz:

16 milyon yıllık yaşıyla şimdiye kadar keşfedilmiş olan en genç dış – gezegen olan HD 131399Ab, aynı zamanda doğrudan görüntülenen birkaç gezegenden biri. Yüzey sıcaklığı 580 derece civarında. Jüpiter’in dört katı kadar bir kütlesi bulunuyor. Araştırmaya göre gezegenin yörüngesinin yaklaşık yarısı süresince, ki bu 550 Dünya yılı sürüyor, gökyüzünde üç yıldız da görünür durumda. Sönük olan iki tanesi birbirlerine çok daha yakın. Yıl boyunca en parlak yıldıza olan görünür uzaklıkları değişiyor.

Gezegenin bir yılının çoğunda yıldızlar gökyüzünde birbirlerine yakın olarak görünüyor. Bu da gezegene her gün eşsiz bir üçlü gün batımı ve üçlü gün doğumu şeklinde benzer bir gece-yüzü ve gündüz-yüzü yaşatıyor. Gezegen yörüngesi boyunca ilerledikçe yıldızlar her gün birbirlerinden uzaklaşıyor. Ta ki birinin batışı diğerinin doğuşuna karşılık gelinceye kadar. Bu noktada gezegen, bir tam yörüngesinin dörtte biri kadar bir süreyle neredeyse sabit bir gündüz süresine sahip oluyor.

uc_gunesli_gezegen2
Ortadaki HD 131399Ab gezegeni ile etrafındaki üç yıldız (ESO)

HD 131399A adı verilen en parlak yıldızın Güneş’ten yüzde 80 oranında daha büyük kütleye sahip olduğu tahmin ediliyor, ki kendisi de daha küçük kütleli B ve C, yıldızlarının etrafında yaklaşık 300 ab uzaklıkta dolanıyor (bir ab, ya da astronomi birimi, Yeryüzü ile Güneş arasındaki ortalama uzaklığa eşit).

Keşfi gerçekleştiren ekipten Daniel Apai şunları söylüyor: “Eğer gezegen, en büyük kütleli yıldızın biraz daha uzağında olsaydı sistemden atılmış olabilirdi. Bilgisayar simülasyonlarımıza göre bu tür bir yörünge kararlı olabilir, ancak bazı şeyleri çok az bile değiştirmeye kalkarsanız, çok kısa bir sürede kararsızlık ortaya çıkabilir. Gerçekten bu gezegenin akıbeti bir gizem, çok az ve nadir çalışmalar olsa da, çok yıldızlı sistemlerin evrende yaygın olduğuna inanıyoruz.”

Astronomlar, benzer araştırmalar sayesinde henüz keşfedilmemiş çok güneşli uzak gezegenlerde olağanüstü gökyüzü manzaralarının yaşandığına emin olduklarını belirtiyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

İlk kez üç farklı tür yıldız bir arada görüldü

Astronom Giacomo Beccari: “Meslek hayatımdaki ‘Vay canına!’ anlarından birisini yaşadım.”

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) teleskobunu kullanan gökbilimciler, kendilerini oldukça şaşırtan bir keşfe imza attı. İlk kez tek bir nebula (bulutsu) içinde üç farklı yıldız topluluğu tespit edildi.

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki VLT Tarama Teleskobu’nun yeni verilerini kullanan bilim insanları, söz konusu yıldızları yaklaşık 1350 ışık yılı uzaklıkta, Avcı (Orion) Bulutsusu içinde buldu. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre). Bu beklenmedik keşif, yıldız kümelerinin nasıl oluştuklarını anlamak için oldukça değerli bakış açıları sağlıyor. Burada yıldız oluşumlarında bir artış yaşandığı ve her oluşumun da daha önce düşünülenden çok daha hızlı bir şekilde gerçekleştiği görülüyor.

Avcı Bulutsusu, hem düşük hem de yüksek kütleli yıldızlar içeren en yakın ‘yıldız fabrikalarından’ biri. ESO gökbilimcisi Giacomo Beccari liderliğindeki bir ekip, bulutsu içindeki yıldızların parlaklık ve renklerini hassas bir şekilde ölçmek için eşsiz kalitedeki verileri kullandı. Renk ölçümleri sayesinde yıldızların kütleleri ve yaşları belirlenebildi. Astronomları şaşırtan şey, verilerin farklı seviyede üç farklı yaşı ortaya çıkmasıydı.

orion_nebula1
Fotoğraftaki mavi renkler en eski yıldızları, kırmızılar en genç yıldızları, yeşil olanlar ise orta yaşlı yıldızları temsil ediyor. (ESO)

Araştırmaları hakkında konuşan Beccari, “Verilere ilk kez baktığımda bir gökbilimcinin yaşamında bir ya da iki kez gerçekleşebilecek ‘Vay canına!’ anlarından birisini yaşadım. Bu oldukça dikkat çekici. Burada şahit olduğumuz şey, kümedeki yıldızların başlangıçta hep birlikte oluşmadıkları. Teleskobun görüntülerinin inanılmaz kalitesi, hiç şüphesiz Avcı’nın merkezinde üç farklı yıldız topluluğu gördüğümüzü gözler önüne seriyordu. Bunların üç milyon yıldan daha kısa bir sürede birbiri ardına meydana gelmiş üç yıldız nesli olduğunu düşünüyoruz” diyor.

Gökbilimciler bazı yıldızların farklı renklerinin, farklı yaşları göstermesi yerine gizli kalmış yoldaş yıldızlara sahip olma olasılıklarını da dikkatlice inceledi, çünkü bunlar yıldızları olduğundan daha parlak ve kızılımsı gösterebilirler. Ancak bu fikir çiftlerin oldukça farklı özellikler sergilemesini gerektirir ki, bu da daha önce hiç gözlenmemiş. Yıldızlara dair diğer ölçümler, örneğin dönme hızları ve tayfları da farklı yaşlarda olduklarının birer kanıtı olarak görülüyor.

Yeni sonuçlar, bulutsunun içindeki yıldız oluşumunda bir artış olduğunu ve bunun daha önce düşünüldüğünden daha hızlı gerçekleştiğini de güçlü bir şekilde gösteriyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Tozun altından milyonlarca yıldız çıktı

Gizemli komşu galaksimiz Küçük Magellan Bulutu daha önce görülmemiş detaylarıyla fotoğraflandı.

Küçük Magellan Bulutu, Dünya’dan neredeyse 200 bin ışık yılı uzaklıkta ve 7 bin ışık yılı genişlikte olan yıldızlarla dolu gizemli bir galaksi. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre). Güney yarım küreden çıplak gözle görülebilse de yer ve uzay teleskopları örtücü yıldızlar-arası toz bulutları nedeniyle bu bulut içinde olan şeylerin net bir görüntüsünü elde edemiyorlardı. Ta ki bir Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) teleskobu imdada yetişene kadar.

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki Paranal Gözlemevi’nde bulunan VISTA Teleskobu’nun infrared (kızıl ötesi) özellikleri sayesinde gökbilimciler bu komşu galakside bulunan sayısız yıldızı şimdiye kadar görülmemiş netlikte izleyebildi. VISTA, Küçük Magellan Bulutu’nu gizleyen tozu kaldırarak en büyük kızıl ötesi görüntüyü elde etti: Milyonlarca yıldızla dolu olan tek bir kare.

Büyük Magellan Bulutu’nun daha küçük ikizi olan Küçük Magellan Bulutu, aslında bir cüce galaksi. İki bulut da uzaydaki en yakın iki komşu galaksimiz. Kendi aralarında ve Samanyolu Galaksisi ile olan etkileşimleri sebebiyle her ikisinin de şekilleri alışılmışın dışında.

eso1714b1
Daha önce gözlemlenememiş detaylarıyla Küçük Magellan Bulutu yıldızları (ESO)

Küçük Magellan Bulutu tozla dolu ve bu da içindeki yıldızların yaydığı görünür ışığı büyük ölçüde azaltıyor. Yine de elektromanyetik ışınımın tamamı bu toz tarafından eşit miktarda etkilenmiyor. Kızılötesi ışınım görünür ışığa nazaran yıldızlar-arası toz boyunca ilerleyebiliyor. Bu yüzden bir galaksiye kızılötesi ışıkta baktığımızda toz ve gaz bulutları içindeki yeni yıldızların oluşumunu görebiliyoruz.

Görünür ve kızılötesi tarama teleskobu VISTA, geçtiğimiz aylar boyunca iki bulutu da taramaya, yıldız oluşum geçmişini görüntülemeye ve bunların üç boyutlu yapılarını ortaya çıkarmaya odaklandı. Tozun arkasında saklanan milyonlarca yeni yıldızın eşi benzeri görülmemiş görüntüleri elde edildi.

stars1
İçine milyonlarca yıldızın sığdığı Küçük Magellan Bulutu fotoğrafı. Sağ üst köşede ise 47 Tucanae yıldız kümesi yer alıyor. (ESO)

Görselin en detaylı ve orjinal boyutlarına ulaşabilmek için buraya tıklayabilirsiniz: ESO

1.6 gigapiksellik (43 223 x 38 236 piksel) görüntüdeki yeni bilgilerin zenginliği, İtalya’daki Padova Üniversitesi’nden Stefano Rubele liderliğindeki bir uluslararası ekip tarafından analiz edildi. Ekip ileri teknoloji ürünü yıldızsal modelleri kullanarak bazı şaşırtıcı sonuçlara ulaştı.

Küçük Magellan Bulutu’ndaki yıldızların çoğunun daha büyük komşu galaksilerde bulunanlardan çok daha yeni ortaya çıktığı belirlendi. Taramadan elde edilen bu erken tespit, yeni keşifler için sadece bir giriş mahiyetinde. Tarama gözlemleri Magellan bulutlarındaki kör noktaları kapatmak üzere devam ediyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Gökteki yıldızlar buralarda doğuyor

Kartal ve Omega bulutsuları ile Sharpless 2-54 gaz bulutu bir fabrika gibi yıldız üretiyor.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO), Dünya’dan 7 bin ışık yılı uzaklıkta, adeta bir ‘yıldız fabrikası’ olan iki bulutsu ve bir gaz bulutunun birlikte görülebildiği olağanüstü fotoğraf yayınladı. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki VLT Tarama Teleskopu (VST) ile elde edilen üç gigapiksellik dev görüntüde gökyüzünün iki ünlü sakini, sahneyi daha az bilinen komşularıyla paylaşıyor. Sağ tarafta, sönük biçimde ışıldayan gaz bulutu Sharpless 2-54, merkezde ünlü Kartal Bulutsusu ve sol kısımda ise Omega Bulutsusu yer alıyor. Bu kozmik üçlü, yeni yıldızların ortaya çıkarak çevrelerini aydınlattığı çok daha geniş bir gaz ve toz kompleksinin sadece bir kısmını oluşturuyor.

yildiz_fabrika

Görselin büyük ve orjinal halini görebileceğiniz seçeneklere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: ESO / VST

Sharples 2-54 ile Kartal Bulutsusu Yılancı Takımyıldızı, Omega Bulutsusu ise Yay takımyıldızı doğrultusunda yer alıyor. Samanyolu Galaksisi’nin bu bölgesi yıldız oluşum maddeleri içeren dev bulutlara ev sahipliği yapıyor. Yeni doğan yıldızlardan gelen yüksek enerjili ışınım, çevredeki gazın kendisine özel bir ışık yaymasına neden oluyor. Hidrojence zengin olan bölgenin rengi pembemsi tonlarla öne çıkıyor.

Bu etkileyici manzara, VST’de yer alan geniş formatlı OmegaCAM ile alınan ve herbiri 256 megapiksel olan onlarca resmin birleştirilmesiyle oluşturuldu.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Evrenin derinliklerindeki ‘havai fişekler’

İki yıldızın çarpışması ile oluşan muhteşem bir görüntü gözlemlendi.

Yıldızların patlamaları çoğunlukla etkileyici sonları olan süpernovalarla ilişkilendirilir. Ancak bu sefer bilim insanları, parlak gök cisimlerinin yaşam döngüsünün başka bir ucundan yaklaşım sağladı; yıldızların doğumu. Bir grup büyük kütleli yıldızın doğum anını araştıran gökbilimciler, havai fişek patlamasına benzer enkaz diskleriyle karşılaştı. Yakaladıkları bu etkileyici görüntülere göre, ölümlerinde olduğu gibi yıldızların doğum aşamaları da şiddetli patlama benzeri süreçler içeriyor.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, Dünya’dan 1350 ışık yılı uzaklıktaki bu muhteşem görüntü, Şili’nin Atacama Çölü’ndeki ALMA Teleskobu ile elde edildi. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre).

Avcı Takımyıldızı doğrultusunda yer alan, yoğun ve aktif bir yıldız oluşum fabrikası olan Avcı Moleküler Bulutu 1 (OMC-1), ünlü Avcı Bulutsusu ile aynı ortamın bir parçasını oluşturuyor. Yıldızlar Güneş’ten yüzlerce kez daha büyük kütleye sahip ve bu kütle sayesinde çökerek ısınan bir gaz bulutu içerisinde oluşuyorlar. Buradaki en yoğun bölgelerde öncül-yıldızlar oluşmaya başlayarak bölge içerisinde rastgele harekete başlıyor. Zaman geçtikçe, yıldızlardan bazıları kütle çekiminin yoğun olduğu bölgeye doğru sürükleniyor  – ki burada büyük öncül yıldızlar bulunmaktadır – eğer bu çekimin etkisinden kurtulamayarak doğdukları bölgeyi terk edemezlerse, kendilerini şiddetli patlamaların içinde buluyorlar.

eso33
Avcı Moleküler Bulutu (OMC-1) – ALMA

Görselin orjinal ve büyük haline buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: ESO

ESO’nun açıklamasına göre, yaklaşık 100 bin yıl önce, OMC-1’in derinliklerinde birçok öncül-yıldız oluşmaya başladı. Kütleçekimi sürekli artan hızlarda bunları bir araya toplayarak 500 yıl kadar önce iki yıldızın çarpışmasına neden oldu. Yıldızlar-arası uzaya saniyede 150 kilometreye kadar çıkan hızlarda gaz ve toz akışları atılmaya başladı. Bu şiddetli etkileşim Güneş’in 10 milyon yılda yaydığı miktarda enerji salınımı ortaya çıkardı.

500 yıl sonra, ABD’deki Colorado Üniversitesi’nden John Bally önderliğindeki gökbilimci ekibi ALMA’yı kullanarak bu bulutun derinliklerine daldı. Bölgedeki büyük kütleli yıldız kümesinin çalkantılı doğum sürecinden kalan enkazın tüm yönlere dağılan dev havai fişek akıntılarına benzediğini gördüler.

alma1
Şili’deki ALMA Teleskobu

Bu tür patlamaların görece kısa süreli olması bekleniyor, ALMA ile görüntülenen kalıntıların sadece yüzlerce yıl sürdüğü görüldü. Ancak kısa süreli olmalarına rağmen bu tür öncül-yıldız patlamaları daha yaygın olabilir. Doğdukları ana bulutu yok eden bu olaylar, aynı zamanda bu dev molekül bulutlarındaki yıldız oluşum düzenini de yeniden düzenleyebilir.

OMC-1 içindeki enkazın patlamalı doğasına dair ipuçları ilk kez Hawaii’deki bir teleskop ile 2009 yılında ortaya çıkarılmıştı. Bally ve ekibi, ‘havai fişekleri’ ALMA’nın yanı sıra Şili’deki Gemini Güney Teleskobu ile de gözlemledi ve bir uçtan bir uca neredeyse 1 ışık yılı uzunluğundaki parlak kolları ortaya çıkardı.

ALMA Teleskobu, ‘havai fişek’ kolları içindeki karbonmonoksit gazının yüksek hızlardaki hareketini ve dağılımını ayrıntılı bir şekilde tespit ederek bölgenin yüksek çözünürlüklü görüntülerini sağladı. Gökbilimciler bu sayede patlamanın altındaki gücü araştırarak bu tür olayların galaksiler içerisindeki yıldız oluşumuna etkilerini anlamaya çalışacak.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Evrenin ‘serseri kurşun’ yıldızı

Hiçbir yörüngeyi takip etmeyen ‘US 708’ yıldızı, saatte 4 milyon kilometre hızla seyahat ediyor.

Astronomlar uzayda hiçbir yörüngeyi takip etmeyen, başıboş ve en hızlı şekilde ilerleyen bir yıldız tespit etti. ‘US 708’ adlı bu dev gök cismi, Samanyolu Galaksisi’nin dışına doğru saniyede 1200 kilometre, yani saatte yaklaşık 4 milyon 345 bin kilometre hızla yolculuk ediyor.

Bilim dergisi Science’ta yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, galaktik hız rekorlarını alt üst eden ‘US 708’ helyum yıldızı, çok büyük bir termo-nükleer süpernova (yıldız patlaması) ile uzaya fırlatıldı. Patlamanın büyüklüğüne sebep olan ise birbirine sıkıca bağlı iki yıldızdan birisinin yok olmasıydı.

Patlamadan sağ kalıp büyük bir hızla ilerleyen ‘US 708’ yıldızı, Hawaii’deki W. M. Keck Gözlemevi ve Pan-STARRS1 teleskoplarından elde edilen veriler ile keşfedildi. Araştırmayı Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Almanya’daki merkezinden gökbilimci Stephan Geier ve ekibi gerçekleştirdi.

YÖRÜNGEDEN BAĞIMSIZ TEK BAŞINA İLERLİYOR

Bilim insanları, bizim Güneşimiz gibi yıldızların Samanyolu Galaksisi’ne bağlı olduklarını, bir yörüngeyi takip ettiklerini ve orta hızlarda hareket ettiklerini belirtiyor. ‘US 708’ yıldızı gibi nadir görülen gök cisimleri ise bir yörüngeyi takip etmeden, çekim gücünden bağımsız şekilde galaksiler-arası uzaya doğru kendi istikametlerinde seyahat ediyor.

Samanyolu’nun merkezindeki dev karadeliğin bazı yıldızları içine çekerek yok ederken bazı yıldızları da ‘inanılması güç’ hızlarla galaksinin dışına doğru fırlattığı biliniyor. Ancak Stephan Geier ve ekibi, ‘US 708’i büyük bir patlamanın ortaya çıkardığını kaydediyor. Aşağıdaki videoda, söz konusu yıldızın yolculuğuna nasıl başladığına dair bir animasyon yer alıyor:

‘US 708’in bu kadar hızlı bir şekilde fırlatılmasına sebep olan ‘süpernova’, enerjisi biten yıldızının şiddetle patlaması olarak biliniyor. Bir süpernovanın parlaklığı, Güneş’in parlaklığının 100 milyon katına kadar ulaşabiliyor. Başlangıçta yapısı iyonize madde olan plazma şeklindeki bir süpernovanın parlaklığını yitirmesi haftalar ya da aylar sürebiliyor. Bu süre zarfında yaydığı enerjinin, Güneş’in 10 milyar yılda yayacağı enerjiden daha fazla olduğu belirtiliyor.

‘US 708’ yıldızı, uzayın sonsuzluğundaki bilinmeyen istikametine doğru hızla yol almaya devam ediyor.