Samanyolu’nun merkezinden büyüleyici görüntüler (Video)

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Şili’deki Çok Büyük Teleskopu (VLT), yuvamız Samanyolu Galaksisi’nin merkezi bölgesini hayret verici bir çözünürlükte gözlemleyerek gökadamızdaki yıldız oluşumlarının hikayesi hakkında yeni ayrıntılara ulaştı.

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, yeni gözlemler sayesinde gökbilimciler Samanyolu’nun gelişme sürecinde etkileyici bir olaya dair kanıtlar elde etti: Yüz binlerce süpernova patlamasıyla sonuçlanan aşırı yoğun bir yıldız oluşum evresi.

İspanya’daki Andalusia Astrofizik Enstitüsü’nden araştırmacıların en yeni çalışmasına göre, galaksi merkezinin büyük bir kısmına dair benzeri olmayan tarama gözlemleri, Samanyolu’nun bu bölgesindeki yıldız oluşumuna dair ayrıntılı bakış açıları sağladı. Şu ana kadar kabul edilenlerin aksine, yıldız oluşumu sürekli devam etmiyordu.

Bilim insanları, Samanyolu’nun merkezi bölgesinde bulunan yıldızların yaklaşık yüzde 80’inin, galaksimizin en erken dönemlerinde, 8 – 13.5 milyar yıl önce oluştuğunu belirledi. Yıldız oluşumundaki bu ilk dönemi takiben, yaklaşık 6 milyar yıl boyunca çok az sayıda yıldız oluşumu gerçekleşti. 100 milyon yıldan az süren bu sürecin sonu, yaklaşık bir milyar yıl önce, bu merkezi bölgede toplam kütlesi muhtemelen birkaç on milyon Güneş kadar olan yıldızların yoğun olarak oluşmasıyla son buldu.

Çalışmaya Almanya’daki Max Planck Gökbilim Enstitüsü’nden katılan Nogueras-Lara, “Bu yoğun oluşum sırasında, araştırılan bölgedeki koşullar ‘yıldız-patlaması’ gökadalarındakilere benziyor olmalı, yani yılda 100  güneş kütlesinden daha büyük bir yıldız oluşum oranına. Şu anda tüm Samanyolu’ndaki yıldız oluşumu oranı yılda bir ya da iki güneş kütlesi kadar. Yüz binlerce süpernova patlamasıyla sonuçlanan bu yoğun oluşum etkinliği, muhtemelen Samanyolu’nun tüm tarihindeki en yüksek enerjili olaylardan biri olmuştur” diyor.

Yoğun yıldız oluşumu etkinliği sırasında, çok sayıda büyük kütleli yıldız meydana geliyor ve bunların yaşam süreleri düşük-kütleli yıldızlara göre daha kısa sürdüğünden, yaşamlarının sonuna daha kısa sürede ulaşıyorlar. Ölümleri de şiddetli süpernova patlamaları şeklinde gerçekleşiyor.

Aşağıdaki video klipte Samanyolu’nun merkezinin ‘görünebilen’ ve ‘kızılötesi’ görüntüleri yer alıyor.

Galaksinin merkezi bölgesinin gözlendiği bu araştırma, ESO’nun Şili’deki Atacama Çölü’nde bulunan VLT üzerindeki HAWK-I aygıtı ile mümkün oldu. Kızılötesine-duyarlı bu kamera toz boyunca gözlem yaparak Samanyolu’nun merkezi bölgesini ayrıntılı bir şekilde inceledi.

Yukarıdaki üç video klip, GALACTICNUCLEUS taramasıyla yayımlanan ilk görüntülerden oluşuyor. Galaksimizin merkezi bölgesine ait net görüntüler almayı hedefleyen bu program, ESO’nun VLT’si üzerindeki HAWK-I aygıtının geniş görüş alanı ve yüksek açısal çözünürlüğüne bağlı olarak hazırlandı. Üç milyondan fazla yıldızı araştıran bu taramanın gerçekleştirildiği bölge, galaksi merkezinden dışarıya doğru 60 bin ışık-yılı (bir ışık-yılı yaklaşık 10 trilyon kilometre) karelik bir genişliğe ulaşıyor.

‘Demir’ bulutlarıyla kaplı tuhaf bir gezegen keşfedildi

Şili’deki Çok Büyük Teleskop (VLT) ile gözlem yapan gökbilimciler, Dünya’dan yaklaşık 129 ışık yılı uzaklıktaki yabancı bir gezegenin, şiddetli fırtınalar içinde ilerleyen demir ve silikat bulutlarından oluşmuş karmaşık bir atmosferi olduğunu ortaya çıkardı.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, Pegasus (Kanatlı At) Takımyıldızı doğrultusundaki HR 8799 yıldızı etrafında dönen ‘HR 8799 e’ adlı bu ürkütücü diyar, Jüpiter’den 5 ila 10 kat büyük olan bir gaz devi. Yani içine en az 7 bin tane Dünya sığabiliyor.

HR 8977 e, Güneşimizin etrafında dolanan bütün gezegenlerden daha fazla kütleli, ancak çok daha genç. Sadece 30 milyon yıllık yaşı ile adeta bir bebek öte-gezegen. Yaşam için pek de müsait değil. Oluşumundan geride kalan enerji ile güçlü sera etkisi HR 8799 e’yi neredeyse 1000 dereceye kadar ısıtıyor.

Gezegenin atmosferine dair ayrıntılar, Çok Büyük Teleskop Girişimölçeri (VLTI) üzerindeki son teknoloji ürünü Gravity aygıtı optik girişim ölçümü yöntemi ile elde edildi. Şimdiye kadar ilk kez bir öte-gezegenin ayrıntılı gözlemleri için optik girişimölçümü yöntemi kullanılıyor. Bu yeni teknik, benzeri görülmemiş bir niteliğe sahip ayrıntılı bir ışık tayfı elde edilmesini sağlıyor. Ekibin ölçümleri sayesinde HR 8799 e’nin atmosfer bileşenleri de ortaya çıkarılmış oldu.

Paris Gözlemevi ve Max Planck Yer-ötesi Fiziği Enstitüsü’nden araştırma ekibi lideri Sylvestre Lacour, “Analizlerimizin sonuçlarına göre HR 8799 e metandan çok daha fazla karbonmonoksit içeren bir atmosfere sahip —bu da denge kimyası ile beklenen bir şey değil. Bu şaşırtıcı sonucu en iyi şu şekilde açıklayabiliriz; atmosfer içinde karbonmonoksitin hidrojenle etkileşerek metan oluşturmasını engelleyen dikey rüzgarların varlığı” diyor.

Ekip ayrıca atmosferin demir ve silikat bulutları da içerdiğini buldu. Karbonmonoksit fazlalılığı ile birleştiğinde, HR 8799 e’nin atmosferinde dev ve şiddetli bir fırtınanın hakim olduğu sonucuna varılıyor. Bu olağanüstü fırtına, Dünya’dan çok daha büyük bir alanda hüküm sürüyor.

“Gözlemlerimize göre gezegen, karanlık bulutların fırtınalı parçaları içinde girdap şeklinde dolanan ılık ışık ışınları sonucu, içeriden aydınlatılan devasa bir gaz topu niteliğinde” şeklinde ayrıntılandırıyor Lacour: “Silikat ve demir parçacıklarından oluşan bulutların konvektif hareketleri parçalanıp tekrar iç kısımlara yağmur şeklinde dönmelerini sağlıyor. Bu, doğmakta olan dev bir öte-gezegenin hareketli atmosferine dair bir resim çiziyor ve burada karmaşık fiziksel ve kimyasal süreçler iş başında.”

Çalışmada kullanılan Gravity aygıtı sayesinde, bugün bilinen çoğu öte-gezegenin atmosfer özelliklerinin belirlenmesi adına eşsiz fırsatlar da ortaya çıkmış oldu. Bu da önümüzdeki yıllarda ilginç uzak gezegenlerin tuhaf ve sıradışı atmosferlerine dair yeni haberler okuyacağız demek. Araştırma sonuçları Astronomy and Astrophysics dergisinde yayınlandı.

Uzayın derinliklerinde gizemli görüntü (Video)

R Aquarii yıldız sistemi, en net ve detaylı haliyle gözlemlendi.

Bu çarpıcı manzara, Dünya’dan yaklaşık 650 ışık yılı uzaklıkta yer alan ‘R Aquarii’ adlı ortak-yaşar haldeki ikili yıldız sistemine ait. Yıldızlardan biri, ölümcül yoldaşı tarafından yavaş yavaş yutuluyor.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki Çok Büyük Teleskop (VLT) üzerindeki SPHERE aygıtı, söz konusu sistemi oluşturan çarpıcı yıldızsal ikilinin yakın ayrıntılarını gözler önüne serdi. Çoğu çift yıldız, kütleçekim etkisiyle birbirine bağlı olsa da R Aquarii yıldızlarında bu ilişki sakinlikten oldukça uzak. Küçük boyutlarına rağmen, iki yıldızdan küçük olanı, ölmekte olan kırmızı dev komşusundan sürekli olarak madde çalıyor.

ikiliyildiz
R Aquarii ikili yıldız sistemi / ESO

Görselin büyük ve orjinal haline buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: ESO

Yıllarca süren gözlemler bu görüntünün merkezinde görülen R Aquarii çift yıldızının arkasındaki ilginç hikayeyi de ortaya çıkardı. İki yıldızdan büyük olan kırmızı dev yıldız, Mira değişkeni olarak bilinen bir yıldız türü. Bu tür yıldızlar yaşamlarının sonunda şişmeye başlayarak Güneş’ten 1000 kat daha parlak hale gelirler çünkü dış zarfları genişler ve yıldızlar-arası boşluğa atılır.

Aşağıdaki video klipte, etrafında döndüğü yıldızı yutan beyaz cüce yıldıza dair bir animasyon yer alıyor:

Büyükçe yıldızın ölüm sancıları oldukça dramatik. Kırmızı cüce yıldızdan daha küçük, yoğun ve çok daha sıcak olan beyaz cüce, büyük yoldaşının dış katmanlarındaki maddeyi kendine doğru çekiyor. Ölmekte olan yıldızdan ayrılan maddenin oluşturduğu madde ve gaz salınımı, R Aquarii’den dışa doğru püsküren jetler şeklinde görülebiliyor.

Zaman zaman, beyaz cücenin üzerinde yeterince madde toplandığında, bir termo-nükleer nova patlaması meydana geliyor. Bu sayede çok miktarda madde uzaya atılıyor. Geçmişteki nova olaylarının kalıntıları bu görüntüde R Aquarii’den atılan ince gaz bulutları şeklinde görülebiliyor.

R Aquarii, bize en yakın ortak-yaşar çift yıldız sistemlerinden biri. ESO bünyesindeki bilim insanları, gelişmiş SPHERE aygıtı ile öte-gezegenlerin, ikili yıldızların ve diğer uzay yapılarının gizemlerini çözmeye devam edecek.

Işıl ışıl bir yıldız ‘doğumevi’ görüntülendi

Dünya’dan 5 bin 500 ışık yılı uzaklıktaki ‘Sh 2-29’ bölgesinde yeni yıldızlar meydana geliyor.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Şili’deki VLT Tarama Teleskobu, ‘Sharpless 29’ adı verilen ve adeta bir yıldız üretim fabrikası olan bölgenin en net ve detaylı görüntüsünü aldı.

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Sh 2-29 olarak da bilinen Sharpless 29, daha büyük komşusu Deniz Kulağı Bulutsusu yakınlarında, Yay takımyıldızı doğrultusunda yaklaşık 5 bin 500 ışık yılı uzaklıkta bulunuyor. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

ESO’nun elde ettiği yüksek çözünürlüklü fotoğraf (aşağıda), merkezde görülen bulutsu NGC 6559 gibi oldukça aktif bir yıldız oluşum bölgesini de içeren çok sayıda gökbilimsel harikaya ev sahipliği yapıyor. Bulutsu içerisindeki sıcak genç yıldızlardan çıkan ışığı yansıtan, soğuran ve yeniden-saçan kozmik toz ve gaz bulutları görülebiliyor.

Buradaki sıcak, genç yıldızların yaşı iki milyon yıldan az ve çevrelerine yüksek enerjili ışınım yaymakla meşguller. Bu enerji çevredeki toz ve gazı ısıtırken, yıldızlardan çıkan rüzgârlar doğdukları bölgeyi dramatik bir biçimde şekillendiriyor. Aslında bulutsu içerisinde bir boşluğa neden olan enerjik bir çift yıldız sistemi de bulunuyor. Bu boşluk genişleyerek yıldızlar-arası maddeyi bir araya topluyor ve kızılımsı bir yay-şeklinde sınır oluşturmalarını sağlıyor.

kume2
Sharpless 29 (ESO/VLT)

Görselin orjinal, net ve detaylı boyutlarına buradan ulaşabilirsiniz: ESO

Sıcak genç yıldızların yoğun mor-ötesi ışığına maruz kalan yıldızlar-arası gaz ve toz, bu enerji sayesinde parlak bir görünüm alıyor. Görüntülerde yayılmış olarak görülen kırmızımsı ışıltı, hidrojen gazı salınımından kaynaklanıyor. Işıltılı mavi renkler ise küçük toz parçacıklarının yansıtma ve saçma özellikleri nedeniyle ortaya çıkıyor. Toz blokları bize doğru gelmekte olan ışığı engelleyerek arkasındaki yıldızları görmemizi engelliyor ve daha ince toz parçaları bulutlar içinde karanlık şerit benzeri yapıları oluşturuyor.

Sharpless 29’daki zengin ve farklı ortam, gökbilimcilere üzerinde çalışmak üzere açık büfe gibi fiziksel özellikler sunuyor. Yıldız oluşumunun tetiklenmesi, genç yıldızların toz ve gaz üzerindeki etkisi ve manyetik alanların çalkantıları gökyüzünün bu tek bölgesinde tümüyle incelenebiliyor. Ancak genç ve büyük kütleli yıldızlar hızlı yaşayıp genç ölüyor. Sonunda yaşamlarını supernova şeklindeki bir patlamayla sonlandırarak geride gaz ve toz bakımından zengin bir kalıntı bırakıyorlar. On milyonlarca yıl içinde bu kalıntılar uzaklaşacak ve geride sadece bir açık yıldız kümesi kalacak.

Sharpless 29 bölgesi, VLT Tarama Teleskobu üzerindeki OmegaCAM ile gözlemlendi. OmegaCAM’in ürettiği görüntülerin gökyüzünde kapladığı alan, NASA/ESA Hubble Uzay Teleskobu’nun gördüğü alandan 300 kat daha büyük. Ayrıca mor-ötesinden kırmızı-ötesine kadar geniş bir alanda gözlem yapabiliyor.

Derin uzaydaki gizemli yapı: NGC 7009

Işığının bize ulaşması 5 bin yıl süren bu nebulanın kalbinde ömrünü tüketen bir yıldız var.

Şili’deki VLT (Çok Büyük Teleskop), Dünya’dan yaklaşık 5 bin ışık yılı uzaklıkta, olağanüstü güzelliği ile mavi – pembe parlayan gezegenimsi bulutsu NGC 7009’u, diğer adıyla Satürn Bulutsusu’nu görüntüledi. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, bir dizi garip – şekilli küreye benzeyen gaz ve toz bulutsusu, Kova Takımyıldızı doğrultusunda yer alıyor. Halkaya benzeyen uzantıları sebebiyle adını Satürn gezegeninden alıyor.

Aslında isminde yer almasına rağmen bu tür bulutsuların gezegenlerle bir bağlantıları yok. Satürn Bulutsusu daha önce düşük kütleli bir yıldızdı, yaşamının sonunda genişleyerek bir kırmızı deve dönüştü ve dış tabakalarını uzaya atmaya başladı. Güçlü yıldız rüzgarları ile dışarıya yayılan bu madde, geride kalan sıcak yıldız çekirdeğinden çıkan mor-ötesi ışınımla enerji kazandı. Yıldızın çevresinde toz ve parlak renklere sahip sıcak gazdan oluşan bir gaz bulutu meydana getirdi. Bulutsunun merkezinde, görünür halde olan ve beyaz cüce olma yolunda ilerleyen bir yıldız yer alıyor.

MUSE image of the Saturn Nebula
NGC 7009 (Satürn Bulutsusu – ESO)

Gözlemi yapan ekip şaşırtıcı bir şekilde gaz ve toz bulutu içinde henüz tam olarak anlaşılamayan dalga benzeri bir özellik buldu. Toz, bulutsu içinde her yere dağılmış haldeyken, iç halkanın sınırında miktar olarak kayda değer bir düşüş gösteriyor. Bu da tozun yok edildiği anlamına geliyor. Bu yıkım için birçok potansiyel mekanizma mevcut. İç kabuk, özünde genişleyen bir şok dalgası, bu nedenle toz taneciklerine çarparak onları imha etmiş olabilir ya da fazladan bir ısıtma etkisi üreterek tozu buharlaştırabilir.

Gezegenimsi bulutsular genellikle kısa ömürlüdür. Satürn Bulutsusu da genişleyerek soğuyup bizim için görünmez hale gelene kadar yaklaşık birkaç on bin yıl daha yaşayacak. Sonrasında merkezdeki yıldız sıcak bir beyaz cüce olarak sönükleşecek.

Gezegenimsi bulutsuları gözlemleyip gaz ve yoz yapılarını haritalamak, bunların düşük kütleli yıldızların yaşam ve ölümlerindeki rollerinin anlaşılmasına ve aynı zamanda gökbilimcilerin gezegenimsi bulutsuların ilginç ve karmaşık şekillerini nasıl aldıklarını anlamalarına yardımcı olacak.

Güneş dışında bir yıldızın en net görüntüsü çekildi

Akrep Takımyıldızı’nda yer alan ihtişamlı Antares yıldızının yüzeyi böyle görüntülendi.

Gökbilimciler, Şili’deki Çok Büyük Teleskop (VLT)’yi kullanarak Dünya’ya 550 ışık yılı mesafedeki Antares yıldızının yüzeyini ve atmosferini gözlemledi. İlk kez Güneş dışında uzak bir yıldızın en net ve detaylı görüntüsü elde edilmiş oldu. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki Kuzey Katolik Üniversitesi’nden Keiichi Ohnaka liderliğindeki bilim insanları, kırmızı süper dev Antares’i inceledi. Güneş dışındaki bir yıldızın atmosferinde bulunan maddenin hızı ilk kez ölçüldü ve Antares’in genişleyen dev atmosferindeki beklenmedik çalkantılar gözler önüne serildi.

Araştırmanın başındaki isim Keiichi Ohnaka, “Antares gibi yıldızların yaşamlarının son aşamasında hızlı bir şekilde nasıl kütle kaybettikleri yarım yüzyıldan fazla bir süredir çözülememiş bir problem. VLT, Antares’in genişlemiş atmosferindeki gazların hareketini doğrudan ölçebilecek tek tesis. Gözlemlerimiz, problemin çözümünde kritik bir adım. Bir sonraki aşama ise bu çalkantı hareketine neden olan şeyi tespit etmek olacak” açıklamasını yaptı.

VLTI reconstructed view of the surface of Antares
En yeni ve ayrıntılı Antares görüntüsü (ESO)

Ohnaka ve ekibi, elde ettikleri yeni sonuçları kullanarak ilk kez Güneş haricindeki bir yıldızın atmosferinin iki boyutlu hız haritasını oluşturdu. Tüm Antares yüzeyi boyunca atmosferdeki gazın göreli hızlarına dair bir harita elde edildi. Yıldızın çok uzağında, çalkantılı ve düşük yoğunluklu gaz da tespit edildi. Bu oluşumun sebebi ise bir gizem.

“Gelecekte bu gözlem tekniği farklı türden yıldızların yüzey ve atmosferlerini ayrıntılı bir şekilde incelemek için uygulanabilir. Bu şimdiye kadar sadece Güneş’le sınırlı kalmıştı” diyor Ohnaka: “Çalışmamız yıldız astrofiziğine yeni bir boyut katarak yıldızları gözlemek için tamamen yeni bir pencere açtı.”

ANTARES HAKKINDA

Antares, gökbilimciler için tipik bir kırmızı süper dev. Ölmekte olan bu dev yıldızlar Güneş’in 9 ila 40 katı bir kütle ile oluşur. Bir yıldız kırmızı süper dev haline geldiğinde atmosferi dışarıya doğru genişleyerek daha büyük ve parlak olur, ancak yoğunluğu düşer. Antares şu anda Güneş’in 12 katı bir kütleye ve 700 katı büyük bir çapa sahip. Yaşamına Güneş’in 15 katı kadar bir kütle ile başladığı düşünülüyor ve ömrü boyunca 3 Güneş kütlesinde maddeyi yakıt olarak kullandığı hesaplanıyor.

Aşağıda son Antares araştırmasıyla elde edilen veriler ışığında hazırlanan 3 boyutlu animasyon yer alıyor:


 

(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Uzayın derinliklerindeki ‘denizanaları’

Şili’deki bir teleskop, çok ender görülen gaz dokunaçlı denizanası galaksilerini görüntüledi.

Gökbilimciler, evrende çözülmeyi bekleyen en büyük gizemlerden birisinin nadir görülen ‘denizanası’ galaksileri olduğunu söylüyor. Bu yıldız kümelerine takma ismini veren denizanası şeklindeki mekanizmanın dev gaz ‘dokunaçları’ bulunuyor. Şimdiye kadar sadece 400 denizanası galaksisi keşfedildi.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki VLT (Çok Büyük Teleskop) ile yapılan denizanası galaksileri gözlemleri, merkezlerindeki süper kütleli karadeliklere enerji sağlayan daha önce bilinmeyen bir olguyu gözler önüne serdi. Gaz dokunaçlar, karadelikleri besliyor ve bu sayede galaksi parlak bir görünüme sahip oluyor.

İtalyan gökbilimcilerin lideri olduğu bir ekip, denizanası galaksi disklerinden onbinlerce ışık yılı öteye uzanan dikkat çekici uzun ‘dokunaçlara’ odaklandı. Bu yapılar, ‘çarpma basıncıyla soyulma’ adı verilen bir mekanizma sayesinde üretiliyor. Ortak kütleçekimsel etkileri, galaksileri yüksek hızlarda başka galaksi kümelerinin içine doğru çekiyor. Bu sırada güçlü esen bir rüzgar gibi davranan, sıcak ve yoğun gazla karşılaşan galaksiler, uzun gaz kuyrukları meydana getirerek buralarda yeni yıldız oluşumunu tetikleyebiliyor.

Example of a jellyfish galaxy
Gazdan oluşan dokunaçlarıyla JW100 kod isimli bir denizanası galaksisi (ESO)

Araştırmada incelenen 7 denizanası galaksisinden 6’sının merkezinde, çevresindeki gazla beslenen birer süper kütleli karadelik keşfedildi. Bu oran beklenmedik derecede yüksek. Genelde bu oran galaksilerde onda birden daha az.

Çalışmayı yürüten İtalyan ekip lideri Bianca Poggianti, “Çarpma basıncı soyulması ile aktif karadelikler arasındaki böyle güçlü bir bağlantı olduğu tahmin edilmiyordu ve şimdiye kadar hiç rapor edilmemişti. Görünüşe göre merkezdeki karadelik atılmak yerine galaksi merkezine ulaşan gazın bir kısmıyla besleniyor” diyor.

Example of a jellyfish galaxy
JW206 kod isimli bir başka denizanası galaksisi (ESO)

Galaksilerin merkezinde bulunan süper kütleli karadeliklerin neden küçük bir kısmının aktif birer canavar oldukları uzun süredir tartışılan bir konu. Süper kütleli karadelikler neredeyse tüm galaksilerde bulundukları halde neden bir kısmı madde tüketerek parlıyor? Elde edilen sonuçlar, karadeliklerin beslenme alışkanlıkları ile ilgili daha önce bilinmeyen bir ‘gaz dokunaçları’ mekanizmasını gözler önüne seriyor.

Poggianti’ye göre, araştırma sayesinde galaksilerin genişleyen bir evrende nasıl oluştukları ve değiştiklerine dair uzun süredir devam eden bir bulmaca anlaşılmış olacak. Denizanası galaksileri, çarpıcı değişimler geçiren galaksilerin değişimlerinin anlaşılması için anahtar durumundalar.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

 

İlk kez üç farklı tür yıldız bir arada görüldü

Astronom Giacomo Beccari: “Meslek hayatımdaki ‘Vay canına!’ anlarından birisini yaşadım.”

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) teleskobunu kullanan gökbilimciler, kendilerini oldukça şaşırtan bir keşfe imza attı. İlk kez tek bir nebula (bulutsu) içinde üç farklı yıldız topluluğu tespit edildi.

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki VLT Tarama Teleskobu’nun yeni verilerini kullanan bilim insanları, söz konusu yıldızları yaklaşık 1350 ışık yılı uzaklıkta, Avcı (Orion) Bulutsusu içinde buldu. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre). Bu beklenmedik keşif, yıldız kümelerinin nasıl oluştuklarını anlamak için oldukça değerli bakış açıları sağlıyor. Burada yıldız oluşumlarında bir artış yaşandığı ve her oluşumun da daha önce düşünülenden çok daha hızlı bir şekilde gerçekleştiği görülüyor.

Avcı Bulutsusu, hem düşük hem de yüksek kütleli yıldızlar içeren en yakın ‘yıldız fabrikalarından’ biri. ESO gökbilimcisi Giacomo Beccari liderliğindeki bir ekip, bulutsu içindeki yıldızların parlaklık ve renklerini hassas bir şekilde ölçmek için eşsiz kalitedeki verileri kullandı. Renk ölçümleri sayesinde yıldızların kütleleri ve yaşları belirlenebildi. Astronomları şaşırtan şey, verilerin farklı seviyede üç farklı yaşı ortaya çıkmasıydı.

orion_nebula1
Fotoğraftaki mavi renkler en eski yıldızları, kırmızılar en genç yıldızları, yeşil olanlar ise orta yaşlı yıldızları temsil ediyor. (ESO)

Araştırmaları hakkında konuşan Beccari, “Verilere ilk kez baktığımda bir gökbilimcinin yaşamında bir ya da iki kez gerçekleşebilecek ‘Vay canına!’ anlarından birisini yaşadım. Bu oldukça dikkat çekici. Burada şahit olduğumuz şey, kümedeki yıldızların başlangıçta hep birlikte oluşmadıkları. Teleskobun görüntülerinin inanılmaz kalitesi, hiç şüphesiz Avcı’nın merkezinde üç farklı yıldız topluluğu gördüğümüzü gözler önüne seriyordu. Bunların üç milyon yıldan daha kısa bir sürede birbiri ardına meydana gelmiş üç yıldız nesli olduğunu düşünüyoruz” diyor.

Gökbilimciler bazı yıldızların farklı renklerinin, farklı yaşları göstermesi yerine gizli kalmış yoldaş yıldızlara sahip olma olasılıklarını da dikkatlice inceledi, çünkü bunlar yıldızları olduğundan daha parlak ve kızılımsı gösterebilirler. Ancak bu fikir çiftlerin oldukça farklı özellikler sergilemesini gerektirir ki, bu da daha önce hiç gözlenmemiş. Yıldızlara dair diğer ölçümler, örneğin dönme hızları ve tayfları da farklı yaşlarda olduklarının birer kanıtı olarak görülüyor.

Yeni sonuçlar, bulutsunun içindeki yıldız oluşumunda bir artış olduğunu ve bunun daha önce düşünüldüğünden daha hızlı gerçekleştiğini de güçlü bir şekilde gösteriyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Dev galaksi ‘Messier 77’ göz kamaştırdı (Video)

Şili’deki bir teleskop bu ihtişamlı galaksinin en net ve detaylı görüntüsünü elde etti.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Şili’deki Çok Büyük Teleskobu (VLT), çubuklu sarmal galaksi (yıldız kümesi) Messier 77’nin tam karşıdan muhteşem bir görüntüsünü yakaladı.

ESO’dan yapılan basın açıklamasına göre, bu renkli sarmal galaksi sakin gibi görünse de aslında çok daha çalkantılı koşulları barındırıyor. NGC 1068 olarak da bilinen Messier 77, evrenin en aktif, göz alıcı ve enerjik diyarları arasında yer alıyor. Çekirdeği neredeyse tüm galaksiyi bastıracak kadar parlak. Aktif galaksiler evrendeki en parlak nesneler arasındadır. Hepsinde olmasa bile çoğunlukla, gama-ışınları ve X-ışınlarından mikrodalga ve radyo dalgalarına kadar olan bölgede ışık yayıyorlar.

Bu etkileyici parlaklığın nedeni merkezi bölgedeki mekanizmadan dışarıya dağılan yoğun ışınım, yani süper kütleli bir karadeliği çevreleyen yığışma diski. Karadeliğin üzerine düşen madde sıkışarak inanılmaz sıcaklıklara kadar ısıtılıyor ve sonuçta yoğun miktarda ışık salınımına neden oluyor. Bu yığışma diski ‘torus’ adı verilen kalın bir çörek şeklindeki gaz ve toz diski tarafından örtülüyor.

Messier 77’nin bu görüntüsü mavi, kırmızı, mor ve pembe (hidrojen-alfa) renklerle temsil edilen 4 farklı dalgaboyu bandında alındı. Her bir dalgaboyu farklı bir özelliği ortaya çıkarıyor. Örneğin pembemsi hidrojen-alfa, sarmal kollarda oluşmakta olan sıcak ve genç yıldızları temsil ediyor. Kırmızıda Messier 77’yi çevreleyen ince, iplik benzeri gaz yapısı ortaya çıkıyor.

47 milyon ışık yılı uzaklığında, Balina Takımyıldızı doğrultusunda bulunan Messier 77, Messier kataloğunda bulunan en uzak galaksilerden biri. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre). İçinde 300 milyardan fazla yıldızın bulunduğu belirtiliyor. 100 bin ışık yılı genişliğindeki bu dev yıldız kümesi, muazzam büyüklüğü ve ihtişamı ile uzayın derinliklerinde parlıyor ve bizlere aslında evrende ne kadar küçük olduğumuzu hatırlatıyor.

Dazzling galaxy Messier 77
Messier 77 galaksisi (ESO/VLT)

Görselin büyüklüğüne ve orjinal boyutlarına dair seçenekleri görmek için buraya tıklayabilirsiniz: ESO


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Gökteki yıldızlar buralarda doğuyor

Kartal ve Omega bulutsuları ile Sharpless 2-54 gaz bulutu bir fabrika gibi yıldız üretiyor.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO), Dünya’dan 7 bin ışık yılı uzaklıkta, adeta bir ‘yıldız fabrikası’ olan iki bulutsu ve bir gaz bulutunun birlikte görülebildiği olağanüstü fotoğraf yayınladı. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki VLT Tarama Teleskopu (VST) ile elde edilen üç gigapiksellik dev görüntüde gökyüzünün iki ünlü sakini, sahneyi daha az bilinen komşularıyla paylaşıyor. Sağ tarafta, sönük biçimde ışıldayan gaz bulutu Sharpless 2-54, merkezde ünlü Kartal Bulutsusu ve sol kısımda ise Omega Bulutsusu yer alıyor. Bu kozmik üçlü, yeni yıldızların ortaya çıkarak çevrelerini aydınlattığı çok daha geniş bir gaz ve toz kompleksinin sadece bir kısmını oluşturuyor.

yildiz_fabrika

Görselin büyük ve orjinal halini görebileceğiniz seçeneklere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: ESO / VST

Sharples 2-54 ile Kartal Bulutsusu Yılancı Takımyıldızı, Omega Bulutsusu ise Yay takımyıldızı doğrultusunda yer alıyor. Samanyolu Galaksisi’nin bu bölgesi yıldız oluşum maddeleri içeren dev bulutlara ev sahipliği yapıyor. Yeni doğan yıldızlardan gelen yüksek enerjili ışınım, çevredeki gazın kendisine özel bir ışık yaymasına neden oluyor. Hidrojence zengin olan bölgenin rengi pembemsi tonlarla öne çıkıyor.

Bu etkileyici manzara, VST’de yer alan geniş formatlı OmegaCAM ile alınan ve herbiri 256 megapiksel olan onlarca resmin birleştirilmesiyle oluşturuldu.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)