Buz yağmurlarıyla beslenen karadelik keşfedildi

Dünya’dan 1 milyar ışık yılı uzakta eşi benzeri görülmemiş kozmik fırtına koşulları yaşanıyor.

Şili’deki ALMA Teleskobu’nu kullanan uluslararası gökbilimci ekibi, şimdiye kadar görülmeyen bir kozmik hava olayına şahit oldu. Dünya’dan yaklaşık 1 milyar ışık yılı uzaklıktaki bir galaksinin merkezinde yer alan süper kütleli karadeliğin üzerine donmuş gazlardan oluşan yağmurlar yağdığı tespit edildi.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, söz konusu araştırma, galaksiler arasında bulunan sıcak gazların soğuyup bir araya geldiğini, bir galaksinin merkezine doğru ilerlediğini ve merkezdeki süper kütleli karadeliği beslediğini gösteren doğrudan ilk kanıtları içeriyor. Galaksi çapındaki donmuş gazlardan oluşan buz yağmuru fırtınasının, Güneş’ten 300 milyon kez büyük bir karadeliğe ‘aktığı’ belirlendi.

ABD’deki Yale Üniversitesi’nden Grant Tremblay’ın lideri olduğu ekip, ALMA’yı kullanarak tümüne ‘Abell 2597’ adı verilen ve yaklaşık 50 galaksiden oluşan aşırı parlak bir kümeyi inceledi. Bu galaksilerin arasındaki uzayı kaplayan ve sıcak iyonlaşmış gazdan oluşan yoğun bir atmosfer bulunuyor. Tremblay, “Oldukça sıcak olan bu gaz hızlı bir şekilde soğuyarak, yoğunlaşabilir ve yeryüzü atmosferindeki nemli havaya benzer şekilde ısınarak yağmur bulutlarını meydana getirebilir. Daha sonra yeni oluşan yoğun bulutlar galaksi üzerine yağarak yıldız oluşumuna yakıt sağlar ve süper kütleli karadeliği besler” diyor.

karadelik1
Süper kütleli karadelik ve etrafındaki gaz bulutları illüstrasyonu (ESO)

Astronomlar, merkezdeki en parlak galaksinin çekirdeğinde şu inanılmaz manzarayı keşfetti: Süper kütleli karadeliğe doğru saatte yaklaşık bir milyon kilometre hızla ilerleyen üç büyük soğuk gaz kütlesi. Her bulutun içeriği yaklaşık bir milyon Güneş kütlesi miktarında ve onlarca ışık yılı genişliğindeler. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre).

Gaz bulutlarının merkezi, karadelikten yaklaşık 300 ışık yılı uzaklıkta, gökbilimsel ifadeyle yenilip yutulmanın sınırındalar. ALMA, karadelik etrafında sadece üç tane soğuk gaz bulutu keşfedebilmiş olsa da, gökbilimcilere göre yakın çevrede bulunan binlercesi karadeliğin uzun bir süre yakıtı olmaya devam edecek.

Bilim insanları, önceden süper kütleli karadeliklerin galaksinin dış kısmındaki halede bulunan sıcak iyonlaşmış gazı yuttuklarını düşünüyordu. Yeni ALMA gözlemlerine göre, karadelikler ayrıca oldukça soğuk dev moleküler gaz bulutlarının kaotik yağmurlarıyla da beslenebiliyor. Gökbilimcilerin sonraki adımı, ALMA’yı kullanarak bu “yağmur fırtınalarının” diğer galaksilerdeki kozmik hava durumuna etkisini araştırmak olacak.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Üç güneşli garip bir gezegen keşfedildi

Üç yıldızın etkisine rağmen istikrarlı bir yörüngede dönen gezegende güneş hiç batmıyor.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) araştırmacıları, Dünya’dan 320 ışık yılı uzaklıkta, üç yıldızlı bir sistem içerisindeki geniş yörüngesinde dönen sıradışı bir gezegen bulunduğunu duyurdu. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki Çok Büyük Teleskop (VLT)’den gelen verileri inceleyen ABD’deki Arizona Üniversitesi önderliğindeki gökbilimciler, Erboğa takımyıldızı doğrultusunda HD 131399Ab adı verilen üç güneşli bir gezegen tespit etti. Eğer söz konusu gezegenin üzerinde olsaydık, ya sürekli gün ışığına maruz kalacaktık ya da mevsimlere bağlı olarak her gün insan yaşamından bile uzun sürecek üçlü bir gün doğumu ve batımına şahit olacaktık.

Uzmanlara göre, bu tür bir gezegen üç tane yıldızın arasında kararsız bir yörüngeye sahip olacağından muhtemelen hızla sistemden dışarıya atılmalıydı. Ancak HD 131399Ab bir şekilde kurtulmuş. Bu beklenmedik gözlem, bu tür sistemlerin daha önce düşünüldüğünün aksine daha yaygın olabileceğini gösteriyor.

Jüpiter gibi bir gaz devi olan HD 131399Ab, bilinen herhangi bir dünyaya benzemiyor. Üç yıldızdan en parlağının etrafında dönüyor. Sistemdeki diğer iki yıldızın sürekli değişen ve karmaşık kütleçekimi nedeniyle bu tür bir yörüngenin kararsız olmasını ve gezegenin sistem dışına itilmesini beklersiniz. Ancak garip gezegen tutarlı bir yörüngede ilerlemeyi başarıyor.

Aşağıdaki video klipte dev yıldızın etrafında dönen bu gezegeni ve birbirleri etrafında dönen diğer iki küçük yıldızı görebilirsiniz:

16 milyon yıllık yaşıyla şimdiye kadar keşfedilmiş olan en genç dış – gezegen olan HD 131399Ab, aynı zamanda doğrudan görüntülenen birkaç gezegenden biri. Yüzey sıcaklığı 580 derece civarında. Jüpiter’in dört katı kadar bir kütlesi bulunuyor. Araştırmaya göre gezegenin yörüngesinin yaklaşık yarısı süresince, ki bu 550 Dünya yılı sürüyor, gökyüzünde üç yıldız da görünür durumda. Sönük olan iki tanesi birbirlerine çok daha yakın. Yıl boyunca en parlak yıldıza olan görünür uzaklıkları değişiyor.

Gezegenin bir yılının çoğunda yıldızlar gökyüzünde birbirlerine yakın olarak görünüyor. Bu da gezegene her gün eşsiz bir üçlü gün batımı ve üçlü gün doğumu şeklinde benzer bir gece-yüzü ve gündüz-yüzü yaşatıyor. Gezegen yörüngesi boyunca ilerledikçe yıldızlar her gün birbirlerinden uzaklaşıyor. Ta ki birinin batışı diğerinin doğuşuna karşılık gelinceye kadar. Bu noktada gezegen, bir tam yörüngesinin dörtte biri kadar bir süreyle neredeyse sabit bir gündüz süresine sahip oluyor.

uc_gunesli_gezegen2
Ortadaki HD 131399Ab gezegeni ile etrafındaki üç yıldız (ESO)

HD 131399A adı verilen en parlak yıldızın Güneş’ten yüzde 80 oranında daha büyük kütleye sahip olduğu tahmin ediliyor, ki kendisi de daha küçük kütleli B ve C, yıldızlarının etrafında yaklaşık 300 ab uzaklıkta dolanıyor (bir ab, ya da astronomi birimi, Yeryüzü ile Güneş arasındaki ortalama uzaklığa eşit).

Keşfi gerçekleştiren ekipten Daniel Apai şunları söylüyor: “Eğer gezegen, en büyük kütleli yıldızın biraz daha uzağında olsaydı sistemden atılmış olabilirdi. Bilgisayar simülasyonlarımıza göre bu tür bir yörünge kararlı olabilir, ancak bazı şeyleri çok az bile değiştirmeye kalkarsanız, çok kısa bir sürede kararsızlık ortaya çıkabilir. Gerçekten bu gezegenin akıbeti bir gizem, çok az ve nadir çalışmalar olsa da, çok yıldızlı sistemlerin evrende yaygın olduğuna inanıyoruz.”

Astronomlar, benzer araştırmalar sayesinde henüz keşfedilmemiş çok güneşli uzak gezegenlerde olağanüstü gökyüzü manzaralarının yaşandığına emin olduklarını belirtiyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

İlk kez üç farklı tür yıldız bir arada görüldü

Astronom Giacomo Beccari: “Meslek hayatımdaki ‘Vay canına!’ anlarından birisini yaşadım.”

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) teleskobunu kullanan gökbilimciler, kendilerini oldukça şaşırtan bir keşfe imza attı. İlk kez tek bir nebula (bulutsu) içinde üç farklı yıldız topluluğu tespit edildi.

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki VLT Tarama Teleskobu’nun yeni verilerini kullanan bilim insanları, söz konusu yıldızları yaklaşık 1350 ışık yılı uzaklıkta, Avcı (Orion) Bulutsusu içinde buldu. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre). Bu beklenmedik keşif, yıldız kümelerinin nasıl oluştuklarını anlamak için oldukça değerli bakış açıları sağlıyor. Burada yıldız oluşumlarında bir artış yaşandığı ve her oluşumun da daha önce düşünülenden çok daha hızlı bir şekilde gerçekleştiği görülüyor.

Avcı Bulutsusu, hem düşük hem de yüksek kütleli yıldızlar içeren en yakın ‘yıldız fabrikalarından’ biri. ESO gökbilimcisi Giacomo Beccari liderliğindeki bir ekip, bulutsu içindeki yıldızların parlaklık ve renklerini hassas bir şekilde ölçmek için eşsiz kalitedeki verileri kullandı. Renk ölçümleri sayesinde yıldızların kütleleri ve yaşları belirlenebildi. Astronomları şaşırtan şey, verilerin farklı seviyede üç farklı yaşı ortaya çıkmasıydı.

orion_nebula1
Fotoğraftaki mavi renkler en eski yıldızları, kırmızılar en genç yıldızları, yeşil olanlar ise orta yaşlı yıldızları temsil ediyor. (ESO)

Araştırmaları hakkında konuşan Beccari, “Verilere ilk kez baktığımda bir gökbilimcinin yaşamında bir ya da iki kez gerçekleşebilecek ‘Vay canına!’ anlarından birisini yaşadım. Bu oldukça dikkat çekici. Burada şahit olduğumuz şey, kümedeki yıldızların başlangıçta hep birlikte oluşmadıkları. Teleskobun görüntülerinin inanılmaz kalitesi, hiç şüphesiz Avcı’nın merkezinde üç farklı yıldız topluluğu gördüğümüzü gözler önüne seriyordu. Bunların üç milyon yıldan daha kısa bir sürede birbiri ardına meydana gelmiş üç yıldız nesli olduğunu düşünüyoruz” diyor.

Gökbilimciler bazı yıldızların farklı renklerinin, farklı yaşları göstermesi yerine gizli kalmış yoldaş yıldızlara sahip olma olasılıklarını da dikkatlice inceledi, çünkü bunlar yıldızları olduğundan daha parlak ve kızılımsı gösterebilirler. Ancak bu fikir çiftlerin oldukça farklı özellikler sergilemesini gerektirir ki, bu da daha önce hiç gözlenmemiş. Yıldızlara dair diğer ölçümler, örneğin dönme hızları ve tayfları da farklı yaşlarda olduklarının birer kanıtı olarak görülüyor.

Yeni sonuçlar, bulutsunun içindeki yıldız oluşumunda bir artış olduğunu ve bunun daha önce düşünüldüğünden daha hızlı gerçekleştiğini de güçlü bir şekilde gösteriyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Dev galaksi ‘Messier 77’ göz kamaştırdı (Video)

Şili’deki bir teleskop bu ihtişamlı galaksinin en net ve detaylı görüntüsünü elde etti.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’nun Şili’deki Çok Büyük Teleskobu (VLT), çubuklu sarmal galaksi (yıldız kümesi) Messier 77’nin tam karşıdan muhteşem bir görüntüsünü yakaladı.

ESO’dan yapılan basın açıklamasına göre, bu renkli sarmal galaksi sakin gibi görünse de aslında çok daha çalkantılı koşulları barındırıyor. NGC 1068 olarak da bilinen Messier 77, evrenin en aktif, göz alıcı ve enerjik diyarları arasında yer alıyor. Çekirdeği neredeyse tüm galaksiyi bastıracak kadar parlak. Aktif galaksiler evrendeki en parlak nesneler arasındadır. Hepsinde olmasa bile çoğunlukla, gama-ışınları ve X-ışınlarından mikrodalga ve radyo dalgalarına kadar olan bölgede ışık yayıyorlar.

Bu etkileyici parlaklığın nedeni merkezi bölgedeki mekanizmadan dışarıya dağılan yoğun ışınım, yani süper kütleli bir karadeliği çevreleyen yığışma diski. Karadeliğin üzerine düşen madde sıkışarak inanılmaz sıcaklıklara kadar ısıtılıyor ve sonuçta yoğun miktarda ışık salınımına neden oluyor. Bu yığışma diski ‘torus’ adı verilen kalın bir çörek şeklindeki gaz ve toz diski tarafından örtülüyor.

Messier 77’nin bu görüntüsü mavi, kırmızı, mor ve pembe (hidrojen-alfa) renklerle temsil edilen 4 farklı dalgaboyu bandında alındı. Her bir dalgaboyu farklı bir özelliği ortaya çıkarıyor. Örneğin pembemsi hidrojen-alfa, sarmal kollarda oluşmakta olan sıcak ve genç yıldızları temsil ediyor. Kırmızıda Messier 77’yi çevreleyen ince, iplik benzeri gaz yapısı ortaya çıkıyor.

47 milyon ışık yılı uzaklığında, Balina Takımyıldızı doğrultusunda bulunan Messier 77, Messier kataloğunda bulunan en uzak galaksilerden biri. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre). İçinde 300 milyardan fazla yıldızın bulunduğu belirtiliyor. 100 bin ışık yılı genişliğindeki bu dev yıldız kümesi, muazzam büyüklüğü ve ihtişamı ile uzayın derinliklerinde parlıyor ve bizlere aslında evrende ne kadar küçük olduğumuzu hatırlatıyor.

Dazzling galaxy Messier 77
Messier 77 galaksisi (ESO/VLT)

Görselin büyüklüğüne ve orjinal boyutlarına dair seçenekleri görmek için buraya tıklayabilirsiniz: ESO


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Yaşam için yeni gezegen adayı: LHS 1140b

40 ışık yılı uzaklıktaki kayalık bir gezegen bilinen hayat koşullarına elverişli olabilir.

Dünya’dan 40 ışık yılı uzaklıktaki bir kırmızı cüce yıldızının etrafında dönen kayalık LHS 1140b gezegeni, Güneş Sistemi dışındaki yaşam arayışları için en uygun adaylardan birisi olabilir. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki La Silla Gözlemevi’nde yer alan Yüksek Hassasiyetli Radyal Hızlı Gezegen Bulucu (HARPS)’ı kullanan uluslararası bir ekip, Balina Takımyıldızı doğrultusundaki sönük yıldız LHS 1140’ın etrafında ‘habitable zone’ (yaşanabilir bölge) içinde bir ‘süper-dünya’ keşfi gerçekleştirdi.

Elde edilen verilere göre, Dünya’dan biraz daha büyük ve çok daha ağır olan bu yeni gezegenin atmosferinin uzaya doğru azalma miktarı oldukça düşük. Kırmızı cüce yıldızlar Güneş’e göre çok daha küçük ve soğuktur. LHS 1140b gezegeni, kendi yıldızına Dünya’nın Güneş’e uzaklığına oranla 10 kat daha yakın bir bölgede yer alsa da, yalnızca gezegenimizin yarısı kadar güneş ışığına ve çok az radyasyona maruz kalıyor.

Gökbilimciler, 1 yılı sadece 25 gün olan LHS 1140b gezegeninin yaşını en az 5 milyar yıl olarak tahmin ediyor. Çapı ise Dünya’nın 1,4 katı kadar – neredeyse 18 bin kilometre fazla. Ancak Dünya’nın 7 katı kadar kütlesi ve çok daha yoğun yapısı olması nedeniyle gezegenin muhtemelen yoğun bir demir çekirdeği ve kayalık bir yüzeyi olduğu düşünülüyor.

Artist’s impression of the super-Earth exoplanet LHS 1140b
Cüce yıldız LHS 1140 ve LHS 1140b gezegeni illüstrasyonu (ESO)

Araştırmayı yürüten Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden Jason Dittmann, “Bu, son 10 yılda gördüğüm en heyecan verici öte-gezegen oldu. Bilimdeki en büyük araştırmalardan birini gerçekleştirmek için bundan daha iyi bir hedef bulamayız, yani Dünya dışı yaşama dair kanıt araştırmaları. Kırmızı cüceyle ilgili şu anki durum oldukça olumlu. LHS 1140 kendi etrafında daha yavaş dönüyor ve benzer düşük kütleli yıldızlara göre daha az yüksek enerjili ışınım yayıyor” diyor.

Bu süper-Dünya, atmosferinin araştırılması ve karakterize edilmesi için gelecekteki gözlemler adına en iyi aday olabilir. Araştırma ekibinden Xavier Bonfils şunları söylüyor: “LHS 1140 sistemi yaşanabilir kuşakta bulunan gezegenlerin gelecekteki özelliklerini araştırmak için Proxima b ya da TRAPPIST-1’den daha önemli bir hedef olabilir. Bu yıl öte-gezegen keşifleri adına oldukça önemli bir yıldı!”

Yakında diğer yer ve uzay teleskopları ile yapılacak olan gözlemler sayesinde LHS 1140b üzerine düşmekte olan yüksek enerjili ışınımın miktarı hesaplanacak ve yaşamı destekleyip desteklemediği ortaya çıkarılabilecek.

Gökteki yıldızlar buralarda doğuyor

Kartal ve Omega bulutsuları ile Sharpless 2-54 gaz bulutu bir fabrika gibi yıldız üretiyor.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO), Dünya’dan 7 bin ışık yılı uzaklıkta, adeta bir ‘yıldız fabrikası’ olan iki bulutsu ve bir gaz bulutunun birlikte görülebildiği olağanüstü fotoğraf yayınladı. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre)

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’deki VLT Tarama Teleskopu (VST) ile elde edilen üç gigapiksellik dev görüntüde gökyüzünün iki ünlü sakini, sahneyi daha az bilinen komşularıyla paylaşıyor. Sağ tarafta, sönük biçimde ışıldayan gaz bulutu Sharpless 2-54, merkezde ünlü Kartal Bulutsusu ve sol kısımda ise Omega Bulutsusu yer alıyor. Bu kozmik üçlü, yeni yıldızların ortaya çıkarak çevrelerini aydınlattığı çok daha geniş bir gaz ve toz kompleksinin sadece bir kısmını oluşturuyor.

yildiz_fabrika

Görselin büyük ve orjinal halini görebileceğiniz seçeneklere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz: ESO / VST

Sharples 2-54 ile Kartal Bulutsusu Yılancı Takımyıldızı, Omega Bulutsusu ise Yay takımyıldızı doğrultusunda yer alıyor. Samanyolu Galaksisi’nin bu bölgesi yıldız oluşum maddeleri içeren dev bulutlara ev sahipliği yapıyor. Yeni doğan yıldızlardan gelen yüksek enerjili ışınım, çevredeki gazın kendisine özel bir ışık yaymasına neden oluyor. Hidrojence zengin olan bölgenin rengi pembemsi tonlarla öne çıkıyor.

Bu etkileyici manzara, VST’de yer alan geniş formatlı OmegaCAM ile alınan ve herbiri 256 megapiksel olan onlarca resmin birleştirilmesiyle oluşturuldu.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Karadeliklerden doğan esrarengiz yıldızlar

Avrupalı gökbilimciler yeni bir yıldız oluşum kaynağı belirledi.

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO)’daki bilim insanları, galaksilerin merkezinde yer alan süper-kütleli karadeliklerden dışarıya atılan güçlü madde çıkışlarının yeni yıldızlar oluşturduğunu keşfetti.

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Birleşik Krallık önderliğindeki bir Avrupalı gökbilimciler ekibi, Şili’deki VLT (Çok Büyük Teleskop) ile Dünya’dan yaklaşık 600 milyon ışık yılı uzaklıkta yer alan ‘IRAS F23128-5919’ adlı iki galaksi arasındaki çarpışma sürecini gözlemledi. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre). Güneyde yer alan galaksinin merkezindeki süper-kütleli karadeliğin yakınlarında şiddetli madde rüzgarı -taşan madde – tespit edildi. Burada yeni yıldızların doğmakta olduğuna dair ilk belirgin kanıtlar elde edildi.

Araştırmaya göre, bu tür madde rüzgarları galaksilerin aktif ve çalkantılı merkezlerinde oluşan yüksek enerji üretimiyle ortaya çıkıyor. Çoğu galaksinin merkezinde sakin halde bulunan süper-kütleli karadelikler, etraflarındaki maddeyi tüketmeye başladıklarında çevrelerindeki gazı ısıtmaya başlıyor. Isınan gaz güçlü ve yoğun rüzgarlar şeklinde ev sahibi galaksinin merkezinden dışarıya doğru atılıyor.

iras1
600 milyon ışık yılı uzaklıkta çarpışan iki galaksi (IRAS F23128-5919) – Hubble/NASA

İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’nden ekip lideri Roberto Maiolino, “Bir süredir bu akıntıların yıldız oluşumu için yeterli koşulları barındırdıklarını düşünüyorduk ancak gözlenmeleri oldukça güç olduğundan henüz kimse görememişti. Elde ettiğimiz sonuçlar heyecan verici çünkü burada yıldızların oluşmakta olduğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koyuyor. Eğer çoğu yıldız böyle bir karadelik akıntısında meydana geliyorsa galaksi evriminde tamamen yeni bir senaryo ile karşılaşabiliriz” dedi.

Araştırma ekibi, süper-kütleli karadelikten gelen madde akıntısı içinde bulunan ve yeni doğmakta olan bir yıldız popülasyonu tespit etti. Buradaki yıldızların yaşlarının birkaç 10 milyon yıldan daha az olduğu düşünülüyor. Galaksinin dış kısımlarındaki yıldızlardan daha sıcak ve parlak oldukları görülüyor.

gama1
Şili’deki VLT (Çok Büyük Teleskop)

Gökbilimciler yıldızların hareketlerini ve hızlarını da belirleyebildi. Bölgedeki çoğu yıldızdan gelen ışığa göre bunlar galaksi merkezinden dışarıya doğru çok yüksek hızlarda hareket ediyorlar.

Keşif, bilim insanlarının astrofiziğin bazı alanlarındaki anlayışları üzerine yeni ve heyecan verici bilgiler ekliyor: Örneğin galaksilerin şekillerini nasıl kazandıkları, galaksiler-arası uzayın ağır elementlerce nasıl zenginleştiği, hatta açıklanamayan kozmik kırmızı-ötesi arkafon ışımasının nereden kaynaklandığı gibi..

Karadelik yakınlarındaki aşırı koşullarda oluşabilen yıldızlara dair onaylanmış ilk gözlemlerin yer aldığı araştırmanın sonuçları Nature dergisinde yayınlandı.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Uzayın derinliklerinde gizemli bulutlar

Şili’deki VISTA teleskobu, Orion A moleküler bulutunun en net ve detaylı fotoğrafını çekti.

Avrupa Güney Yarımküre Astronomik Araştırmalar Organizasyonu (ESO)’nun Şili’deki bir teleskobu, Dünya’dan yaklaşık 1350 ışık yılı uzaklıktaki Orion A moleküler bulutunun en son görüntüsünü elde etti. (1 ışı yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre).

ESO’dan yapılan açıklamaya göre, Şili’nin kuzeyindeki Paranal Gözlemevi’nde bulunan VISTA kızılötesi teleskobu ile alınan bu fotoğrafta, çok sayıda genç yıldız ile normalde tozlu bulutların derinliklerinde gömülü kalan diğer nesnelerin oluşturduğu bir mozaik yer alıyor.

orionaa

Bilinen en yakın ve büyük kütleli yıldız oluşum bölgesi olan Orion A moleküler bulutu birçok gizemli zenginliği içeriyor. En dikkat çekici olanı, ihtişamlı Avcı Bulutsusu, aynı zamanda Messier 42 adı verilen ve görüntünün solunda yer alan bölge. Burası ünlü, parlak Avcı Takımyıldızı’ndaki ‘kılıcın’ bir kısmını oluşturuyor.

Orion A ayrıca yeni yıldızlara yaşam veren madde diskleri, yeni-doğan yıldızlarla (Herbig-Haro nesneleri) bağlantılı bulutlar ve daha küçük yıldız bulutlarını da içeriyor. VISTA ile yapılan taramayla bugüne kadar neredeyse 800 bin adet tekil yıldız, genç yıldızımsı nesne ve uzak galaksiler içeren bir katalog oluşturuldu.

Fotoğrafın orjinal ve büyük haline yandaki linkten ulaşabilirsiniz: ESO

Evrenin en parlak galaksisi: ‘CR7’

Altılık Takımyıldızı’nda yer alıyor. En eski ve parlak yıldız kümelerinden 3 kat daha fazla ışıldıyor.

Bilim insanları, şimdiye kadar gözlemlenebilen en parlak galaksiyi (yıldız kümesini), Dünya’dan 12,9 milyar ışık yılı uzaklıkta buldu. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre). Evrenin ilk dönemlerinde oluştuğu belirtilen ‘Cosmos Redshift 7’ kod adlı antik galaksiye, Portekizli futbolcu Cristiano Ronaldo’dan ilham alınarak kısaca ‘CR7’ adı verildi.

Keşif, Avrupa Güney Yarımküre Astronomik Araştırmalar Organizasyonu (ESO)’nun Şili’nin Atacama Çölü’nde yer alan dev yer teleskobu ile gerçekleştirildi. Evrenin doğumundan sadece 800 milyon yıl sonra oluştuğu belirtilen yaşlı galaksi Altılık Takımyıldızı’nda yer alıyor.

EVRENİN İLK YILDIZLARI

Genç evrenin bilinen en parlak galaksilerinden en az 3 kat daha fazla ışıldayan ‘CR7’, içerisinde ilk nesil yıldızların örneklerini içeren güçlü kanıtlar bulunduruyor. Büyük kütleli, parlak ve şimdiye kadar sadece teorik olarak öngörülen elementleri barındırdığı, bunların da yıldızları ve etraflarındaki gezegenleri oluşturduğu düşünülüyor. Gökbilimciler uzun süredir ilk nesil yıldızların varlığına dair teoriler öne sürüyor. Bu tür yıldızlara ‘Popülasyon III’ yıldızları adı veriliyor. Büyük Patlama (Big Bang)’den sonra oluşan ilk maddelerle meydana geldikleri sanılıyor.

GÜNEŞ’TEN BİNLERCE KAT BÜYÜK YILDIZLAR İÇERİYOR

‘Popülasyon III’ yıldızları genellikle inanılması güç boyutlara ulaşıyor. Güneş’ten binlerce kat daha büyük olan bu antik yıldızlar, hidrojen ve helyumu daha ağır elementlere çeviriyorlar. İki milyon yıl içerisinde patlayarak dev süpernovalar oluşturuyorlar. Bu süpernovalar, yeni nesil yıldızları ve gezegenleri oluşturan fabrikalara, yani nebulalara dönüşüyor.

ESO’daki bilim insanları, ‘CR7’ galaksisini inceledikçe evrenin ilk zamanlarında yıldızların ve gezegenlerin oluşumu hakkında daha fazla bilgi edinebileceklerini kaydediyor. Araştırma sonuçları Astrophysical Journal’da yayınlandı.

Göz kamaştıran yıldız kümesi (Video)

Carina Takımyıldızı’nda yer alan NGC 3532 yıldız kümesi bir renk cümbüşünü andırıyor.

Şili’deki gelişmiş yer teleskoplarını kullanan bilim insanları, Güneş’ten 1300 ışık yılı uzaklıktaki yıldız kümesinin bir renk cümbüşünü andıran görüntülerini elde etti. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon km.)

Atacama Çölü’ndeki Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) teleskopu tarafından görüntülenen ve Carina Takımyıldızı’nda yer alan ‘NGC 3532 yıldız kümesi’ büyüleyici görünüşü sebebiyle ‘Dilek Kuyusu Kümesi’ olarak da adlandırılıyor. İçindeki yıldızlar, bir dilek kuyusunun içinde parlayan madeni paralara benzetiliyor. (Yukarıda.)

Dilek Kuyusu’nda yer alan 300 kadar parlak yıldızın yaklaşık 300 milyon yıl önce oluştuğu düşünülüyor. Mavi renkli yıldızların orta büyüklükte oldukları, turuncu ve kırmızı renkli olanların kendi hidrojen yakıtlarını tükettikleri için bu renge büründükleri ve daha ağır oldukları belirtiliyor. NGC 3532 içinde bazı kırmızı devlerin de bulunduğu görülüyor.

İlk kez Fransız gökbilimci Nicolas Louis de Lacaille tarafından 1752 yılında keşfedilen NGC 3532 yıldız kümesi, 1830’larda İngiliz bilim insanı John Herschel’in ‘ikiz yıldız zengini küme’ sınıflandırmasına dahil edilmişti. İkiz yıldızlar birbirlerine çok yakın olarak ortaya çıkıyor ve doğumlarından itibaren birbirlerinin yörüngesinde dönüyorlar.

Aşağıdaki video klipte de yine NGC 3532’ye ait görüntüler yer alıyor.