Dünya’ya en yakın ikinci karadelik keşfedildi!

GÖKHAN ‘ABDULLAH’ ÖZTÜRK  /  İSTANBUL

Astronomik mesafeler göz önüne alındığında, ‘Dünya’nın arka bahçesi’ sayılabilecek uzaklıkta devasa bir karadelik ilk kez gözlemlendi. Güneş’in yaklaşık 33 katı büyüklüğündeki gizemli boşluk, 2 bin ışık yılı ötede yer alıyor. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre).

Fransa’daki bilim insanlarının Astronomy & Astrophysics dergisinde yayınlanan araştırmalarına göre, Aquila Takımyıldızı’nda bulunan ‘Gaia BH3’ adı verilen dev karadelik, daha önce keşfedilen ve 1500 ışık yılı uzaklıkta yer alan ‘Gaia BH1’den sonra Dünya’ya en yakın ikinci karadelik konumunda.

Tüm gezegenleri ve yıldızları yutabilme yetenekleriyle karadelikler, evrendeki en korkulan nesneler niteliğinde.’Gaia BH1’ ve ‘Gaia BH3’ ün yakınlıkları kulağa endişe verici geliyorsa da Paris Gözlemevi’nden astronom Pasquale Panuzzo bize “korkmak için hiçbir neden olmadığını, karadeliğin galaksi ölçeğine göre Dünya’ya yakın olduğunu” ifade ediyor.

‘Gaia BH3’, Güneş’ten sonra bize en yakın yıldız olan Proxima Centaury’den 500 kat daha uzakta ve gelecekte asla çok daha yakınımıza gelmeyecek. Günümüzün en hızlı uzay aracıyla Proxima Centaury’ye gitmek için bile 81 bin yıl gerekiyor.

ÇOK NADİR BİR SİSTEMDE YER ALIYOR

‘Gaia BH3’ kendi başına bir sistemde değil, karadelik ve bir yıldızdan oluşan ve oldukça nadir görülen bir ‘ikili sistemde’ yer alıyor. İlginç bir şekilde, yıldız, karadeliğin yörüngesinde dönüyor ve bu da yıldıza yörüngesinde garip bir ‘yalpalama’ hareketi veriyor.

Yalpalama, Dünya’dan yaklaşık 1 buçuk milyon kilometre uzaklıkta bulunan Avrupa Uzay Ajansı’nın Gaia Uzay Teleskobu ile birkaç yıl boyunca ölçüldü.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Şili’deki VLT (Çok Büyük Teleskopu) da dahil olmak üzere diğer teleskoplardan elde edilen ek veriler, bu karadeliğin kütlesinin Güneşimizin 33 katı olduğunu doğruluyor. Bu arada, Güneş’in içine yaklaşık 1 milyon Dünya’yı alabilecek bir büyüklükte olduğunu da hatırlatalım. ‘Gaia BH3’, galaksimiz Samanyolu’ndaki en büyük ikinci kara delik.

Samanyolu’ndaki en büyük karadelik, galaksimizin merkezinde hızla dönerek bir futbol topu şeklini alan, 4 milyon Güneş kütlesiyle ‘Sagittarius A’ olarak biliniyor. Ancak ‘Sagittarius A’ Dünya’dan 26 bin 670 ışık yılı, yani ‘Gaia BH3’ün 13 katı uzaklıkta yer alıyor.

SORU İŞARETLERİYLE DOLU ESRARENGİZ BİR DİYAR

Yeni bulunan ikili sistemin -yani bir karadeliğin yörüngesinde dönen bir yıldızın- tam olarak nasıl oluştuğu sorusu gelecekteki çalışmaların konusu olacağa benziyor.

Pasquale Panuzzo’nun bazı teorileri var: “Klasik senaryo, sistemin (çökerek karadeliği oluşturan) büyük kütleli bir yıldız ile (bugün gördüğümüz) düşük kütleli bir yıldızdan oluşması. Bir başka senaryo da düşük kütleli yoldaş yıldızın doğumundan sonra karadelik tarafından ele geçirilmiş olması. Elimizde bu ikinci senaryonun daha olası olduğuna işaret eden birkaç ipucu var.”

KARADELİK NEDİR?

‘Kozmik canavarlar’ olarak da nitelendirilen karadelikler, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve hatta ışığın dahi kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük gök cisimleri olarak biliniyor.

Çevredeki toz ve gaz gibi maddelerin yanı sıra gezegenleri ve hatta diğer karadelikleri de içine çeken yoğun bir çekim kaynağı olarak hareket ediyorlar.

Karadeliklerin ‘tekillik’ özellikleri sebebiyle üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları iddia ediliyor. Sahip oldukları ‘yokluğun’ içinde zamanın yavaş aktığı veya hiç akmadığı tahmin ediliyor.

Astronomide hala en büyük soru işaretlerinden birisi olan karadelikler, gizemli varlıkları nedeniyle fizikçilerden gökbilimcilere kadar birçok uzmanın merak ettiği ve üzerinde çalıştığı alanlardan birisi.

Bilinen evrendeki süper kütleli karadelikler, Güneş’ten 25 milyar kat genişliğe ve 50 milyar kat fazla kütleye ulaşabiliyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

En büyük galaksi keşfedildi

Yeni bir araştırma, uzayda akılları zorlayan mesafe, sayı ve boyut hesaplamalarına bir yenisini ekledi.  Gök bilimciler, Dünya’dan yaklaşık 3 milyar ışık yılı ötede, yuvamız Samanyolu’ndan 153 kat büyük olan bir yıldız kümesi (galaksi-gök ada) gözlemledi.

Science Alert’in haberine göre, uluslararası bir astronom ekibinin, Hollanda’daki Düşük Frekans Dizisi (LOFAR) radyo teleskobu ile bulduğu ‘Alcyoneus’ adlı galaksi 16,3 milyon ışık yılı genişliği ile trilyonlarca yıldızı barındırıyor. Samanyolu Galaksisi ise 106 bin ışık yılı genişliğinde. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre)

 Alcyoneus galaksisi (LOFAR)

Alcyoneus gibi dev radyo galaksiler, bilim insanlarının henüz çözemediği bir çok gizem içeriyor. Bu devasa gökada ve onun gibi birçoklarında, merkezlerinden çıkan devasa gaz jetleri ile sağ – sol lobları görülüyor. Gök bilimciler, bu esrarengiz yapıların, galaksinin merkezindeki aktif bir süper kütleli kara deliğin yan ürünü olduğuna inanıyor.

Araştırmaya göre, Alcyoneus galaksisi, Güneş’in kütlesinin 240 milyar katının üzerinde bir kozmik ağ ile çevrili. Ek olarak, merkezdeki süper kütleli kara deliğin Güneş’in kütlesinin yaklaşık 400 milyon katı olduğu düşünülüyor.

Evrendeki bilinen en büyük galaksiyi bulmak, masaya sadece daha fazla soru getiriyor. Bu galaksiler nasıl oluşuyor? Dışarıda daha büyük galaksiler var mı? Alcyoneus önümüzdeki yıllarda ne kadar büyüyecek?

Samanyolu Galaksisi’nin gözlemlenebilir evrende tespit ettiğimiz galaksilere kıyasla o kadar da büyük bir yer olmaması, bizi kozmik ölçüler ve mesafeler hakkında biraz daha düşünmeye itebiliyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Uzayın derinliklerinde gizemli ‘halka’ (Video)

Gelişmiş yer ve uzay teleskopları, her gün gözlemlenebilen evrenin karanlık derinliklerinde şaşırtıcı keşiflere imza atıyor. İnsan zihnini zorlayan, neredeyse sonsuz bir uzaklıktaki bu ışık halkası, aslında yuvamız Samanyolu’na çok benzeyen bir yıldız kümesi (galaksi).

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki ALMA Teleskobu’nu kullanan gökbilimciler, uçsuz bucaksız boşluğun görülebilen en uzak noktalarında, Samanyolu’na çok benzeyen bir galaksiyi ortaya çıkardı. ‘SPT0418-47’ adı verilen bu galaksi o kadar uzak ki, ışığının bize ulaşması 12 milyar yıldan uzun sürüyor. Araştırmacıların iddiasına göre galaksiyi evrenin yaşının sadece 1,4 milyar yıl olduğu esnada görüyoruz.

SPT0418-47’nin Samanyolu’na benzeyen en az iki özelliği bulunuyor: Dönen bir diski ve galaksi merkezi civarında çok sayıda yıldız grubunun sıkıca toplandığı bir çekirdeği. Bilinen evrenin erken tarihinde ilk kez bir galaksi çekirdeğinin görüldüğü SPT0418-47, Samanyolu’nun en uzak benzeri ünvanını elde etmiş oluyor.

SPT0418-47 gibi uzak galaksileri araştırmak, onların nasıl oluştuklarını ve büyüdüklerini anlamak için bir temel teşkil ediyor. Gördüğümüz bu galaksi o kadar uzak ki, bildiğimiz evrenin yaşı o zaman şimdiki yaşının sadece yüzde 10’u kadardı. Gökbilimciler bu nesneyi inceleyerek aslında zamanda geriye doğru bakıyor ve bebek galaksilerin tam olarak oluşmaya başladıkları zamana geri dönüyor.

Galaksiler çok uzak olduklarından bazen küçük ve sönük birer noktaya benzeyen bu nesnelerin ayrıntılı gözlemleri neredeyse en güçlü teleskoplarla bile mümkün olmuyor. ESO araştırma ekibi, bu sorunun üstesinden gelebilmek için yakın bir galaksiyi güçlü bir büyüteç gibi kullandı — kütle-çekimsel mercekleme olarak bilinen bir etki — ve bu sayede ALMA ile uzak geçmişin benzeri görülmemiş ayrıntıları elde edildi. Bu etkide, daha yakında bulunan galaksinin çekimsel etkisi uzak galaksinin ışığını bozarak bükmekte ve o nesnenin şekilsiz ve daha büyük görünmesini sağlamakta.

Kütle-çekimsel olarak merceklenen uzak galaksi, neredeyse tam hizalanmaları sayesinde yakın galaksi etrafında mükemmele yakın bir ışık halkası şeklinde görülüyor. Araştırma ekibi uzak galaksinin gerçek şeklini ve gaz hareketini ALMA verilerini kullanarak yeni bir bilgisayar modelleme yöntemi ile ortaya çıkardı. Bilim insanları, SPT0418-47’nin yeniden oluşturulan halini ilk gördüklerinde inanamadıklarını, bir define sandığı açılması gibi heyecanlandıklarını belirtiyor.

Almanya’daki Max Planck Astrofizik Enstitüsü’nden araştırmaya katılan Simona Vegetti, “Bulduğumuz şey oldukça şaşırtıcıydı; yüksek oranda yıldız oluşumu ve bu nedenle yüksek enerjili süreçlerin gerçekleştiği bir yer olmasına rağmen, SPT0418-47 erken evrende şimdiye kadar gözlenmiş olan en düzenli disk yapısına sahip. Bu hiç beklenmeyen bir sonuç ve galaksilerin nasıl geliştiklerine dair düşüncelerimiz üzerinde önemli etkileri olacak. Her ne kadar SPT0418-47 bugün gördüğümüz sarmal galaksilere benzer disk ve diğer özellikleri olsa da, Samanyolu’ndan çok farklı bir yıldız kümesine dönüşebilir” diyor.

Bu beklenmedik keşif, bilinen erken evrenin bir zamanlar inanıldığı gibi kaotik olmayabileceğini ima ediyor. Büyük Patlama’dan bu kadar kısa bir süre sonra böyle düzenli bir galaksinin nasıl oluşabileceğine dair birçok soruyu da gündeme getiriyor.

ESO’nun diğer teleskoplarının da katılacağı yeni gözlemlerle bu ‘bebek’ galaksilerin gerçekte ne kadar yaygın oldukları ve tahminlerden daha az kaotik olup olmadıkları ortaya çıkarılacak.

Samanyolu’nun merkezinden büyüleyici görüntüler (Video)

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Şili’deki Çok Büyük Teleskopu (VLT), yuvamız Samanyolu Galaksisi’nin merkezi bölgesini hayret verici bir çözünürlükte gözlemleyerek gökadamızdaki yıldız oluşumlarının hikayesi hakkında yeni ayrıntılara ulaştı.

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, yeni gözlemler sayesinde gökbilimciler Samanyolu’nun gelişme sürecinde etkileyici bir olaya dair kanıtlar elde etti: Yüz binlerce süpernova patlamasıyla sonuçlanan aşırı yoğun bir yıldız oluşum evresi.

İspanya’daki Andalusia Astrofizik Enstitüsü’nden araştırmacıların en yeni çalışmasına göre, galaksi merkezinin büyük bir kısmına dair benzeri olmayan tarama gözlemleri, Samanyolu’nun bu bölgesindeki yıldız oluşumuna dair ayrıntılı bakış açıları sağladı. Şu ana kadar kabul edilenlerin aksine, yıldız oluşumu sürekli devam etmiyordu.

Bilim insanları, Samanyolu’nun merkezi bölgesinde bulunan yıldızların yaklaşık yüzde 80’inin, galaksimizin en erken dönemlerinde, 8 – 13.5 milyar yıl önce oluştuğunu belirledi. Yıldız oluşumundaki bu ilk dönemi takiben, yaklaşık 6 milyar yıl boyunca çok az sayıda yıldız oluşumu gerçekleşti. 100 milyon yıldan az süren bu sürecin sonu, yaklaşık bir milyar yıl önce, bu merkezi bölgede toplam kütlesi muhtemelen birkaç on milyon Güneş kadar olan yıldızların yoğun olarak oluşmasıyla son buldu.

Çalışmaya Almanya’daki Max Planck Gökbilim Enstitüsü’nden katılan Nogueras-Lara, “Bu yoğun oluşum sırasında, araştırılan bölgedeki koşullar ‘yıldız-patlaması’ gökadalarındakilere benziyor olmalı, yani yılda 100  güneş kütlesinden daha büyük bir yıldız oluşum oranına. Şu anda tüm Samanyolu’ndaki yıldız oluşumu oranı yılda bir ya da iki güneş kütlesi kadar. Yüz binlerce süpernova patlamasıyla sonuçlanan bu yoğun oluşum etkinliği, muhtemelen Samanyolu’nun tüm tarihindeki en yüksek enerjili olaylardan biri olmuştur” diyor.

Yoğun yıldız oluşumu etkinliği sırasında, çok sayıda büyük kütleli yıldız meydana geliyor ve bunların yaşam süreleri düşük-kütleli yıldızlara göre daha kısa sürdüğünden, yaşamlarının sonuna daha kısa sürede ulaşıyorlar. Ölümleri de şiddetli süpernova patlamaları şeklinde gerçekleşiyor.

Aşağıdaki video klipte Samanyolu’nun merkezinin ‘görünebilen’ ve ‘kızılötesi’ görüntüleri yer alıyor.

Galaksinin merkezi bölgesinin gözlendiği bu araştırma, ESO’nun Şili’deki Atacama Çölü’nde bulunan VLT üzerindeki HAWK-I aygıtı ile mümkün oldu. Kızılötesine-duyarlı bu kamera toz boyunca gözlem yaparak Samanyolu’nun merkezi bölgesini ayrıntılı bir şekilde inceledi.

Yukarıdaki üç video klip, GALACTICNUCLEUS taramasıyla yayımlanan ilk görüntülerden oluşuyor. Galaksimizin merkezi bölgesine ait net görüntüler almayı hedefleyen bu program, ESO’nun VLT’si üzerindeki HAWK-I aygıtının geniş görüş alanı ve yüksek açısal çözünürlüğüne bağlı olarak hazırlandı. Üç milyondan fazla yıldızı araştıran bu taramanın gerçekleştirildiği bölge, galaksi merkezinden dışarıya doğru 60 bin ışık-yılı (bir ışık-yılı yaklaşık 10 trilyon kilometre) karelik bir genişliğe ulaşıyor.

Samanyolu’ndan 30 kat büyük galaksiler keşfedildi

Hintli astronomlar her biri en az 3 milyon ışık yılı genişliğinde yüzlerce radyo galaksisi ortaya çıkardı.

Hindistan’dan gökbilimciler, bilinen evrenin sınırları içinde oldukça nadir tespit edilebilen yüzlerce yeni GRG (giant radio galaxy – dev radyo galaksisi) buldu. Son derece gizemli olan ve sadece radyo teleskoplarıyla yerleri belirlenebilen bu uzak yıldız kümeleri öylesine büyükler ki en az 30 tane Samanyolu Galaksisi yan yana gelse bir tanesinin genişliğine ancak ulaşabiliyor.

GRG’leri güçlü manyetik alanlar nedeniyle çok fazla radyo ışınımı yapan galaksiler olarak tanımlayabiliriz. Optik aygıtlarla görünen galaksinin iki yanında uzanan simetrik iki radyo kaynağı gözlemlenir. GRG’ler 6,5 milyon ışık yılını aşan uzaklıklarda görülebilen doğrusal uzunluğa sahip radyo galaksileridir. Eşlerine çok az rastlanan GRG’ler, gökbilimcilerin radyo kaynaklarının oluşumunu ve evrimini incelemesi için önemlidir.

İngiltere’deki Oxford Üniversitesi basın bürosundan yapılan açıklamaya göre, 20 yıla yakın süren bir radyo araştırmasının ve ABD’nin New Mexico eyaletindeki VLA Teleskobu’nun verilerini kullanan astronomlar, çekirdeklerindeki süper kütleli karadeliklerin adeta bir motor işlevi görerek iki yanından ışık hızında yüksek enerji parçacıkları püskürttüğü aşırı derecede aktif yüzlerce GRG ortaya çıkardı.

GRGs-744x558
Keşfedilen yeni GRG’lerden 25 tanesiyle oluşturulmuş bir kolaj

Bu devlerin her biri en az 3 milyon ışık yılı genişliğinde. Yani yaklaşık 33 tane Samanyolu Galaksisi’nin bir çizgi boyunca yan yana konulmasına denk geliyor. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre). Ayrıca her biri en az 100 milyon Güneş kütlesinden milyarlarca Güneş kütlesine ulaşan ‘canavar’ karadeliklere ev sahipliği yapıyor.

Araştırmaya katılan bilim insanlarından Pratik Dabhade, “GRG’lerin büyüklüğünü idrak edebilmemiz neredeyse imkansız. Çalışmamız bu galaksilerin nasıl bu kadar büyüdüklerini anlamaya yardımcı olacak. Nerelerde, hangi şartlarda doğduklarını ve açığa çıkardıkları radyo ışınımlarını inceliyoruz” diyor. Profesör Joydeep Bagchi ise ekliyor: “GRG’lerdeki süper kütleli karadeliklerin enerjik aktivitesinin yaşam döngüsünü, içine çektiği ve püskürdüğü maddelerin özelliklerini, galaksinin iki yanından simetrik olarak yayılan radyo ışınımlarına olan etkilerini anlamaya çalışıyoruz.”

Gökbilimciler son 60 yılda sadece bir avuç kadar bu büyüklükte GRG bulabilmişti. Bilim insanları, artık güçlü bilgisayarların gelişmiş simülasyonlarını da kullanarak söz konusu gizemli diyarların doğasını çözmek için uğraş verecek. Hintli astronomların keşfettiği yüzlerce yeni GRG’nin, Hindistan’daki GMRT ile Hollanda’daki LOFAR radyo teleskoplarıyla araştırılmasına devam edileceği belirtildi.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Evrende kaç tane yıldız var?

Gözlemlenebilen evrende 2 trilyon galaksi, her galakside ise en az 100 milyon yıldız bulunuyor.

Bulutsuz bir gecede, ışık kirliliğinden uzak bir yerde gökyüzüne çıplak gözle bakarsanız binlerce yıldız görebilirsiniz. Evrende kaç tane yıldız olduğu sorusuna kesin bir cevap vermek ise biraz zor.

Evrendeki yıldızları saymak bir kumsaldaki kum tanelerini saymaya benzetilebilir. Ancak kum tanelerini tek tek saymak mümkün değil. Kumsalın yüzey alanı, kum tabakasının ortalama kalınlığı ve kum tanelerinin ortalama hacmi belirlenebilirse kum tanelerinin sayısı hesaplanabilir.

ABD’deki Cornell Üniversitesi’nde ‘Bir Astronoma Sor’ servisinin kurucusu olan bilim insanı David Kornreich, Space.com’a yaptığı açıklamada, önce evrenin ölçülerinin bilinmesinin gerektiğini söylüyor:  “Evren sonsuz bir genişliğe sahip mi değil mi bilmiyoruz. Gözlemleyebildiğimiz sınırların geçmişi (başlangıç noktası olan Big Bang – Büyük Patlama) ise 13,8 milyar yıl geriye gidiyor. 1 ışık yılı mesafenin yaklaşık 10 trilyon kilometre olduğunu da dikkate alırsak, görebildiğimiz evrenin yarı çapının 48 milyar ışık yılı olduğunu söyleyebiliriz.”

Evrenin merkezinde olmadığımızı, şeklini tam olarak bilmediğimizi ve hızlanarak genişlediğini düşünürsek evrenin gerçekte görebildiğimizden daha büyük olduğu söylenebilir. Ayrıca yıldızlar uzayda homojen olarak dağılmaz. Örneğin galaksiler (yıldız kümeleri – gökadalar), yıldız yoğunluğunun fazla olduğu bölgelerdir. Galaksilerdeki yıldız sayısı birbirinden farklı olsa da, bilim insanları evrendeki yıldız sayısını hesaplayabilmek için galaksilerin ortalama olarak aynı sayıda yıldız içerdiğini kabul eder.

4875_hubble_uzay_teleskobu2
Hubble Uzay Teleskobu

Hubble Uzay Teleskobu verileriyle yapılan ve 2016 yılı Ekim ayında Science dergisinde yayınlanan en son araştırmaya göre, gözlemlenebilen evrende en az 2 trilyon galaksi bulunuyor. Çalışmanın başındaki isim olan İngiltere’deki Nottingham Üniversitesi’nden profesör Christopher Conselice, her galakside ortalama en az 100 milyon yıldız olduğunu belirtiyor. Bazı galaksilerde bu rakam 400 milyara kadar çıkıyor. Teleskopların gelişimi devam etse de galaksilerdeki tüm yıldızları göremiyor olduğumuz gerçeği de var. 2008 yılı itibariyle görülebilen tüm gök cisimlerini kataloglayan Sloan Dijital Gökyüzü Araştırması, 48 milyon yıldız bulabildi.

Avrupa Uzay Ajansı’nın 2013 yılında fırlattığı Gaia uzay aracı gibi görevler yeni yanıtlar bulmamızı sağlayabilir. Samanyolu Galaksisi içindeki 1 milyar yıldızın haritasını çıkaracak olan Gaia, beş yıllık bir dönem boyunca bu yıldızların her birini 70 kez izleyecek. Konumlarını, mesafelerini, hareketlerini ve parlaklık değişikliklerini tam olarak grafiğe dökecek. Bilim insanları sonuçları tüm evrene genelleyerek olağanüstü çıkarımlar yapabilir.

Bazı araştırmalar, Samanyolu Galaksisi’ndeki toplam yıldız kütlesinin 100 milyar Güneş kadar olduğunu belirtiyor. Galaksimizdeki bütün yıldızlar büyüklük ve ağırlık açısından Güneş’le aynı olsaydı toplam yıldız rakamını bulmak kolay olabilirdi. Son yıllarda yapılan diğer çalışmalara göre ise sadece Samanyolu’ndaki yıldız sayısı 200 milyardan fazla.

Bütün bu veriler ışığında, gökbilimci David Kornreich tüm evrende en az 10 trilyon galaksi olduğunu varsayıyor. Her galakside ise Samanyolu’ndaki gibi ortalama 100 milyar yıldız yer aldığını düşünerek toplam yıldız miktarını şu şekilde ortaya çıkarıyor:

1,000,000,000,000,000,000,000,000  (1’in yanında 24 tane sıfır var)

Kornreich, her geçen gün daha da uzakları görebilen gelişmiş teleskoplar sayesinde gözlemleyebildiğimiz evrenin sürekli genişlediğini, bu rakamın abartılı olmadığını sözlerine ekliyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Samanyolu’nda nefes kesen yolculuk (Video)

Spitzer Teleskobu ile çekilen fotoğrafların oluşturduğu görüntüler büyülüyor.

Dünya’nın da içinde yer aldığı yuvamız Samanyolu Galaksisi içinde bir seyahate var mısınız? NASA’nın Spitzer Uzay Teleskobu ile 2003 yılından beri elde ettiği binlerce fotoğraf, 7 buçuk dakikalık olağanüstü bir panoramaya dönüştürüldü.

Kanadalı görüntü sanatları uzmanı Dave Achuk tarafından hazırlanan 3 boyutlu görüntüler, ışığın farklı dalga boylarında çekilen 400 bini aşkın fotoğrafın bir araya getirilmesiyle oluşturularak galaksimizin muhteşem bir manzarasını meydana getirdi. Milyarlarca yıldız, toz ve gaz bulutları ile nebulalar, izleyenleri eşsiz güzellikte bir yolculuğa çıkarıyor.

Görüntülerdeki yeşil bölgeler, polisiklik aromatik hidrokarbonlar olarak da adlandırılan ve yakınlarındaki yıldız oluşumunun ışığı ile aydınlanan organik molekülleri temsil ediyor. Sıcak gazların termal emisyonu kırmızı renklerde görülüyor. Yıldız oluşum bölgeleri, sıcak gaz ve parlayan organik moleküllerin çarpıştığı sarı – yeşil girdaplar olarak karşımıza çıkıyor.

Videoyu 4K çözünürlükte ve tam ekran izlemenizi tavsiye ederiz. İyi seyirler.
Müzik: Hammock – Cold Front

Uçak kokpitinden Samanyolu seyahati (Video)

İsviçre Havayolları uçağının pilotu büyüleyici gece manzarasını böyle görüntüledi.

İsviçre’den Brezilya’ya giden bir yolcu uçağının pilotu, yüksek irtifada Samanyolu Galaksisi içindeki yıldızların eşsiz güzellikteki görüntülerini elde etti.

Beyond Clouds (Bulutların Ötesinde) adı verilen bir proje kapsamında time-lapse (hızlandırma) yöntemiyle düzenlenen görüntüler, geçtiğimiz günlerde Zürih – Sao Paulo kentleri arasındaki 8 bin kilometrelik yolculuk sırasında, saatte 800 kilometre hızla uçan Airbus A340 yolcu uçağının kokpitinde, pilot Sales Wick tarafından Sony A7S kamera ile çekildi.

340 yolcusuyla uzun bir gece yolculuğu yapan İsviçre Havayolları uçağı, bulutların üstünde, büyüleyici Samanyolu manzarası altında şehirleri, Sahra Çölü’nü ve Atlas Okyanusu’nu aşarak Brezilya’ya ulaşıyor. Zaman zaman diğer uçakların ışıkları da görüntüye yansıyor.

İki buçuk dakikalık filmi HD olarak ve tam ekran izlemenizi tavsiye ederiz. İyi seyirler.
Müzik: Richard Canavan – Amongst the Stars

Çok uzaklardaki gizemli diyar: NGC 1055

Samanyolu’ndan yüzde 15 daha büyük olan bu galaksi, yandan görüntüsüyle dikkat çekiyor.

Bilinen evrendeki iki trilyona yakın galaksi (yıldız kümesi), uzaklıkları sebebiyle insanoğlu için henüz sırlarla dolu yerler. Onları sadece gelişmiş teleskoplarla inceleyebiliyoruz. Bu galaksilerden birisi de Dünya’dan 55 milyon ışık yılı uzaklıktaki ‘NGC 1055′. (1 ışık yılı, yani ışığın bir yılda katettiği mesafe = Yaklaşık 10 trilyon kilometre.)

İlk kez 1783’te İngiliz bilim adamı William Herschel tarafından gözlemlenen sarmal galaksinin en yeni fotoğrafı, Avrupa Güney Yarımküre Astronomik Araştırmalar Organizasyonu (ESO)’ya ait olan Şili’deki VLT Teleskobu ile çekildi. Cetus Takımyıldızı’ ndaki NGC 1055, Samanyolu Galaksisi’nden yaklaşık yüzde 15 oranında daha büyük. Bu rengârenk yıldız şeritleri, gaz ve toz oluşumlarıyla NGC 1055, yapısında muhtemelen büyük bir komşu galaksi ile olan etkileşimden kaynaklanan tuhaf bükülmeler sergiliyor.

ngc10551
NGC 1055 (ESO)

Görselin büyük ve orjinal haline buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: ESO

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, fotoğrafı özel kılan ise bir galaksiyi kenarından (yandan) görüntülemenin nadir olması. Çoğu galaksiyi ya üst taraftan (adeta karşı karşıya) ya da belli bir açı oranında yandan görürüz. Bu tür gözlemler bir galaksinin sarmal kollarını ve parlak çekirdeğini güzel ayrıntılarla ortaya çıkarır fakat üç boyut hissiyatını zorlaştırır. Sarmal bir galaksinin genel şeklini tam olarak anlamak için yandan görünüme ihtiyaç duyarız. Tıpkı NGC 1055’te olduğu gibi.

Kenardan bakıldığında hem yeni doğan yıldızların hem daha yaşlı yıldız popülasyonunun galaksi boyunca nasıl yerleştiğine dair etraflı bir görünüm elde etmek mümkün olur. Yıldız yüklü galaksinin ve merkezindeki çekirdeğin yüksekliğini ölçmek kolaylaşır. Madde, galaksi düzleminin kör edici parlaklığından uzaklaşır ve evrenin koyu arka planı karşısında daha net gözlemlenebilir hale gelir.

Böyle bir görüş açısı aynı zamanda gökbilimcilerin, bir galaksi diskinin genel şeklini ve özelliklerini incelemesine de olanak tanır. NGC 1055’te muhtemelen yakınındaki bir diğer galaksi olan Messier 77 ile olan etkileşimlerin sebep olduğu garip bükülüm ve dağılım bölgeleri bulunuyor. NGC 1055’in diski hafifçe eğrilmiş ve çekirdek boyunca dalgalanıyor gibi duruyor.

Önümüzdeki yıllarda uzaya fırlatılacak yeni teleskoplar (özellikle NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu ile Avrupa Uzay Ajansı’nın PLATO Teleskobu), uzak galaksiler ve evrenin derinlikleri hakkında bizlere yeni bilgiler sağlayacak.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

 

Andromeda’nın nefes kesen görüntüsü

Astro-fotoğrafçı Rogelio Bernal Andreo, Andromeda Galaksisi’nin eşsiz güzelliğini böyle fotoğrafladı.

Yalnızca 2,5 milyon ışık yılı uzağımızdaki Andromeda Galaksisi ya da teknik adıyla Messier 31, evrenin genişliği düşünüldüğünde hemen yanıbaşımızdaki kapı komşumuz. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre). 260 bin ışık yılı genişliğinde olan bu sarmal galaksinin en büyüleyici fotoğraflarından birisini Amerikalı astro-fotoğrafçı Rogelio Bernal Andreo çekti. siteeFotoğrafın orjinal ve büyük haline aşağıdaki linke tıklayarak ulaşabilirsiniz:
Deepskycolors

Görüntünün en güzel özelliklerinden birisi, filtre kullanılmadan tamamen doğal renkleriyle çekilmiş olması. Ancak ışığın çok özel bir dalga boyu (ya da renkleri) kullanılarak saatler boyunca çekim yapıldı. Kırmızı tonlar, evrenimizde en yaygın element olan hidrojeni temsil ediyor.

Mitolojik bir kavram olan Andromeda, ‘zincire vurulmuş prenses’ anlamına geliyor. Spitzer Uzay Teleskobu’ndan elde edilen verilere göre, Andromeda Galaksisi yaklaşık bir trilyon yıldıza ev sahipliği yapıyor.

SAMANYOLU, ANDROMEDA İLE ÇARPIŞACAK

Bilim insanları, Dünya’nın da içinde yer aldığı Samanyolu Galaksisi ile Andromeda Galaksisi’nin yaklaşık 4 milyar yıl sonra çarpışacağını öngörüyor. Araştırmalara göre Andromeda, Samanyolu’nun sahip olduğu hızın 2 katı süratle üzerimize geliyor. Çarpışmanın şiddetiyle iki galaksinin ve barındırdıkları milyarlarca yıldızın yörüngeleri darmadağın olacak. Samanyolu, bugün bulunduğu galaktik merkezinden çok uzaklara savrulacak.