Jüpiter’in gizemli ‘kırmızı gözü’

İçine dört tane Dünya’nın sığabileceği dev fırtına en az 352 yıldır devam ediyor.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni Jüpiter’in Juno uzay aracıyla çekilmiş en son fotoğrafını yayınladı. Üç tane Dünya’yı içine sığdırabilecek büyüklükteki ‘kırmızı leke (göz)’ fırtınası da koyu rengiyle dikkat çekiyor.

NASA’dan yapılan açıklamaya göre, Juno uzay aracı, söz konusu fotoğrafı (aşağıda) 11 Aralık 2016 günü, Dünya’dan 318 kat büyük olan Jüpiter’e 458 bin 800 kilometre uzaklıktaki geçişi sırasında çekti. Bilim insanı Roman Tkachenko tarafından parçaları birleştirilen görüntü, hilal şeklindeki gaz devi Jüpiter ile üzerindeki ‘büyük kırmızı leke’ fırtınasının etkileyici bir örneğini sunuyor.

Leke, hızları saatte yüzlerce kilometreyi bulan fırtınaların oluşturduğu girdaptan meydana geliyor. Bilim insanları, 40 bin kilometre çapındaki bu lekenin Güneş Sistemi içindeki en büyük ve şiddetli fırtına olduğunu belirtiyor. İlk olarak 1664 yılında Robert Hooke tarafından gözlemlenen fırtına en az 352 yıldır devam ediyor. Soluk sarı, beyaz ve turuncu tabakalarla çevrili derin kırmızı rengiyle fotoğraflara yansıyor. İçindeki rüzgarların en az 430 kilometre/saat hızla estiği hesaplanıyor.

goz
Juno / NASA

Elde edilen veriler, büyük kırmızı lekenin küçülme sürecinde olduğunu ve daha dairesel bir yapıya dönüştüğünü gösteriyor. Uzun ekseninin 2014 yılına göre 240 kilometre daha kısa olduğu tespit edildi. 2012’den bu yana küçülme hızında artış olduğu belirtilen büyük kırmızı lekede yaşanan değişimin arkasındaki neden henüz bilinmiyor.

NASA uzmanları, en son gözlemlerde fırtınanın çok küçük anaforlarla beslendiğini gördüklerini, bu durumun büyük kırmızı lekenin iç dinamiklerini etkiliyor olabileceğini kaydediyor. Gökbilimciler lekedeki değişimin sebebini ortaya çıkarmak için fırtına girdabının nasıl beslendiğini araştırıyor.

Aşağıdaki videoda, büyük kırmızı lekenin zamanla küçüldüğüne ilişkin görsel veriler yer alıyor.

Uzayda büyük çarpışma!

Samanyolu benzeri iki sarmal galaksinin çarpışması görüntülendi.

Hubble Uzay Teleskobu, Dünya’dan yaklaşık 1 milyar ışık yılı uzaklıkta çarpışan iki büyük sarmal galaksinin oluşturduğu gök cismini fotoğrafladı. (1 ışık yılı = Yaklaşık 10 trilyon kilometre).

NASA’dan yapılan açıklamaya göre, gözlem sırasında yardımcı olan Kızılötesi Astronomi Uydusu (IRAS)’a atfen ‘IRAS 14348-1447’ adı verilen bu obje, iki gaz zengini sarmal galaksinin birbirine girmesiyle oluşmuş. Uzmanlar, geçmişte bu iki galaksinin birbirine yaklaştığını, birbirlerinin yer çekimi kuvvetiyle yıkıcı ve yavaş bir şekilde birleştiklerini kaydediyor.

carp2
IRAS 14348-1447

SAMANYOLU DA ANDROMEDA İLE ÇARPIŞACAK

Bilim insanları, Dünya’nın da içinde yer aldığı Samanyolu Galaksisi ile en yakın komşusu Andromeda Galaksisi’nin yaklaşık 4 milyar yıl sonra çarpışacağını öngörüyor. Araştırmalara göre, 2,5 milyon ışık yılı uzaktaki Andromeda, Samanyolu’nun sahip olduğu hızın 2 katı süratle üzerimize geliyor. Çarpışmanın şiddetiyle iki galaksinin ve barındırdıkları milyarlarca yıldızın yörüngeleri darmadağın olacak. Samanyolu, bugün bulunduğu galaktik merkezinden çok uzaklara savrulacak.

https://www.youtube.com/watch?v=73vbb2QocIE

 

Güneş benzeri yıldızın görkemli ölümü

Kuğu Takımyıldızı’nda nükleer yakıtını bitiren bir yıldız, gezegenleşme öncesi nebula evresine giriyor.

Evreni izlemek için uzaya fırlatıldığı 1990’dan bu yana insanoğlunun pek çok keşif yapmasını sağlayan emektar Hubble Uzay Teleskopu, 3 bin ışık yılı uzaklıktaki Egg (Yumurta) Nebulası’nda, Güneş’e benzeyen bir yıldızın yok oluşunu gözlemledi.

Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ile Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’nın ortak projelerinde kullanılan teleskop, nükleer enerjisini bitirip ömrünün sonuna yaklaşan bir yıldızın ‘kıyametini’ fotoğrafladı. Bilim insanları, yok olan yıldızın büyüklük, kimyasal bileşim ve sıcaklık gibi özelliklerinin Güneş’e benzediğini belirtiyor. sonHubble’ın 3 numaralı geniş açılı kamerasıyla elde edilen bu görüntü, ‘gezegenleşme öncesi nebula (bulut kümesi) sürecini’ gözler önüne seriyor. Bu evrede ölmekte olan yıldızlar, dönüşüm safhalarında iyonlaşan ve parlayan gaz kümelerini uzaya saçmaya başlıyor. Giderek genleşen yıldızın merkezindeki aşırı sıcaklık, gazları harekete geçiriyor ve binlerce yıl boyunca uzayın karanlığında parlamasını sağlıyor.

Gökbilimciler, ölüm safhasının ne zaman başladığını, saçtıkları ışığın parlaklığına göre hesaplayabiliyor. Cygnus (Kuğu) Takımyıldızı’nda, ilk olarak 40 yıl önce keşfedilen Egg Nebulası, ancak çok güçlü teleskoplar tarafından görülebiliyor.

Sesten hızlı yolcu uçakları geri dönüyor

Yeni nesil çevre dostu süpersonik yolcu uçakları, eski jetlerden daha az gürültülü olacak.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), sesten hızlı (süpersonik) yolcu uçağı geliştirme çalışmalarını sürdürüyor. Yeni nesil uçakları eski süpersonik jetlerden ayıracak en büyük özellikleri ise “daha az gürültülü” olmaları.

Sesten hızlı yolcu uçaklarına dönüş, NASA’nın ‘Yeni Havacılık Ufukları’ inisiyatifi kapsamında 2017 mali bütçesinde de yer alan ‘X’ tipi uçaklarıyla mümkün olacak. ABD’nin Virginia eyaletindeki Ronald Reagan Washington Ulusal Havaalanı’ndaki tanıtım töreninde konuşan NASA yöneticisi Charles Bolden, “Daha çevreci, güvenli, sessiz ve hızlı seyahati sağlayacak verimli bir havacılık sistemi için çok çalışıyoruz” dedi.

70 yıl kadar önce pilot Chuck Yeager’ın Bell X-1 uçağıyla ses bariyerini aştığını hatırlatan Bolden, bu mirası daha sessiz süpersonik yolcu uçaklarının geliştirilmesi için kullanacaklarını dile getirdi.

LOCKHEED MARTIN İLE İŞBİRLİĞİ

NASA, bu konuda Amerikan savunma sanayi devlerinden Lockheed Martin ile işbirliğine gidiyor. Hazırlanan ilk dizaynın ismi ise, ‘Düşük Gürültülü Uçuş Gösterimi Sessiz Süpersonik Ulaşım’ın kısaltmasından oluşan ‘QueSST’. Fizibilite çalışmalarının ardından ülke çapında “kabul edilebilir” ses seviyeleri araştırılacak. Lockheed Martin, 20 milyon dolarlık bir bütçe ile 17 ay boyunca ‘QueSST’ modeli üzerinde çalışacak.

NASA’nın 10 yıl sürecek ‘Yeni Havacılık Ufukları’ inisiyatifinin, yakıt tüketimini, karbon emisyonunu ve gürültüyü azaltarak geleneksel uçak dizaynlarında köklü değişikliklere gitmek gibi amaçları bulunuyor. ‘X’ tipi ilk ‘QueSST’ uçaklarının 2020’den sonra gökyüzünde olması hedefleniyor.

FRANSIZ CONCORDE EFSANESİ

Dünyanın sesten hızlı uçan ilk yolcu uçağı olan Concorde jeti, Fransa’da 25 Temmuz 2000’de havalandıktan 2 dakika sonra yanmaya başlayıp bir otelin üzerine düşmüş, 113 kişi hayatını kaybetmişti. Bu, ilk ticari uçuşunu 1976’da yapan Concorde uçaklarının tek ölümlü kazasıydı. Son ticari uçuşunu da 2003’te yapan ve havacılık tarihine adını yazdıran Fransız Concorde’larının ömrü ancak çeyrek asır sürebildi.

Evden 205 milyon kilometre uzakta..

Dünya ve Ay, Mars’taki Keşif Uydusu tarafından böyle fotoğraflandı.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’nın Mars Keşif Uydusu, 205 milyon kilometre uzaklıktan Dünya ve Ay’ın benzersiz bir fotoğrafını çekti.

NASA’dan yapılan açıklamaya göre, 20 Kasım 2016’da çekilen görüntü, Mars üzerinde gözlemlerini sürdüren Keşif Uydusu’nun Yüksek Çözünürlüklü Bilim Deneyi Görüntüleme (HiRISE) kamerası ile elde edildi.

Bu, Dünya’nın başka bir gezegenden nasıl görünebileceğine ilişkin eşsiz bir an. Her iki yılda bir, Mars ve Dünya en yakın noktalarına ulaşıyorlar. Buna ‘karşı konum’ deniyor. Bu olduğunda iki gezegen 55 milyon kilometre kadar yakın olabiliyor. Mars Keşif Uydusu bu görüntüyü yakaladığında aradaki mesafe 205 milyon kilometreydi. Fotoğrafta Dünya üzerinde görülen kıtanın Avustralya olduğu belirtildi.

dunyay

Dünya ile Nibiru bu yıl çarpışacak iddiası

ABD’de yayınlanan bir kitapta Nibiru adı verilen dev bir gezegenin yörüngesinin Dünya ile kesiştiği ileri sürüldü.

ABD’li yazar David Meade, yeni piyasaya çıkan ‘Planet X – The 2017 Arrival’ adlı kitabında Dünya ile Nibiru adlı bir gezegenin bu yıl Ekim ayında çarpışacağını öne sürdü. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Nibiru ve benzeri hikayelerin birer aldatmaca olduğunu bildiriyor.

İngiliz basınında çıkan haberlere göre, daha önce ABD’deki Louisville Üniversitesi’nde astronomi ve farklı konularda eğitim alan yazar David Meade, kitabında şunları söylüyor: “Bizim Güneşimizle birlikte ikili bir yıldız sistemi oluşturan farklı bir yıldız, yanındaki 7 gezegenle birlikte farklı bir açıdan Güneş Sistemi’ne girecek. Bu gezegenlerden biri olan Planet X (Nibiru), güney kutbundan Dünya’ya çarpacak. Nibiru, büyük, mavi bir gezegen.”

Marduk, Nibiru ya da X gezegeni gibi isimler takılan bu gizemli gök cismi ile ilgili teoriler ilk kez gündeme gelmiyor. Komplo teorisyenleri, Güneş Sistemi’nin çok yakınında olduğunu öne sürdükleri Nibiru gezegeninin yer çekimsel etkisinin tüm sistemi etkilediğine inanıyor.

David Meade, Güneş’in ikizi olan bir başka yıldızın yer çekimsel gücü ile itilen Nibiru’nun Dünya’ya doğru yol aldığına inanıyor. Peki bu diğer yıldız nerede? İkinci yıldızın yeryüzüne yaklaşma açısı yüzünden tespit edilmesinin zor olduğunu iddia eden Meade, Nibiru’nun yer aldığı ikinci sistemin bizim Güneş sistemimiz ile aynı düzlemde yer almadığını, dev gezegenin güney kutbu hizasından bize yaklaştığını savunuyor.

Meade, Dünya’daki birçok zengin ailenin çarpışmadan haberdar olduğunu ve trilyonlarca dolar harcayarak sığınaklar inşa ettirdiklerini belirtiyor. Benzer iddialar 2003, 2012 ve 2015 yıllarında da dile getirilmiş ancak gerçek olmadıkları ortaya çıkmıştı. NASA uzmanları, Dünya ile çarpışma ihtimali bulunan bir gezegenle ilgili bilimsel kanıtların olmadığını kaydediyor.

BİLİNMEYEN BAŞKA BİR GEZEGENE AİT İZLER VAR

Güneş Sistemimizi alt üst edip Dünya’ya çarpacak dev bir gezegene dair bilimsel kanıt olmasa da, geçtiğimiz yıl gökbilimciler Plüton’un ötesinde yeni bir gezegenin olduğuna işaret eden “güçlü bir kanıt” elde ettiklerini açıklamıştı.

Astronomical Journal dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, California Teknoloji Enstitüsü’nde görevli astronomlar, matematiksel hesaplamalar ve bilgisayar simülasyonları yardımıyla Güneş Sistemi’nin dış kısmında, Dünya’nın 10 katı büyüklükte başka bir gezegenin var olabileceğini bildirmişti.

Güneş’in çevresindeki bir turunu 20 bin yılda tamamladığı öngörülen gizemli gezegenin, sistemin dış ucundaki ‘cüce’ gezegenleri ve asteroidleri çekim gücüyle etkilediği sanılıyor.


(Bilimpro.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden ve yazarın adı belirtilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz)

Yılın en nefes kesici Dünya manzaraları

Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotlar 2016 yılı boyunca birbirinden güzel görüntüler çekti.

Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotlar, her sene olduğu gibi 2016 yılı boyunca da günbegün gezegenimizin güzelliğine hayran oldular. Dünya’nın büyüleyici manzaralarını kaydetmek için binlerce fotoğraf çektiler. ABD’nin Houston kentindeki NASA Johnson Uzay Merkezi, en iyi 16 fotoğrafı seçerek bir klip halinde yayınladı. (Yukarıda).

Fotoğrafları indirebileceğiniz bağlantı linki: NASA Flickr

Aşağıdaki video klipte ise Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki Amerikalı NASA astronotu Jeff Williams’ın kamerasına yansıyan harikulade görüntüleri izleyeceksiniz. İstasyonda 534 gün geçiren Williams, yaklaşık 400 kilometre yukarıdan çektiği nefes kesen görüntüler ile izleyenleri eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor.

Satürn’ün en yeni fotoğrafı büyüledi

Cassini uzay aracı 1,2 milyon kilometre mesafeden Satürn’ü fotoğrafladı.

Güneş, Satürn’ün kuzey yarım küresine ve kutup bölgesine böyle doğdu. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), bu eşsiz güzellikteki gezegenin en yeni fotoğrafını yayınladı.

Cassini uzay aracı tarafından 9 Eylül günü çekilen fotoğraf, gezegene ve halkalarına yaklaşık 1,2 milyon kilometre mesafeden bir bakış açısı sunuyor. Sırlarla dolu altıgen kutup bölgesi tüm aydınlığı ile dikkat çekiyor. Altıgen şekli oluşturan fırtınaya tam olarak neyin sebep olduğu bilinmiyor.

buyuk

Kutupta olduğu gibi, bulutların daha alçaktan seyrettiği bölgeler koyu renklere bürünmüş. Satürn’ün kuzey yarım küresi yaz mevsimine yaklaşıyor. Cassini uzay aracının fotoğrafı bu kadar net ve gözalıcı olarak elde etmesinde gezegenin mevsiminin etkisi bulunuyor. Son aylarını yaşayan Cassini görevi, NASA ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından yürütülüyor.

Fotoğrafın büyük haline aşağıdaki linke tıklayarak ulaşabilirsiniz:

NASA – Satürn 

İşte yılın en iyi uzay fotoğrafları

Gökbilimciler, 2016 yılı boyunca eşsiz güzellikte galaksi, nebula ve yıldız fotoğrafları elde etti.

Yer ve uzay teleskopları ile 2016 yılı boyunca büyüleyici güzellikte fotoğraflar çekildi. Galaksilerden yıldızlara ve süpernovalara, birbirinden renkli gaz bulutlarından gizemli nebulalara kadar birçok gökcismi görüntülenerek araştırmalara konu oldu. Wired dergisinin haberine göre, işte o büyüleyici manzaralardan bazıları:

bsp_054
Dünya’dan 20 bin ışık yılı uzaktaki yıldız kümesi (Chandra X-Ray Teleskobu)
spow_001
Cassiopeia Takımyıldızı’ndaki Kalp ve Ruh nebulaları (NASA)
bsp_061
Yeni doğan bir yıldız ve gazdan oluşan ‘pelerini’ (Hubble Uzay Teleskobu)
bsp_057
Orion Nebulası (Şili VLT Teleskobu)
spow16_011
Çarpışan galaksilerin oluşturduğu MACS J0416 bölgesi
bsp_056
LHA 120-N55 Nebulası (Şili’deki VLT Teleskobu)
sat
Satürn’ün halkaları (NASA)
bsp_058
Orion Takımyıldızı’ndaki yıldız oluşum bölgesi Messier 78 (ESO)
benisec
Ölmekte olan bir yıldız ve çevresine yaydığı gaz (Hubble Uzay Teleskobu)
bsp_0466
Yıldız kümesi R136 (Hubble Uzay Teleskobu)
spow16_0188
Birleşen galaksi kümeleri (NASA)
spow16_0166
Alpha Centauri A ve B yıldızları (NASA)
spow16_0022
6500 ışık yılı uzakta patlayan bir yıldızın kalbi (NASA)
bsp_0633
Süpernova patlaması RCW 103 (NASA)
spow16_0200
NGC 362 yıldız kümesi (Hubble Uzay Teleskobu)
spow16_0144
Hidrojenden oluşan Smith Bulutu (Hubble Uzay Teleskobu)
Dazzling diamonds of Trumpler 14
Yıldız kümesi Trumpler 13 (NASA/ESA)
bsp_066
HD 44179 yıldızı (ESA)
spow16_0088
Yıldız fabrikası NGC 1569 (Hubble Uzay Teleskobu)
bsp_0599
Galaksi kümesi Abell S1063 (NASA/ESA)
spow16_0155
NGC 5195 galaksisi (NASA)
bsp_0555
Gaz ile çevrili HD 97300 yıldızı (ESA)
bsp_0488
Yengeç Nebulası’nın derinlikleri (NASA/ESA)
spow16_0299
300 milyon ışık yılı uzaktaki MCG+07-33-027 galaksisi (Hubble Uzay Teleskobu)
spow16_0311
Örümcek Nebulası (NASA)

 

Dünya’ya en çok benzeyen gezegen

Kendi güneşine uzaklığı sebebiyle ‘yaşanabilir bölgede’ yer alan Kepler-186f’te okyanuslar olduğu belirtiliyor.

Dünya ile neredeyse aynı boyutta ve bilinen yaşama uygun olduğu düşünülen uzak bir gezegen, bilim çevrelerini heyecanlandırmaya devam ediyor.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’nın ‘gezegen avcısı’ uzay teleskobu Kepler, 560 ışık yılı mesafedeki bir gezegenin, kendi yıldızına olan uzaklığı sebebiyle ‘yaşanabilir bölge’ içerisinde bulunduğunu tespit etti. (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon km). Bu da yüzeyinin ne çok fazla sıcak ne de soğuk olduğu anlamına geliyor. Üzerinde deniz ve okyanuslar yer aldığı düşünülen gezegene ‘Kepler-186f’ adı verildi.

DÜNYA İLE AYNI BOYUTTA, BİR YILI 130 GÜN

Kepler-186f, Kuğu Takımyıldızı’ndaki Kepler-186 yıldızının çevresinde dönen 5 gezegenden biri. Kepler-186 yıldızı, bizim Güneşimizin yarısı kadar büyüklükte. Daha önce gözlemlenen ‘yaşanabilir’ gezegenler, Dünya’dan en az yüzde 40 daha büyüktü. Bu da onların fiziksel yapılarını belirlemede güçlüklere sebep oluyordu. Ancak Kepler-186f, birçok özelliği ile Dünya’yı andırıyor.

Gezegenin büyüklüğü belirlenebilse de kütlesi ve bileşimi henüz bilinmiyor. Karasal bölgelerinin dağlık ve kayalık bir yapısının olduğu tahmin ediliyor. 52,5 milyon kilometre uzaklıkta bulunan kendi yıldızı etrafındaki dönüşünü 130 günde tamamlıyor. Dünya’nın Güneş’ten aldığı enerjinin üçte biri kadar enerjiyi kendi yıldızından alıyor. Kepler-186f’in yüzeyindeki en aydınlık saatlerde, Dünya’daki günbatımından bir saat önceki kadar gün ışığı görülüyor.

NASA’daki bilim insanları, atmosferik koşulları henüz tam olarak netleştirilemeyen gezegen için “Dünya’nın ikizi olmaktan öte onun kuzeni” yorumunu yapıyor. Gezegen, şimdiden popüler kültürümüzün bir parçası durumunda. Ünlü strateji oyunu ‘Civilization: Beyond Earth’te Kepler-186f’in de bulunduğu bir harita yer alıyor.

kep
Kepler-186f’in yüzeyine ilişkin bir illüstrasyon

“BÜYÜK BİR ADIM”

ABD’nin California eyaletinde yer alan NASA Ames Araştırma Merkezi’nde, Kepler-186f araştırmasını yürüten Elisa Quintana, “Yaşamın var olduğunu bildiğimiz tek gezegen Dünyamız. Güneş Sistemimizin dışında yaşam araştırması yaparken Dünya’nın karakteristik özelliklerini taklit eden gezegenleri bulmaya odaklanıyoruz. Yaşanabilir bölge (habitable zone) içerisinde kalan ve Dünya ile aynı boyutta olan bir gezegen bulmak büyük bir adım” dedi.

NASA’nın Washington’daki merkezinde Astrofizik departmanı direktörü olan Paul Hertz ise, “Gelecekteki NASA görevleri olan James Webb Uzay Teleskopu ile dış gezegen araştırma uydusu sayesinde uzak gezegenlerin fiziksel yapılarını ve atmosferik koşullarını daha iyi görebileceğiz. İnsanlığın Dünya benzeri gezegen arayışını sürdürebileceğiz” açıklamasını yaptı.

Kepler Uzay Teleskobu’nun bulduğu gezegenlerin çok azı bilinen yaşama uygun özellikte. Büyük bir kısmını Jüpiter ve Satürn gibi gaz devleri oluşturuyor. Kepler-186f araştırmasının sonuçları bilim dergisi Science’ta yayınlandı.